Sendikacı, Bürokrat, Siyasetçi Üçgeninde Eğitimin Hal-i Pürmelali

Sendikacı, Bürokrat, Siyasetçi Üçgeninde Eğitimin Hal-i Pürmelali

Eğitim konusu Ak Parti hükümetlerinin öncelikli olarak üzerinde durduğu, sürekli planlar, projeler ürettiği ama bir türlü istenilen noktaya gelinemeyen konuların başında yer alıyor.

Eğitim konusu Ak Parti hükümetlerinin öncelikli olarak üzerinde durduğu, sürekli planlar, projeler ürettiği ama bir türlü istenilen noktaya gelinemeyen konuların başında yer alıyor. Bu konuda gösterilen onca çabaya rağmen istenilen başarının yakalanamamış olmasının elbette değişik nedenleri vardır. Bizde kendimizce neredeyse son on yıla damgasını vuran çabaların resmi ortamlarda pek konuşulmayan arka planını irdeledik. Resmi ortamlarda konuşulmayan dedik… Çünkü bu yazdıklarımız kulaktan kulağa fısıldanan ama nedense herkesin üç maymunu oynadığı konular. 


Son günlerde herkesin dilinde ‘’Okul müdürü kadar okuldur.’’ sözü var. Buradan hareketle müdürler, müdür değerlendirmeleri ve işleyişin arka planına bir projektör tutalım istedik.
Okul müdürlerinin değerlendirilme zamanlarında, sendikacılarla yine aynı sendika kökenli ilçe müdürlerinin senin adamın, benim adamım şeklindeki okul müdürlüğü paylaşım kavgaları tatlı bir rekabete dönüşür.


Sendikacı, kendine sadık olan adamın müdür olmasını ister. Çünkü; müdür olacak sadık kişi okulundaki üyeleri kontrol altına alarak sendikacının koltuğunu sağlama alır. Yani sendikacı birini müdür yapar. Müdürde sendikacıyı başkanlıkta tutar. Bir nevi simbiyotik ilişki biçimi gelişir. Birbirine muhtaç yaşama zorunluluğu…


İlçe müdürü kimi gerekli çoğu gereksiz gayri resmi harcamalarının faturalarını ödetebilmek ve servisçi, kantinci, kırtasiyeci, kılık kıyafet işi yapan, temizlik malzemesi satan eşini dostunu rahatça yönlendirebilmek için merkezi okullara söz dinleyecek adamları getirmeye çalışır. 


Her iki durumda da yapılan görevlendirme tercihinin gerekçesi aynıdır. Maarif davamız, bu ülkenin çocuklarının geleceğini kurtarma, okulları hırsız, beceriksiz, siyasi rakip yöneticilerden kurtarma… Yani kutsal dava uğruna feragat, fedakarlık.


Peki gerçekte durum böyle mi? Samimiyet testi için aklımızda deli sorular…

Örneğin İstanbul’da;


Kendi akrabalarına bile kendi görev yaptığı ilçede servisçilik, kantincilik yaptıran sendikacı, ilçe müdürü var mıdır?


Sendikacıların referans oldukları okul müdürlerine servis, kantin, kırtasiye, temizlik malzemesi, kılık kıyafet konusunda tavsiye ve telkinleri oluyor mu?


Sendikacıların öğretmenevlerine ilgisi neden yüksektir? Türkiye genelinde kaç öğretmen evi müdürü sendika yönetim kurulu üyesidir?


Okul müdürlerinin kendilerine referans olan sendikacının ortağı olan servisçiye, kantinciye, kırtasiyeciye, kılık kıyafetçiye, temizlik malzemesi satıcılarına hayır deme şansı nedir?


Sendikacılar neden tecrübeli kişilere değil de müdürlüğü rüyasında bile göremeyecek kıyafetsizlere müdürlük için referans olurlar?


Okul müdürü değişince servisçi, kantinci, kılık kıyafetçi, kırtasiyeci hatta hizmetli personel değişmek zorunda mıdır?


Burada yazılanların doğruluğu İstanbul’un ilçelerinde eğitimin paydaşlarıyla bir bardak çay içerek rahatlıkla teyit edilebilecek ya da yalanlanabilecek bilgiler.

Bizden söylemesi.


Unutmayalım ki yukarıda yazılan durumların gerçekleşmesinden kaynaklı maliyet artışları yani birilerinin cebine giren haksız paranın kaynağı velilerimizin cebi oluyor maalesef.
Son olarak, Sayın İstanbul Valimizi bağışlar konusunda gösterdiği hassasiyet ve dik duruş için tebrik ediyoruz.

Kamudanahber

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.