Yönetmelik Salsası

Yönetmelik Salsası

Maddi ve manevi zarara uğratılan MEB’in bu zararını, ne yazık ki bu yönetmelikleri yapanlar değil, her bakımdan halk çekerek üstlenmektedir.

 MEB’in, yönetmelikleri sürekli değiştirme hastalığından dolayı eğitim öğretim ortamında yürütülen iş/işlemlerin bir türlü rayına oturmadığını, her seferinde dile getirdik. MEB’in bu hastalığının iflah olmaz olduğu gerçeğini artık bir kabulleniş ile izliyoruz. Zira; biliyoruz ki, MEB, yönetmelikleri yaparken, belli çevreleri memnun etme amacındadır. Hal böyle olunca, bazen yönetmelik mevcut hali ile yürütülemez duruma geliyor, bazen de hukuki bir karar dikiliyor karşısına. Yani, her zaman ifade ettiğim üzere iç-dış paydaşı gerçekten kale alınarak yapılmayan yönetmeliklerle eğitim öğretim sahasında dikiş tutturulamıyor. Dikiş tutturulamayınca da, yönetmelikler sürekli kendini yenilemek zorunda kalıyor. Onun için eğitim öğretim ortamının yöneticileri, yönetmeliklerin değişme/yenileme hızına yetişemiyor. Yetişemediği için artık sular seller gibi ezbere mevzuat bilgisini konuşturan yönetici sayısı bir elin beş parmağını geçemiyor. Nitekim, son olarak MEB Yönetici Görevlendirme Yönetmeliğinde birtakım değişiklikler yaptı. Bu değişiklikler, hukuki kararların gerekliliğinden ötürü gerçekleştirildi. Mesela, söz konusu bu yönetmelikte en çok tartışılan konulardan biri, yönetici seçiminde yazılı sınavsız salt mülakat ya da inha ile okullara yönetici görevlendirmesi yapılması idi. Son değişiklik ile görüldüğü gibi okullara müdür yardımcısı görevlendirmesi yapılırken, yazılı sınav puanı şartı getirilmiştir. Bu, bir gerekliliğin neticesi idi. Şöyle ki;

Bununla ilgili hukuki kararda, söz ettiğimiz gerekliliğin dayandığı ve göze çarpan hususlar, şunlardı:

1-      Münhal müdür yardımcılığı kadroları ilan edilmelidir.

2-      İnha yapılırken, elde somut veriler yoktur. Somut kriterler üzerinden yapılan değerlendirmeler ile inha gerçekleştirilmelidir.

Hukuki kararlarda üzerinde durulan ve şiddetle karşı çıkılarak MEB’i mahkemeler nezdinde zorda bırakan, yenilgiye uğratan ve sırtına maddi bir külfet bindiren konulardır yukarıda sıra ile belirtmiş olduğumuz konular. Halbuki, MEB ilgili yönetmeliğin taslak metninin yayını ile paydaşlardan görüş alma aşamasında daha dikkatli, özenli ve önemser olmuş olsaydı, yönetmeliğin hiçbir hukuki arızası olmamış olacaktı. Hukuki arızası olmadığı için de onarımına dair sendikal ya da bireysel girişimler ile karşı karşıya kalınmayacaktı. Ama süreç işletilirken, görüş alma aşamaları her zaman bir prosedür gereğinden öteye gitmedi. Ve kaçınılmaz son ile yeniden karşılaşıldı. Neydi kaçınılmaz son? Elbette, hukuki kararlar ile iyice örselenmiş olan yönetmeliğin değişmesi idi. Bizler diyoruz ki, eğitim öğretim ortamındaki iş/işlemleri yürüten yönetmelikler yapılırken üzerinde tam mutabakat sağlanır ise, bu yönetmeliklerin yamalı bohçaya dönüşmesi de zorlaşır. Ama belli kesimleri nemalandırmak için bildiğini okur tekniği ile yönetmelik yaparsan, gördüğün gibi o yönetmeliğin akıbeti her zaman aynı olacaktır. Değişmek, değişmek, değişmek. Sürekli değişen bir yönetmeliğin, sancıları bitmez ve iş/işlemlerini rayında yürütmesi mümkün değildir. Rayından çıkan işlerin ise MEB’e zararı hem maddi hem manevidir. Maddi ve manevi zarara uğratılan MEB’in bu zararını, ne yazık ki bu yönetmelikleri yapanlar değil, her bakımdan halk çekerek üstlenmektedir. Malum ülkemizde, yöneticiler bildiğini yapar, bildiğini okuyanların yaptığı yönetmeliklerin zararını ise halk öder. Bedelini de tabi... Şöyle geriye dönüp bakıldığında, özellikle müdür yardımcılarının inha yapılarak görevlendirme sürecine mesela... Neler göreceksiniz?

1-      El pençe divan olup müdür yardımcısı olarak inha edilenleri,

2-      Sendikasını sarılaştırıp sonra inha edilenleri,

3-      İki dudak arasına kendini hapsetme koşulu ile inha edilenleri,

Bu süreçte, inim inim inletilenleri ya da konjonktürel havayı kullanıp, yakınındaki arkadaşlarının ispiyonlama tekniği ile inlerini gösterip kendine yer tahsisatı yaparak, inha edilenleri gördük ve utandık... Yönetmeliğin cefasını çekenler ile sefasını sürenleri tanıyoruz. Ve bu yönetmeliğin perişan edilenlerinin TANIĞIYIZ. Zira; şunu iyi biliyoruz ki, yönetici seçimlerindeki keyfiyet bu yönetmelik ile dibi görmüştür. Hala da, müdürlük seçiminde kullanılan salt mülakatlarla dip daha derinleştiriliyor. Nasıl ki, hukuki kararlar dikkate alınarak, müdür yardımcıları seçimleri için yazılı sınav getirilmiş ise müdürlük seçimleri için de yazılı sınav yapılmalıdır. Mülakat, liyakat esaslı bürokrasiyi oluşturmadığımız için bize birkaç gömlek boldur. Ne zaman liyakat esaslı bir bürokrasi oluşur, o zaman mülakat yönetici seçimlerinde esas olur. Buna, inanın, kimse itiraz bile edemez. Çünkü liyakat esası ile yapılan bürokrasi adalet ve eşitlik gibi değerleriyle herkese güven aşılayacaktır. Bilinmelidir ki, BUNA ŞU AN EĞİTİM ÖĞRETİM ORTAMININ BARIŞI VE HUZURU İÇİN ACİL İHTİYACIMIZ VARDIR...

Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz SANCAR, devletimin bana sunduğu bedava eğitim ile bu noktaya geldim derken, eski Türkiye’de eğitim öğretim ortamında mevcut olup şu an mevcut olmayan sırrı açıklıyor aslında. O da bedava eğitim ile halkın çocuklarına sunulan eğitimin kalitesini. Bu kalite, kaliteli okul yöneticileri ile meydana gelebilir. Kaliteyi değil, kendine göz boyayan süsü misyon ve vizyon yapanlar, istikbale yatırım yapamazlar. Öyle ya da böyle eski Türkiye’deki okullarda öğrenimini tamamlayan bir bilim insanı, şu an Nobel ödülünü alarak, Dünya’ya TÜRK’ÜN bilimsel potansiyelini gösteriyor. Bunun üzerinde düşünmeliyiz...Eğitim öğretim ortamlarını, biblo gibi gösterip okul yönetici ve öğretmenlerini piyonlaştırmayınız artık... ÖNCE BIRAKIN BİREY OLABİLSİN İNSANLARINIZ... BUNUN İÇİN FIRSAT VERİNİZ... İMKAN TANIYINIZ... ÖZGÜR KILINIZ... Cumhuriyet yazarı Işık KANSU, 17 Ekim 2015 günlü yazısında kulağımıza küpe olması gereken bir alıntı yapmış, paylaşmayı kendime sorumluluk addediyorum, şöyle ki;

‘’Prof. Dr. Serap Etike, dergideki makalesinde diyor ki: ’Yaratıcı, eleştirel düşünme davranışı geliştirir. Birey olabilmenin ilk koşulu başkalarından farklı düşünebilmektir. Bu aşama, bilgi birikimini ve araştırmayı gerektirir. Akıl, bilgi edinmeden çalışmaz. Eğitim, uzun zamandır “aklı” unuttu. O akılsızlık, şimdi kurşun ve canlı bomba olarak topluma dönüyor.’’

AKIL-FİKİR İLE İŞLER, FİKİR İSE BİLGİ İLE... BU DÖNGÜ, EĞİTİM ÖĞRETİM İÇİNDEKİ TÜM KISIR DÖNGÜLERİN DEVRİMCİSİDİR...

NETİCE OLARAK, BİLİNMELİDİR Kİ, MEB’İN YÖNETMELİK SALSALARINDAN GÖZE HOŞ GELEN BİR DANS OLABİLİR; AMA KARIN DOYURACAK BİR CACIK ZOR OLUR GİBİ...

 

BENİM SALSALARIM

SALSA 1:

TÜRKİYE'DE ÇEVRİLEN HİÇBİR İŞ/İŞLEM SİYASİ DEĞİL (!), AMA NOBEL SİYASİ (!)
MESELA, MEB'E BAĞLI OKULLARA SİPARİŞ İLE OKUL MÜDÜRLERİ ATANMIYOR(!)
EBABİL KUŞLARI GÜLER BUNA, YAHU...

SALSA 2:

DERS AÇLIĞINI KURSLARLA GİDEREN OKUL YÖNETİCİLERİ, DESTEKLEME KURSLARININ CILKINI VE SUYU ÇIKARABİLİR... ONUN İÇİN MÜLAKAT İLE GÖREVLENDİRİLEN OKUL MÜDÜRLERİNİ, DYK’LARDAKİ DERS TAMAHKARLIKLARINI ÖNLEMEK ÜZERE ETİK KURALLARINI OKUMAYA DAVET EDİYORUM... KORKARIM Kİ, KURSLAR, ÖYLE BİR RAYA OTURTULDU Kİ, UFUKTA GÖRÜLENLER KURSLARIN AMACI DIŞINA ÇIKABİLECEĞİNİ HABER EDİYOR...

SALSA 3:

Çocukları, testlere boğarak körelten eğitim sistemini, kime havale etmeli? diye sormadan edemiyorum... Eğitim sitemimiz; şiir yazan, hikaye yazan, resim yapan, beste yapan, enstrüman çalan, en önemlisi eleştirel düşünmek isteyen, beyin fırtınası ile hülyalara dalan, yaratıcılığını konuşturan ve kimseye benzemeden yol almak isteyen öğrencilerin sanatsal ve kültürel vasıflarını, test eleği ile engelliyor. Öğrencinin sanatsal ve kültürel değerleri, pirincin içindeki taş gibi görülüyor sanki.

SALSA 4:

MÜLAKAT SİLSİLESİ İLE DEĞİL, LİYAKAT SİLSİLESİ İLE BELİRLEYELİM BÜROKRASİMİZİ... BUNUN İÇİN LİYAKATI, HİÇBİR KOŞULDA İLTİMASA YEDİRMEMELİYİZ...

 

Yahya ASLAN

Kamugazetesi.com

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.