İnsanoğlunu Arındıran Din: İslam

İnsanoğlunu Arındıran Din: İslam

Allah’ın dini İslam; yeryüzünde hem barışı (bozgunculuğa-adaletsizliğe karşı geliştirilmiş mükemmel sistemdir) tesis eder; hem de bizleri dünyevi güçlerden (para-makam vs...) ve kötülüklerden arındırarak yalnızca Allah’a yöneltir ve yalnızca onun gücüne/iyiliklerine/güzelliklerine inanıp ve sığınıp ona tam şuur/bilinç içinde güvenmeye cesaretlendirir ve böylece bizi yalnızca Allah’a teslim olmuş bireylere dönüştürür. Yani, İslam, döngüsel bir dönüşümün sistematiğidir. Bu teslim oluşun içinde, elbette dini Allah’a has kılmak ve özgülemek de vardır. Ve bu teslim oluş içinde, cesaret toplayarak dünyevi tüm güçleri reddetmek, onlara karşı olmak ve nefsi yenmek de bulunmaktadır.

İstesek de, istemesek de ‘her canlı , ölümü tadacaktır’ hükmü gereği,  insanoğlu  Allah’a zaten teslim oluyor.  Ve insanoğlu kazandığı/biriktirdiği tüm dünyevi  güçleri (para, çocuk, makam, ev, araba vs...)  BİR SOLUKTA (SON NEFES)  arkasında bırakıyor ve nihayetinde   insanoğlunun  bir çukurda  sırtı yere geliyor. Biliniz ki,  Allah son nefesimizde değil,  verilen ömrün içindeki yaşadığımız nefeslerimizde bizden ona teslim olmamızı istiyor. Unutmayınız ki, son nefes teslimiyeti,  kur’an-da da görüldüğü üzere  FİRAVUNİDİR.

Onun içindir ki İslam, insanın sırtı yere gelmeden,  insan ayakta ve hayatta  iken,  insanı yalnızca Allah huzurunda secdeye getiren bir teslimiyetin ismidir.

Bu teslimiyettir, insana büyüklük taslatmayan, insanı kibirlendirmeyen ve nefsinin arzu/heveslerine uydurmayan,  onu yalnızca Allah’a kulluğa ve yalnızca Allah’tan yardım istemeye  yönlendiren, özendiren ve cesaretlendiren...  Ve yeryüzüne  ayak basan insana,  bir gün sırtının yere geleceğini her an anımsatan ve  iliklerine kadar  hissettiren... 

Onun içindir ki, Kur’an,  insana  Dünya’da iken ölümsüzlüğü vaat etmez, gerçeğin ta kendisini  kalplerimize ve zihnimize yani vicdanımıza ve düşüncelerimize gösterir, gerçekleri onaylamamızı ister,  insanı  adeta gerçeklerle yüzleştirir;  ama Allah’ın sonsuzluğunda kurulmuş  sonsuz  bir yaşamı,  sonu olan bir Dünya’da bizlere  bir pencereden izletir...

Onun içindir ki, gerçeği onaylayan bir müslüman, barışa ve yalnızca Allah’a teslimiyete inanmış kimsedir. Bir müslüman, asla ama asla Allah dışında bir kimseye ya da varlığa ya da nesneye  beyin ve kalp olarak teslim olamaz. Bir müslüman,  asla ama asla,  bir insanı aklen ve vicdanen teslim alma amacı, fikri, zikri  ya da ütopyası  güdemez. Yani, bu yönden,  İslam, asla ama asla,  insanoğlunu başında çobanları olan bir sürü şeklinde tasavvur etmez.

Hatta;  İslam,  Allah’ın kitabından alarak aşağıda sunacağımız  ayetten  de anlaşıldığı üzere  insanları tek topluluk haline getirmeyi amaç edindiren  bir sistem değildir,  bu bakımdan insanı aklen/kalben özgürleştiriyor. Ve insanın aklen/fikren/vicdanen  sürüleşmesine,  güdümlü olmasına ve güdülmesine  şiddetle karşı çıkıyor.  Bu bağlamda, anlıyoruz ki, Kur’an-ın önerdiği dayanışma ve birlik-bütünlük, insanı Allah dışında başka kimselere ve varlıklara teslim olmaya zorlayan ya da baskılayan eylemlerden, duygulardan  ve fikirlerden arındıran,  tamamen özgürleşmeye dayalı sosyal bir amaç ortaya koyuyor. Kur’an-ın bu amacı, o kadar değerli ve  besbelli  ki... Ama öncesinde, insan  aklen/fikren/vicdanen sürüleşmeden ARINDIRILMASI gerekiyor...  Yukarıda anılan ayet şöyledir:

‘’... Her biriniz için bir yasa ve yöntem belirledik. ALLAH dileseydi hepinizi bir tek toplum yapardı. Ancak, size verdikleriyle sizleri sınıyor. İyilikte yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Ayrılığa düştüğünüz konuları size bildirecek.’’ (Maide Suresi, 48.ayet)

Bakınız,  konuya ilişkin Sayın İsmet ÖZEL  de  nasıl bir katkı sunuyor:

Biz şirkten arındırıldığımız için Müslümanız, Allah'a inandığımız için değil. -İsmet Özel

Demek ki, müslüman olmak, hayatta iken, dünyevi güçlere kapılıp da onları Allah’a ortak koşmamak, onları Allah’a denk saymamak  ve  TEK GÜCE YANİ SADECE ALLAH’A  TESLİMİYET İLE başlıyor. Yoksa,  tüm şirk dinlerinde inanılan bir Allah vardı, hatta  peygamberimizin İslam’ı anlattığı cahiliye topluluğu da böyleydi.

Sayın ÖZEL’in bir diğer sözü ise şöyledir:

İnsanlar artık lata, menata değil devlet adamlarına, paraya, makinelere tapıyor.-İsmet Özel

Ayrıca,  İslam’daki teslimiyetin ve yalnızca Allah’a boyun eğmenin,  çalışma (amel), fikretme, akletme, üretme olmayınca  bazı ellerce nasıl şirazeden ve yolundan  çıktığını  bir şiirinde  Akif  şöyle anlatıyor ve bu konuda bizlere bir ölçü sunuyor:

 MÜTEVEKKİL

“KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;
Belanı İstedin, Allah da Verdi... Doğrusu Bu.
“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,
Onun Hesabına Bir Çok HURAFE UYDURDUN!

Sonunda Bir de “TEVEKKÜL” Sokuşturup Araya,
Zavallı DİNİ ÇEVİRDİN Onunla MASKARAYA!
Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,
Yorulma, Öyle ya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!


Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşlerini;
Birer Birer Oku Tekmil Edince Defterini;
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR...
Yükün Hafifledi... Sen Şimdi Doğru Kahveye Gir!


Çoluk Çocuk Sürünürmüş Sonunda Aç Kalarak...
Hüda Vekil-İ Umurun Değil Mi? Keyfine Bak!
Onun Hazine-İ İn’amı Kendi Veznendir!
Havale Et Ne Kadara Masrafın Olursa... Verir!

Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O;
Levazımın Bitivermiş, Değl Mi? Ekleyen O!
Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,
Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!

Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:
“Yetiş” de, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!
Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;
Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.

Demek Ki : Her Şeyin Allah... Yanaşman, Irgadın O:
Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;
Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;

Denizde Cenk Olacakmış.... Gemin O, Kaptanın O;
Ya Ordu Lazım İmiş... Askerin, Kumandanın O;
Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;
Tabib-İ Aile, Eczacı... Hepsi Hasılı O.

Ya Sen Nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz Artık Bu!
Biraz Da Saygı Gerektir...
Ne Saygısızlık Bu!
HUDA’YI KENDİNE KUL YAPTI,
KENDİ OLDU HÜDA;
Utanmadan Da “TEVEKKÜL” diyor bu Cür’ete, Ha?!..


Mehmet Akif Ersoy

Sonuç olarak, Allah’a teslim olmak, bir insana/varlığa/nesneye vs...  teslim olmamaktır. Teslimiyet, amelsiz (çalışmasız),  her şeyi Allah’a havale edip yan gelip yatma yolları üzerinde olmak da değildir. Teslimiyetin ölçüsü, aklını/iradeni kullanmaya, amel etmeye (çalışmaya),  özgürleşmeye ve  akıl melekelerini kaybettiren sürüleşmeden ırak şekilde/esasta  sosyalleşmeye dayalı olmasıdır.

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.