4 yıl süresini dolduranların yöneticilikleri sona erecek. Neden?

4 yıl süresini dolduranların yöneticilikleri sona erecek. Neden?

Türk Eğitim-Sen Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan ve Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir; 21-22 Şbat 2014 tarihlerinde Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar’da sendikal faaliyetlerde bulundu, istişare toplantıları yaptı.

 Toplantıda bir konuşma yapan Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in yetkili olmasının gerekliliğine işaret ederek şöyle konuştu: “Bu davaya gönül veren siz değerli arkadaşlarımız makam mevki peşinde olmadılar. Eğilmeyen, makam, mevki uğruna kişiliğini satmayan sizin gibi arkadaşlarımız sayesinde bu teşkilatımız daha da güçlenecektir. Sizin gücünüzle Türk Eğitim-Sen yetkili sendika olacaktır. Biz etkiliyiz ama etkili olmak da yetmiyor. Çünkü muhatap alınan yetkili sendikadır. Herkes çok iyi biliyor ki; eğitimin sorunlarını gündeme getiren, eylem ve etkinlik ortaya koyan, dik duran sendika Türk Eğitim-Sen’dir.”

        Türk Eğitim-Sen’in yetki sürecinde hep alanlarda olacağını söyleyen Özdemir, “Hiçbir konuyu atlamıyoruz. Gerek basın açıklamalarımız, eylem ve etkinliklerimiz, gerekse hukuki alanda verdiğimiz mücadele ile her sorunu gündeme getiriyoruz. Eğitim çalışanlarını profesöründen, hizmetlisine kadar bir bütün olarak görüyoruz. Zira gücümüzü birleştirmezsek hedefe ulaşamayız. Biz sadece ücret sendikacılığı yapmıyoruz, milli reflekslerimizi de ortaya koyuyoruz” dedi. 

        Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Milli ve manevi değerlerimize, bayrağımıza, dilimize, dinimize sahip çıkmak siyasette, evet siyaset yapıyoruz. Bakınız, bazıları ‘30 Mart’tan sonra özerklik ilan edeceğiz. Paramızı ve kitabımızı basacağız.’ diyor. Hükümetten ise tık yok. Hükümet sadece ‘bize oyun oynanıyor’ diyor. İktidar daha düne kadar beraber yürüdüğü insanları bugün paralel devlet olmakla itham ediyor. Anlaşılan o ki; iktidar, Diyarbakır’da yapılan toplantıda beraber yürüğü insanlardan vazgeçti, bu kez diğerlerinin oyuna gözünü dikti.”

        17 Aralık operasyonu ile ilgili önemli açıklamalar da yapan Özdemir, “Siz, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla HSYK’nın yapısını değiştirmiştiniz. 17 Aralık operasyonundan sonra HSYK’nın yapısını halk iradesini görmezlikten gelerek, TBMM’deki sayısal çoğunluğunuza güvenerek yeniden değiştirdiniz. Emniyet ve yargıyı yerle yeksan ettiniz. İstiklal mücadelesi verdiğinizi söylüyorsunuz, ‘Hedef Ak Parti değil, Türk milleti’ diyorsunuz. Şunu çok iyi bilmelisiniz ki; Necip Türk milleti sesiz kalır ama gereğini de yapar. Bir zamanlar yüzde 22 oy alan bir siyasi parti, bir sonraki seçimde yüzde 2 oy almıştı. Dolayısıyla 30 Mart seçimleri büyük önem arz etmektedir. Bu kamu çalışanları için önemli bir süreçtir.” dedi.    

        Özdemir, Hükümetin amacının kamu çalışanlarının iş güvencesini elinden almak olduğunu söyleyerek, “Başbakan, kendi iktidarı döneminde taşeronlaşmanın önünü açtı. Şu anda kamuda 1 milyon 200 bin civarında taşeron firma elemanı var. Çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için iş güvencemizi korumak zorundayız.” diye konuştu.

        Türk Eğitim-Sen Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan da yaptığı konuşmada yetki sürecine dikkat çekti. Şahindoğan, bu sene elde edilecek yetkinin, Türkiye’de artık bir şeylerin değiştiği ve eğitim camiasının kendisine yapılan olumsuz davranışlara karşı tepki gösterdiği anlamına geleceğini söyleyerek, “Yetkili sendika olmak, eğitim çalışanlarının Türkiye’nin kötü gidişine ‘dur’ deme kararında olduğunu göstermesi açısından önemlidir” dedi. Şahindoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Mayıs’ta belirlenecek yetkili sendikalar sürecine tüm temsilcilerimiz gereken önemi vermelidir. Okul müdürlerinden de istirham ediyorum: Okul müdürleri, bulundukları kurumda uç beyidir. Dolayısıyla okul müdürleri, okullarında yeterince gayret gösterirlerse, üye sayımızı istediğimiz ölçüde artırmamız mümkün olacaktır. Okul müdürlerimiz ellerini taşın altına koymalıdır.”

        MEB Yasa Tasarısı ile ilgili önemli açıklamalar da yapan Şahindoğan, bu tasarının bizim asla kabul etmeyeceğimiz birçok olumsuz düzenlemeyi öngördüğünü söyledi. Tasarının bu haliyle geçerse stajyer öğretmenlik sürecinin bizim bildiğimiz gibi olmayacağını belirten Şahindoğan, “KPSS puanıyla atanan öğretmenler bir yıl boyunca çalışacak ve yeterli performansı göstermesi durumunda yazılı ya da sözlü sınava girecektir. Bu performansı kim, neye göre ölçecektir? Yani şöyle denilmektedir: ‘Siz, KPSS’yi kazansanız bile sizin performansınıza bakacağız.’  Bu, ‘İktidarın kölesi olmayan ve iktidara biat etmeyen kişilerin öğretmen olmaya hakkı yoktur’ demektir.”

        Tasarıda getirilen düzenlemelerden birisinin okul yöneticilerinin 4 yılda bir görevlerini son verilmesi olduğuna değinen Şahindoğan, “4 yıl süresini dolduranların yöneticilikleri sona erecek. Neden? Çünkü iktidar bu şekilde istiyor. Yılların tecrübesine sahip, okulunu başarıyla yöneten, eğitim-öğretime katkı sağlayan insanların bir anda sırf bizim adamımız değil diye yöneticilik görevini sonlandırılmasını, daha sonra objektiflikten uzak bir atama yöntemi ile okul yöneticilerinin görevlendirilmesini kabul etmiyoruz. Yönetici atamalarında yıllardır verdiğimiz mücadelelerle sınava dayalı bir sistem getirilmişti. Bu sistemi kaldırıp, okul yöneticilerinin atanmasını valilerin, il milli eğitim müdürlerinin keyfiyetine bırakırsanız, Türkiye yandaş cenneti haline gelir ve işini iyi yapanlar yönetici olamazlar.” diye konuştu.

        Tasarıyla Bakanlığın teftiş sisteminin de yeniden düzenlendiğini kaydeden Şahindoğan, şöyle konuştu: “Bakanlık denetçileri ve il eğitim denetmenlerinden oluşan teftiş sistemi, sadece eğitim denetmenlerinden oluşan bir sistem haline getiriliyor. Yani Bakanlık denetçileri de denetmen haline geliyor. Bakanlık denetçilerinin mevcut statüleri ve Bakanlık Merkez Teşkilatındaki görevleri ellerinden alınıyor. Türk Eğitim-Sen olarak, il eğitim denetmenlerinin Bakanlık müfettişleri ile aynı özlük haklara sahip olmasını isterken, böyle bir düzenleme yapılması son derece yanlış olmuştur. Bu garip bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle Bakanlık Merkez Teşkilatının faaliyetlerini de denetim dışına çıkarılmaktadır.” 

        TTK’nın yapısının da değiştirildiğini bildiren Şahindoğan, “TTK danışma organı hüviyetinde yeniden yapılandırılıyor ve Bakanlığın eğitim üzerindeki siyasi tahakkümü tescil ediliyor. Türk Eğitim-Sen olarak bu düzenlemeye de karşıyız” dedi.

        Üniversiteler ile ilgili önemli açıklamalar yapan Şahindoğan,  “Üniversiteler çok önem verdiğimiz kurumlardır. Bu kurumlar özgürlüklerin ve demokrasinin beşiği olmalıdır. Ancak üniversitelerin, demokrasiden ve özgürlükler açısından çok daha geride olduğunu görüyoruz. Üniversite çalışanlarının tüm geleceğinin rektörlerin iki dudağı arasına hapsedildiğini görüyoruz. Katılımcılıktan uzak, akademik ve idari personel arasına duvarların örüldüğü bir üniversite yapısı Türkiye’nin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Oysa üniversiteler, gelişimin lokomotifi olması gereken kurumlardır. Geçen yıl yükseköğretim kurumları ile YÖK’ü yeniden yapılandıran yasa tasarısı gündeme geldi; YÖK Yasa Tasarısı adı altında bir çalışma yapıldı. Ancak bu tasarının, mevcut hakları tırpanlayan, üniversiteleri rektörlerin ya da YÖK’ün taassubu altına alan bir düzenleme olduğunu gördüğümüz için Türk Eğitim-Sen olarak kendi YÖK Yasa Tasarımızı hazırladık. Türk Eğitim-Sen’in hazırladığı tasarıda demokrasi ve özgürlükler vardı; idari ve akademik personel ayrımı yapılmaksızın herkesin oy kullanacağı bir sistem istedik. Bu vesileyle şunu da belirtmek istiyorum ki; rektör seçimleri mutlaka herkesin katılacağı demokratik bir ortamda yapılmalı ve bu seçimlerde en çok oyu alan kişi Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanmalıdır. 

        Hazırladığımız taslakta üniversitelerde; üniversite yönetim kurulu, fakülte yönetim kurulu, enstitü ve yüksekokul yönetim kurullarında sendika yöneticilerinin olmasını zorunlu tutan bir teklifte bulunduk. Bu minvalde hazırladığımız YÖK Yasa Tasarısının takipçisiyiz” diye konuştu.

        Kredi ve Yurtlar Kurumu ile ilgili de açıklamalar yapan Şahindoğan, “Tamamen keyfi bir yönetimin uygulandığı, özellikle atamalarda, nakillerde ve görevde yükselmelerde hiçbir kriterin bir diğer kurum Kredi Yurtlar Kurumudur. Burada çalışan bir kişi tayin istediğinde, bu tayin ancak kurumun personel birimi uygun görürse gerçekleşir. Bu da kıdeme, puana bağlı değil; zihniyetine ya da genel müdürle yakınlığına bağlıdır” dedi.       

        Hükümetin daha baskıcı hale geldiğini kaydeden Şahindoğan, 30 Mart’ta hükümete kırmızı kart gösterilmesi gerektiğini belirtti. Şahindoğan şunları kaydetti: “Türkiye diktatörlük yolunda ilerliyor. Bu gidişe dur demek lazım. 30 Mart’ta kırmızı kart göstererek bu gidişe ‘dur’ demezsek, bugün MEB Kanun Tasarısı gibi tasarılar, ilerde tüm öğretmenlerin belli aralıklarla performanslarının değerlendirilmesi ve performansı düşük olan öğretmenlerin meslekten atılması gibi düzenlemeler de gündeme gelebilir. Çünkü hiçbir şeyden çekinmiyorlar. Tek başına iktidar olmanın verdiği güçle hareket ediyorlar. Demokrasiyi inandıkları bir rejim olarak değil, kendi hedeflerine ulaşmada araç olarak görüyorlar. Bu nedenle 30 Mart seçimleri ülkemizin geleceğine sahip çıkmaktır. Ülkemizin Güneydoğusunda 30 Mart’tan sonra özerklik ilan edeceklerini söyleyenler var. Bunlara tepki koyamayan bir Hükümet var. Muhalefetin her sözüne bağırarak, çağırarak cevap veren Başbakan, Güneydoğu’da millete meydan okuyanlara neden ağzını açıp tek kelime laf söyleyemiyor? Çünkü Oslo’da yapılan görüşmelerde özerklik sözü verdiler. Eğer sandıkta güç kaybetmezlerse ülkenin bütünlüğü de tehdit altında olacaktır.”

        Sendikaların önceliğinin çalışanların hak ve çıkarları olduğunu kaydeden Şahindoğan, “Ancak malum sendikanın önceliği siyasi iktidarın hak ve çıkarlarıdır. Bu insanlar Türkiye’de eğitim iş kolunda yetkili sendika konumundaysa, bu durum, tüm eğitim çalışanları adına utanç verici bir tablodur. Hiçbir ülkede çalışanları kapalı kapılar ardında pazarlayan sendikalara pirim verilmez. Bunlar çalışanları Hükümete pazarladılar. Bu yüzden Türkiye’de gerçek sendikacıların ön plana çıkması adına mutlaka Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen yetkili olmalıdır. Bu hepimiz için tarihi bir görev ve vicdani bir sorumluluktur” dedi.

         Genel Merkez Yöneticileri konuşmalarının ardından sekretaryaları ile ilgili bilgi de verdi. 

 




 

 

 

 

 

 

 

 

 

               
 

                  
                

                      
 

                        

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.