Uyansın da Büyüsün İyi İnsanlar

Uyansın da Büyüsün İyi İnsanlar

Bakınız değerli arkadaşlar!

Öncelikle her insanın kendisiyle yüzleşmesi gerekir. Yüzleşen insan gerçeklere adım atan insandır. Yüzleşen insan kendini aldatamayan insandır. Yüzleşen insan kendine gelen, kendine uyanabilen insandır. İnsan kendiyle yüzleşmekten ne kadar uzaksa kendini kandırmaya o kadar yakındır.

İyi biliniz ki  ben iyiyim, demekle iyi olunmuyor.

Biz iyiyiz, demekle de iyi olunmuyor.

İyi olmak kişiye hastır bir kere.

İyi olmak için şu görüşten bu görüşten, şu inanıştan bu inanıştan, şu siyasi gruptan bu siyasi gruptan olma şartı yoktur. İyi olmak için tek şart insan olabilmektir. Çünkü iyilik en çok insan olabilene olur. İyilik en çok da insanlık içinde kendisini özgürce büyütebilir, yüceltebilir. Önceliğimiz ve öncümüz insandır. İnsan insanın yani insan kendi kendisinin güvencesidir. İçimizdeki iyiyi koruyup kollayan yani. Yoksa şuculuk buculukla ya da şu inanış bu inanışla insan içindeki insanı unutabilir. Unutkanlık ise insanın kötü olana eğilim göstermesine neden olabilir.

İyi bilinmelidir ki iyilik kendini gösterirse iyi var demektir. İyi olanın sözüne değil,  fiiline ihtiyaç var. İyi sıfatını kazanmak için iyi bir fiil şart yani.

Yoksa iyi yoktur, iyinin hükmü de yok hükmündedir. Kulaklardan girdiği ile çıktığı bir olur. Zaten büyüklerin küçüklere verdiği değerler eğitiminde açmazımız tam da bu nokta.

Hal böyle olunca iyiliğin kötülüğe baskın gelmesi için iyi olanı çoğaltmak lazım. Bu da fiille olur. Mesela hak yemeyen ya da yedirmeyen bir okul müdürü, bir ilçe milli eğitim müdürü, bir il milli eğitim müdürü, bir kaymakam, bir vali ancak böyle tesir edebilir küçüklere ve büyüklere. Yoksa söz ile fiil paradoksunda iyi değerlerimizi bir bir  kaybederiz. Aslında bu durum  koltuğu, makamı, gücü, parayı kaybetmekten daha ağırdır insan için. Ama idrak ve tefekkür edebilene tabii. Bu yetiler kaldıysa artık.

Sakın unutmayınız iyi çoğalırsa kötü defolur gider.

Kötü çoğalırsa iyi çırpınır durur. Elbette iyi mücadelesini verir. Fakat bir yerden sonra iyi kötü ile baş edemediğini anlarsa işte o zaman kendini yaşamdan çeker. El etek çekmek gibi... İslam tarihinde de bunun birçok örneği var.  O zaman yaşam, kötülere kalır. Yaşam, kötülük esaretinde sürüp gider.

Kötüler yaşama her türlü pisliklerini kusarken iyiler hep içine atar durur.

En sonunda  Yaşar KEMAL’in şu  sözleriyle baş başa kalırız : 

O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip  gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”

Bundan dolayıdır ki iyiyi yaşamda göstermenin, çoğaltmanın vakti geldi de geçiyor. Yoksa çocuklarımız kötülüğün esaretinde kötülere mahkum ve mecbur olacaktır.

Ve bir gün kaçsak da  kötüler ve kötülük ile acı bir şekilde yüzleşmek zorunda kalacağız.

O ZAMAN NE DURUYORUZ.

İYİLER KONUŞMALI.

İYİLİK YAYILMALI.

KÖTÜLERİN SUSMA VAKTİ GELMEDİ Mİ?

HEP BİRLİKTE HAKIRALIM:

‘KÖTÜLÜĞE BU KADAR PRİM YETER! KÖTÜLERE BU KADAR HAK VE ÖZGÜRLÜK YETER! YOKSA BÜYÜMEZ İYİ İNSANLAR!’

SON SÖZ:  UYUSUN DA BÜYÜSÜN DEĞİL, UYANSIN DA BÜYÜSÜN İYİ İNSANLAR!

Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.