Hak Yemeyelim Çünkü Hepsi İnsan Hakkı

Hak Yemeyelim Çünkü Hepsi İnsan Hakkı

10 Aralık İnsan Hakları Günü.

Bu haklar,  somut nazarda  dokunulabilir haklar ve dokunulamaz haklar olmak üzere 2’ye ayrılıyor.

Anayasa hukukunda ise yani soyut nazarda 3’e ayrılıyor:

1- Pozitif statülü haklar: Devletin insana hizmet etmek, katkı sunmak, insanın gelişimini sağlamak için dokunabildiği haklardır. 

2- Negatif statülü haklar: Hiçbir  kurumun, kişinin vs.  hakkından gelemeyeceği haklardır. Dokunulmaz yani.

3-Aktif statülü haklar: İnsan hakkının sınırlarının genişleyebileceği türden haklardır. Devlete doğru  uzanan haklardır. 

Yukarıdaki haklar soyuttur.

Pek hissedilmezler.

Pek de bilinmezler.

İnsanın başına bir iş geldiğinde aklına hakkı gelir ancak. Aklı başına, hakkı aklına yani...  Yoksa HAK,  HAK GETİRE. O zamana kadar anayasalarda gömülüdür bütün haklar.  Ve birçok insan birbirinin hakkına girerek bunu çiğner adeta.  Ama ne zaman kendi hakkına girilir, işte o zaman yukarıda da ifade ettiğimiz üzere insanın aklına hakkı gelir bir anda.  Aklına hakkı girer. Aziz NESİN bir zaman aklıselimi Selim’in aklı yapmıştı. Biz de hakkıyı,  aklın hakkından gelen Hakkı mı yapsak acaba diye düşünmüyor,  aklımdan geçirmiyor değilim valla.   Ama her neyse deyip vız diye geçelim. Alimallah sonra yazıya kişileştirilen Hakkı girer de çıkmaz sonra. Eeee ondan sonra Hakkı sana hakkını anlatır, sen Hakkı’ya uyup hakkını aramaya kalkışırsın, en sonunda Hakkı’nın sana  anlattıklarını hakkını ararken kimseciklere anlatamazsın. Neyse yazıya insan Hakkı’yı sokmadan melek hakkıyı anlatarak devam edelim.

Nerede kalmıştık? Evet,  anayasalara bakarsın hak aramak için. Sonra kanunlara. Sonra yönetmeliklere. Sonra normlar hiyerarşisini takip edip  didikleyerek  devam edersin. Daha sonra başımıza HAKÇI kesilirsin. Ve  hak yarenliği için yanına birilerini aramaya koyulursun. Çünkü bilirsin ki hakkın sesi gür olmalı. Eee ne demişler:

Yalnız taş duvar olmaz.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.

Hakka el olan sen, evet sen. Birden başımıza hak dostu olur çıkarsın. Kendi hakkının savunusu için çıktığı bu yolda menzilin çoktan  MELEK GİBİ HAKLAR olmuştur. Aslında haksızlığın içine düşünce hakka sarıldın. Yoksa o zamana kadar hak mak sana ninni, masal gibiydi. Hatta teraneden öte değildi. Ne zaman hakkına dokundular, birden hakka duyarlı oluverdin. İnsan HAKKIYLA tanışmana ramak kalmıştı ki ‘cısss yanarsın’ uyarısını görünce geri çekildin kendi hak rıhtımına,  kendini zor attın melek haklarının yanına.  İnsanların çoğu böyledir aslında.

Ne zaman kendi hakkına girildi, o zaman hak konusunda duyarlı oldun, kıyameti kopardın aslında. Ama başkalarının hakkına girildiğini görsen de o an  kendi hakkına dokunan yoksa yine üç maymun rolündesin.

Ne diyelim? İnsan, böyle kandırır kendisini. Haklar, melektir. Haklar, insan olamaz. Yani hak soyuttur, somutlaşamaz. Büyük büyük kitaplardan da pek dışarı çıkmaz. Olur da talih kuşu gibi başınıza konarsa şansınız yaver gitmiş demektir.  Yani hak, melektir, kişileştirilemez. Sonra görünür olur, alimallah. O, aslında insanların dilinde o kadar el ki insanlara.

Sonuç olarak insan yine insanın hakkından gele gele insanın hakkını yiyip bitiriyor. Zenginin, fakirin hakkını yiyip tüketmesi gibi. Hak yiyen yiyene yani. Tevfik FİKRET’in dediği gibi:

(...) Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Hobbes ne diyor pekala:

‘İnsan, insanın kurdudur.’

İnsan, ne zamana kadar  birbirini yemeye devam edecek? 

Bakıp göreceğiz. Ama bir yerde ve bir zamanda  HAKKI çıkıp karşımıza dikilecek. HAKKI İNSANLIKTAN HESAP SORACAK. İNSAN HAKKI, MELEK HAKKININ HAKKINDAN GELECEK.

Eee bize de şunu demek düşüyor artık:

‘HAK YEMEYELİM. ÇÜNKÜ HEPSİ İNSAN HAKKI.’

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.