‘Vicdan, Ne Der?’ Diye Sormalıyız

‘Vicdan, Ne Der?’ Diye Sormalıyız

İnsanoğlu, zihinsel yönden her ne kadar farklı olsa da, vicdani olarak aynıdır. Düşüncelerimiz benzemese de birbirine, zulmü gördüğünde kanayan vicdanımızın kanatlanmış bir esintisi olan gözyaşlarımız tıpkıdır.

Vicdan, zihnin verdiği hükmün temyiz aşaması gibidir yani. Kinle beslediğiniz düşüncelerinizin ya da ideoloji ile beslediğiniz duygularınızın verdiği  haksız kararlara karşı kendi iç dünyanızda (zihni ve vicdani)  ‘dur!’ diyebilecek tek mercidir.

Mesele, kaçımız zihinsel hükümleri vicdanımıza götürürüz. Ve kaçımız, çevresel koşullar nedeni ile her daim önyargıya ve yanılgıya açık olan zihnin vermiş olduğu hükmü, bir de vicdana sorma ihtiyacı hissederiz. Hülasa; kaçımız,  zihinsel faaliyetleri ve etkinlikleri, vicdanımıza sorgulatırız. Yoksa, zihni deşmek yerine,  vicdanı mı kanatıyoruz? Dilerim, ‘kaçımız?’ sorusuna verilen cevap nicel yönden azımsanmayacak düzeydedir.

Ya da zihinsel hükmü kesin kabul edip vicdana hiç götürmeden infazını gerçekleştiririz.

Aslında, insanoğlunda,  acımasızlığın ve insafsızlığın açığa çıktığı, hatta at koşturduğu, hatta ve hatta borusunu öttürdüğü yerdir, ZİHİN DÜNYASI.

İnsanoğlunun birbirine karşı sevgisizliği, acımasızlığı, haksız tutumları, kini, nefreti de  zihin dünyasında ortaya çıkar, orada büyür, gelişir ve palazlanır. Kötülüğün kökleşmesi sürecidir bu bir yönüyle aslında.

Birtakım duygularımız ve düşüncelerimiz,  kötülüklerin ortaya çıkması-büyümesi-gelişmesi sürecinde zihinsel faaliyetlerle işbirliği içerisindedir, birlikte hareket eder. Bu duygu ve düşüncelerimiz, bazen zihin dünyasında olup bitenleri yönlendirir, hatta dizginleri ele alabilir.  

Vicdan, devre dışı kalmışsa;  vicdan,  bir durdurma ve dizginleme işlevini kaybetmişse,  o zaman görülecektir ki, kötülüğü besleyen düşünceler ve duygular kendilerine yepyeni alanlar bularak daha da genişleyebilir. Bu durumda, kötülük, genişlerken; iyilik, daralır. Kötülük, güçlenirken; iyilik, güçten düşer. En sonunda, zihnin içinde dönen düşünceler ve duygular vicdana kulaklarını ve gözlerini kapatır, böylece vicdan lağvedilmiştir.

Vicdanın yokluğunda,  kötülük gücüne güç katar. İyilik eriyip biter. İnsanlık, kötülüğün pençesinde kıvranan, bunalan  ve ezilen bir hali yaşar. İnsanlığın en kötü hali, kötülüğün pençesindeki halidir. Bu hali, yaradılışı ve kendi  tarihi ile ilgili ortaya atılmış evrimsel kuramlara taş çıkartır birçok teoriyi de besler aslında.

İnsan,  zihin dünyasında tasarladığı tüm kötülükleri,  yaşadığı Dünya’ya döktüğü an, bundan olumsuz yönde en çok etkilenenler, etkileşim halinde oldukları Dünyalılar olmaktadır. Kimi zaman bu bir insan olabilir, bir hayvan olabilir ya da başka bir canlı olabilir.

Unutmayınız ki, insanın, zihinsel faaliyetlerinde  kötülükleri  men etme ve Dünyalılara-Dünya’ya  karşı duyarlılığını artırma; ancak  gelişmiş bir vicdan ile mümkündür. Yoksa, insan zihninde  kötülük terör estirir, vicdansal tüm etkileri ve etkenleri bertaraf eder. Vicdanın ne dediğini bırakın, esamesi okunmaz bu durumda.

Vicdanı etkin ve işlevsel yapıp geliştirmek ise onu çalıştırmakla mümkün olabilir. Yoksa, vicdan pas tutar.

Ayrıca, kavramsal etiketlemeler üzerinden yapılan zihinsel faaliyetler de, bu faaliyet sonucunda ortaya konulan birtakım tanımlamalar ve tanılar da,  insanın insana yaptığı kötülüklerden birisidir.

Mesela;  ‘sosyalist’, ‘komünist’,  ‘dinci’,  ‘faşist’, ‘Şucu, ‘Bucu’  gibi takılar, zihnin insana bakışını şekillendirebilmektedir. Kötülüğün arayıp da bulamadığı bir şekillendirme tarzıdır bu. Ve kötülük için biçilmiş bir kafan gibidir. Bu etiketlerin,  zihni, bir anda, salt bu etiket ile tanıdığınız ama başka yönlerden hiç tanımadığınız birisine karşı sizi nasıl olumsuz ve kötü bir şekilde doldurduğunu ise gözlerinizle görseniz, küçük dilinizi yutarsınız.

Aslında, zihnin bu gibi takılar üzerinden insanı insana karşı öfke-kin ile doldurduğunu çok iyi görebiliyoruz. Çünkü, bakışlar, davranışlar,  o kini de, o öfkeyi de adeta somutlaştırıyor. İnsanı insana karşı düşmanlaştırıyor. Böylece, kardeşliğin ve dostluğun güvenliğinde değil de;  korkunun ya da her an tetikte beklemenin güvensizliğinde bir Dünya yaratılmış olunuyor. Bu Dünya ise zihnin kötüye-kötülemeye dönük etkinlikleri ile hemhal olabiliyor. Unutmayınız, vicdanın olmadığı yerde, zihin,  kötülüğün avuçları içindedir. Ve Dünya, bu zihniyetin ellerinde dönerek ilerler.

Onun için Dünya’ya geniş açıdan bir bakıp,  Dünya  iki öküzün boynuzları üstünde olmasa da, kötü kafaların üstünde dönüyor diyebiliriz.

VİCDAN ABİDESİ OLAN AKİF’İN DEDİĞİ GİBİ BİR İNSAN OLARAK, DÜNYA ÜZERİNDEKİ BİRÇOK KÖTÜLÜĞE, ACIMASIZLIĞA VE HAKSIZLIĞA KARŞI ŞÖYLE  HAYKIRALIM:

‘ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM’

‘ZALİMİ ASLA SEVEMEM’

Sessizlik, vicdanın sesinin kaybedilmesine yol açar...

Vicdanınıza önce kulak verin, sonra sesi çıkar zaten...

Saygı ile...

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.