YENİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İMAM-HATİPLİK ŞUURU OLUŞACAK MI?

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İMAM-HATİPLİK ŞUURU OLUŞACAK MI?

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İMAM-HATİPLİK ŞUURU OLUŞACAK MI?

  

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İMAM-HATİPLİK ŞUURU OLUŞACAK MI?
Ankara Eğitim-Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkan Yardımcısı Fahmettin AYDIN yeni nesil İmam-Hatip Lisesi geçnliğini mercek altına aldı.Aydın 'YENİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İMAM-HATİPLİK ŞUURU OLUŞACAK MI?'başlıklı yazısıyla müdahale edilmezse İHL'Lerde işlerin eskisi gibi olamayacağını vurguladı.
Dün olduğu gibi bugün de eğitimin sorunları vardır, yarın da olacaktır. Sorunlar çözüldükçe değişen ve gelişen şartlara göre daha yeni sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu kaçınılmazdır ve bundan korkmamak gerekir. Asıl sorun, eğitimdeki sorunları çözecek olan insan gücünü yetiştirmek ve sorunları çözmedeki kararlılıktır.

Bilindiği üzere 16.08.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunla Milli Eğitim Temel Kanununa getirilen değişiklikler sonucunda zorunlu eğitim süresi 8 yıla çıkarılmakla birlikte bu eğitimin “kesintisiz” olması öngörülmüş uygulanmıştı. Bu uygulamanın en olumsuz yanı ayrı yaş gruplarının bir arada eğitim görmesi olarak tartışılmıştı. Uygulanan bu eğitim; eğitimde fırsat eşitliği, çocukların gelişim özellikleri, ilgi ve ihtiyaçlarını karşılama düzeyi, uluslararası uygulamalara uygunluğu vb. boyutlarda birçok problemler üretmişti.

4+4+4 sistemi olarak uygulamaya konan eğitim sisteminde bu uygulamanın yanlışlıklarına vurgu yapılarak, ilkokul ve ortaokul düzenlemesine gidilerek yaş grupları arasındaki dengesizliği gidermeye çalışılmıştı. Katsayı farklılığını ortadan kaldırıp eğitimde fırsat eşitliğinin getirmesidir. Kesintisiz eğitimin en mahzurlu yönlerinden birisi olan, 6 yaşındaki bir çocukla, 14 yaşındaki bir gence aynı ortamda eğitim verilmesi neticesinde ortaya çıkan psiko-sosyal açıdan bozulmalara sebep olmasıydı. Pedagojik açıdan çok daha uygun olan, 6-10 yaş grubunun bir kurumda, 11-14 yaş grubunun başka kurumlarda eğitim almasının tercih edilmesinin daha uygun olması, başarılı oldukları alanlara daha erken yaşta yönlendirme imkânı sağlaması yönleriyle eskiden uygulanan kesintisiz 8 yıllık eğitime göre daha avantajlı olduğu söylenebilir.

Bu gün gelinen nokta değerlendirildiği zaman, dönüştürülen okullarda bakiye kalan öğrenciler eğitimini tamamladıktan sonra okullar tamamen bağımsız okullara dönüşecekti. Yani bünyesinde 5 sınıf bulunduran ilkokul üç yıl sonra tamamen ilkokul, bünyesinde 2.sınıf bulunduran ortaokul iki yıl sonra tamamen ortaokul olacaktı. Durum böyle iken İmam Hatip Lisesi bünyesinde oluşturulan İmam Hatip ortaokulları 4+4+4 eğitim sistemi bağımsız okullar düşüncesi ile çelişkili bir durum arz etti. Haftalık ders saatleri yönünden bakıldığında ortaokullar haftanın bir günü sekiz, diğer günleri yedi saat olmak üzere toplam 36, lise grubu öğrencileri haftada 40 saat ders görmektedirler. Aynı servisle gidip gelmekte olan ortaokul öğrencileri bir saat okulda fazladan beklemekte, sosyal etkinlik veya etüt planlaması yapılmadığından bu boşlukta olumsuz olaylar meydana gelmektedir. Okul bahçesinden, lavabosundan tutun kantinine kadar ortak kullanım alanlarında büyüklerinden gördüğü olumsuz sözlü ve fiili davranışlar o çocuksu dimağı nasıl zedelediğini bilmek gerek. Utancından kendi ile aynı yaşta olmayan büyüklerin bulunduğu kattaki tuvaleti kullanamadığı ve dolayısıyla hem ruhi hem de bedeni rahatsızlık duydukları bir okul ortamında onlardan başarı beklemek ne kadar mantıklı olacaktır? Aynı çatı altında aynı ortamları paylaşacak olan ortaokul birinci sınıf öğrencileri ile lise birinci sınıf öğrencileri arasındaki uyumsuzluk İmam Hatip Lisesi ruhunu zedeleyecek olaylara gebe olduğu öngörüsünde bulunmak hiçte zor olmasa gerek.

Eğitimin en önemli görevleri arasında bilginin aktarılması, bireyi mesleki hayata hazırlama, toplumsal değer ve normları yeni nesillere aktarmak olmalıdır. Çocuk ve gençlik dönemlerinde gençlere sadece teorik bilgi yüklemeye çalışmak, eğitim felsefesine,  çocuk ve genç psikolojisine ters bir yöntemdir. Çocukların oyun, eğlence ve sosyal etkinlik ihtiyaçları göz önünü alınması gerekmektedir. Okullarımız öğrencilerin bu gereksinimlerinin karşılanacağı fiziksel ve sosyal koşullardan uzaktır. Eğitim süresince öğrenci, evden - okula, okuldan - eve gidip gelen bir servis aracı konumundadır. Sosyal etkinlikler, araştırma, kütüphaneye gitme, ibadetini yapabilme, konularla ilgili kişilerle görüşme ve eğitime yönelik ziyaretler eğitim sürecinde sınırlı veya yoktur. Öğrenciye, kendisini tanıması, isteklerinin, zayıf ve güçlü yönlerinin farkına varması fırsatı sunulmalıdır. Bunlar amaçlanırken öğrencilerin bu anlayış içerisinde yetiştirildiğini söylemek çok zordur. Çünkü öğrenci aldığı eğitimin farkında olmadığından, rahatlıkla kabullenemiyor. Hâlbuki yaradılışın en yüksek gayesi ve neticesi Allah'a inanma O'nu tanıma ve O'na karşı sevgi beslemektir. Ancak ders kitaplarında imanî konuların öğrencilerin anlayacağı şekilde verilmemesinden dolayı öğrenci câmi cemaati gibi derste aldıklarını kişisel ve sosyal hayatta kullanamadığından hemen unutabilmektedir. Eğitim sistemi ve okullar, içinde bulunduğu toplumun aynalarıdır. Bir toplum hakkında bilgi sahibi olabilmek için bu aynalara bakmak bizlere önemli ipuçları verecektir.

İmam Hatip Liselerinin tarihi incelendiğinde başarılarla dolu olduğu görülecektir. Üniversite yerleştirmelerinde birincilikleri elde etmeye başlayınca Nihayet 28 Şubat 1997 sonrasında İHL’lerin varlığı salt “din görevlisi yetiştirmeye yönelik 16 Ağustos 1997 tarihinde çıkarılan sekiz yıllık zorunlu kesintisiz eğitim yasası İHL’nin orta kısımlarının kapatarak bu başarılı tırmanışın önünü kesmek olmuştur. O dönem ortaokul ve lise aynı çatı altındaydı sorunda yoktu. Çünkü ilkokuldan sonra İmam Hatip Lisesine kaydolan bir öğrenci ilim ve irfan öğrenir imam hatip ruhunu solarak yetişir ve mezun olurdu. Bu yaşların başlangıcında çocukluktan ergenliğe doğru bir geçiş yaşanırken, sonlara doğru artık kişilik şekillenmeye ve oturmaya başlar, Peygamberler tarihi veya İslam tarihinde model insan tiplerinin birisine meylederek kendini geliştirirdi. Bugün gelinen noktada verilmesi gereken kendisine has kültürün yok olduğunu İmam hatiplilik ruhunun kaybolduğunu söyleyebiliriz.

Diğer taraftan karma eğitim sorunu her lisede olduğu gibi imam hatip liselerinde bambaşka bir durum oluşturmaya devam etmektedir. Karma eğitim üzerine yapılan araştırmalar da, “karma okullara giden kızlar nasıl göründükleriyle, sadece kız okuluna gidenler ise kim oldukları ile daha çok ilgileniyor” olmaları sonucunu doğurmuştur. Karma eğitim yapan İmam hatip Lisesi kız öğrencileri üzerinde yapılan anketler sonucunda kız öğrencilere yöneltilen sorulara verilen cevapların değerlendirmesinde, makyajlarına gösterdikleri özen ve okudukları moda dergileri bu sonucu destekler mahiyettedir.

Anadolu İmam Hatip Liselerine SBS sonucuyla yerleşenler ile SBS sonucu bir yere yerleşemeyen öğrenciler birazda veli zoruyla sınavsız İmam Hatip Liselerine kayıt yaptırmışlardır. Bu durum velilere sorulduğunda genellikle “bu okulun mezunları; anne babalarına karşı saygılı, kötü alışkanlıklardan uzak, eşine ve çocuklarına, vatanına ve milletine bağlı, suç işlemeye eğilimi olmayan, teröre ve anarşiye bulaşmayan, devlet malına zarar vermeyen, milli ve manevi değerlere bağlı işinde gücünde ve kendi halinde insanlardır”. Bizde çocuğumuzun böyle yetişmesini istiyoruz cevabını veriyorlar. Velilerin bu beklentilerine yeni oluşturulan İmam hatipler cevap verebilecek mi bekleyip göreceğiz. Mekan sorunu imkanları kısıtlayan bir durum.Bu da ancak yetenekli idareciler ve fedakar öğretmenlerin çabasıyla aşılabilecek bir sorun.Yeni nesil İHL’ler nasıl yetişecek neler yapacak ilerleyen zamanda göreceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.