40 bin öğretmen ataması ihtiyacı karşılamaz

40 bin öğretmen ataması ihtiyacı karşılamaz

KONCUK KANAL B ‘DE CANLI YAYINLANAN GÜNCEL PROGRAMINA GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

 Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Torba yasada memurların iş güvencelerine yönelik olarak gerçekleştirilmesi planlanan düzenlemelere tepki göstererek; “Ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. Torba yasada yapılmak istenen bir düzenleme ile bütün kamu çalışanlarının yargı kararlarıyla kazanılmış hakları yok sayılmak isteniyor. Mesela okul müdürüsünüz, idare sizi görevden aldı. Siz gittiniz dava açtınız. Yargı da sizi haklı buldu, idare karşısında itirazınızı kabul etti. Görevine iade edilmesi gerekmektedir diye karar verdi.   Yargının bu kararı idare tarafından 30 gün içinde uygulanmak zorunda.  Ama bu torba yasayla, 30 günlük süre 2 yıla çıkartılıyor. Bu, yargı kararlarını işlevsiz hale getirmeye yönelik, yargıyı bay-pas etmeye yönelik bir gelişmedir.” dedi.

Genel Başkan son dönemdeki gelişmelere de değindi ve kamu görevlilerinin hakları kısıtlanırken, sözde çözüm süreci adı altında örtülü bir af çıkarılmak istendiğini belirtti. Koncuk şu şekilde konuştu:

“İktidar, çözüm süreci adı altında terör örgütü mensuplarının ve yandaşlarının ilerde ceza almaması için bir kanun düzenlenmesi hazırlığı yapıyor, bir anlamda genel bir af getiriyor.  Ama diğer taraftan kamu çalışanlarının yargı hakları dahi ellerinden alınmak isteniyor. Bu ülkede terör örgütüyle bağlantısı olan kamu çalışanları suçlanamayacak ama haksız yere görevden alınan, disiplin cezası alan, meslekten atılan kamu çalışanları, yargıdan kendi lehlerine karar çıksa da bu haklarını 2 yıl içerisinde kullanabilecekler.  Yani şu anda 30 gün içerisinde uygulanması gereken yargı kararları 2 yıla çıkartılıyor. Üstelik bu kararı uygulamayan idareciler hakkında cezai işlem de yapılmayacak. Yargı kamu çalışanını doğruladığı halde neden 2 sene beklemek zorunda kalayım?”

Türkiye Kamu-Sen’in konu ile ilgili çekincelerini Başbakan’a ilettiğini ifade eden İsmail Koncuk, “Sayın Başbakan’a KİK ziyareti sırasında söyledim.  17 Aralık tarihinden sonra iktidar tarafından paralel olarak tanımlanan kamu görevlilerini görevden el çektirmek için yapılan bu kanunla, bütün kamu çalışanlarının büyük bir mağduriyet yaşayacağını ilettim. Yargı kararını anlamsız hale getirerek,  idareyi, yöneticileri mutlak hâkim sayan bir anlayış getirilmek isteniyor. Bu,  diktatörce bir anlayıştır.  Hangi şekilde olursa olsun; ister kanun çıkartarak,  ister kanunsuz, yargı kararını uygulamamanın adı diktatörlüktür. Bu uygulamanın hukuk devletlerinde asla yeri yoktur.  2 milyon 600 bin kamu görevlisi ciddi bir risk ile karşı karşıyadır. Vatandaşların idarenin yanlış işlemlerine karşı korunması Anayasanın gereğidir. Böyle bir kanunu Anayasaya rağmen çıkartamazsınız.  Bu kabul edilemez.  Böyle bir kanun tasarısı çıkartılırsa, Anayasa Mahkemesi’nden dönecek. Anayasa Mahkemesi’nde böyle bir kanunun kabul edilmesi mümkün değil.  Aksi takdirde zaten Türkiye’de hukuk bitmiş demektir. Anayasa Mahkemesi’nden olumlu bir sonuç alınamaması halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğiz. En azından AİHM’nin böyle bir kanunu tanıyacağını düşünmüyorum.  Ama bu kanununun Anayasa Mahkemesi’nden döneceği mutlaktır.  Hadi onu atladınız, bu kararın AİHM’de kabul görmesi mümkün değildir. Bile bile lades anlamına gelen bu kanunu niye yapıyorlar? Çünkü Anayasa Mahkemesi bunu iptal dahi etse, bu süreçte istedikleri kişiyi, istedikleri yerden alacaklar, istedikleri kişiye ceza verecekler. Bu uygulamalar, hukuk devletine inanan, yargı bağımsızlığına güvenen insanların nazarında iktidarı itibar kaybına uğratır. Gelişmiş ülkeler nazarında ise ülkemizin ciddi itibar kaybına uğramasına neden olur.” şeklinde konuştu. 

Geçtiğimiz haftalarda İzmir’de düzenlenen AB- Türkiye Karma İstişare Komitesi Toplantısında, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri ve hukuk tanımaz tavırlarıyla gündeme geldiğini belirten İsmail Koncuk, “Dünyada kendi insanlarınıza dahi hukukun gereklerini vermekten kaçan bir yönetim anlayışı sergiliyorsanız, Türkiye komik duruma düşecektir, ayıplı ülke konumuna gelecektir.

Türkiye Kamu-Sen olarak, bu yapılanlara seyirci kalmayacağız. Diyalog mekanizmalarını sonuna kadar kullanırız. Başbakan’ın KİK üyelerini ziyaretinde de bu yasanın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kendilerine ifade ettim, ama Türkiye’ de bir grubu kamudan uzaklaştırmak adına yapılanların bütün kamu çalışanlarını kapsar hale getirilmesi, bütün kamu çalışanları üzerinde istenilen işlemin yapılmasının mümkün kılınması kabul edilemez. Zaten mevcut yasada da kamu görevlilerinin mutlak bir iş güvencesi yoktur. Yüz kızartıcı suç işleyen kamu çalışanı işten atılır, bu gayet tabiidir. Ama başka bir durum ile karşı karşıyayız. Artık birçok insan geleceğinden endişe duymaya başladı.  Mesela, bir polis sendikası kurulmuştu. Sendikayı kuranların bir kısmı meslekten atıldı. Gittiler,  dava açtılar, kazandılar. Bu kez de aynı kişiler bir başka suç isnad edilerek yine işten atıldılar. Bu polislerimiz yine yargıya başvurdular, yine kazandılar ve işlerine geri döndüler ama yine işten atıldılar.  Mevcut durumda dahi, verilmiş yargı kararlarına uyulmadan memurlar meslekten atılıyorsa, bu kanun çıktıktan sonra bütün kamu çalışanlarının durumu ne olacak? Bütün insanlarımızın, Türkiye nereye götürülmek isteniyor diye düşünmesi lazım.” dedi.  

İş güvencesinden asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Genel Başkan İsmail Koncuk, bütün kamu çalışanlarını Türkiye Kamu-Sen tarafından düzenlenecek eyleme katılmaya davet ederek: ‘Yarın 12.30 ‘da TBMM önünde bu anlayışı protesto edeceğiz. Bütün illerimizde eş zamanlı olarak Türkiye Kamu Sen teşkilatları yasayı protesto edecek. Şu aşamada daha ileri gitmek istemiyoruz. Amacımız, İktidar bu hatayı görsün, bu hatayı yapmadan vazgeçsin istiyoruz.  Bu tepkilerimize rağmen halen benzeri bir anlayış hakim olursa, diğer sendikalarla görüşerek iş bırakma eylemine kadar gideriz. Aklı başında kamu çalışanının böyle bir kanun taslağını kabul etmesi düşünülemez.  O nedenle ,kamu çalışanlarının yarın yapılacak eyleme katılması lazım. Gelsinler, büyüklüğümüzü gösterelim, iktidarı kendisine getirelim, ne yapıyorsunuz diye sorgulamayı kendilerinin de yapmasını sağlayalım. Eğer bütün bunlar yapılırken, sürekli sessiz kalırsak, sürekli sineye çekersek, demokratik tepki ortaya koymazsak yarın başka haklarımızın da alınması söz konusu olur. Kamu çalışanları yıllardır, su da ısıtılan kurmağa durumuna düşürülmeye çalışılıyor. Türkiye Kamu-Sen olarak gerekirse bütün sendikalarla birlikte iş bırakma eylemi yaparız. Kimse bu eylemleri bize yaptırmak zorunda bırakmasın. ‘ dedi.

Koncuk, torba yasada toplu sözleşmede mutabakata varılan maddelerin bile hayata geçirilmediğini belirtti:

‘Bu torba yasa, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bazı kesimleri memnun edici bazı maddeleri içerisinde bulunduran bir kanun geline getirildi. Trafik cezalarının 100 liranın altında ise affedilmesi gibi. Taşeron yasası da burada var. Soma faciasından sonra tekrar gündeme gelen taşeron yasası arzu ettiğimiz noktada olmadığını ifade etmeliyim. Evlatlarımızın sürünmesine zemin hazırlayan yasanın çıkartılmasına zemin hazırlanıyor. Taşeronlaşma kadrolu memur yerine taşeron çalışan getirir, kadrolu işçi yerine taşeron işçi getirir.  Bundan hepimiz kaybederiz. Taşeron eleman çalıştırma, hepimiz için kaygı vericidir.

Torba yasada mutabakata vardığımız konuların hayata geçmesini bekliyoruz. Bunlardan biri,  23 bin 4/C linin kadroya geçmesi. 23 bin insanın kadroya geçmesi bu devleti batırmaz. PKK’yı bile affediyorsunuz, ama 4/C ye karşı bu iktidarın kini nedir anlamadım. Kadroya alınmaları konusunda ciddi adımların atılması gerekiyor. 4/C liler de artık bıktı, bir insanlık ayıbı, hukuk devletine yakışmıyor

Sicil affı konusu anlaştığımız konulardan biriydi. O da yok şu anda torbayasada. Girebilir mi bilmiyoruz.  2005 den sonra alınan disiplin cezalarının affedilmesi. Yüz kızartıcı suçlar hariç. Bu torba yasada değerlendirilip çıkartılabilir ama bundan dahi imtina ediliyor.

Ayrıca, akademik personelin zam konusu var. Maliye Bakanı’nın “haklılar, akademik çalışanlarının durumu iyi değil, mutlaka düzenlenmesi gerekir” demesine rağmen bu sözün gereğinin yapılmaması anlaşılır değil.

Emeklilik konusu, 30 yıl sınırlamasının kaldırılması konusunda bire bir mutabakatımız var.  Maliye ve Çalışma Bakanlığıyla mutabakatımız var. 2005 sonrası başlayanlara bir derece verilmesi konusu da var. 2005 yılı öncesinde işe başlayanlara veriliyorsa, sonrasında işe başlayanlara da vereceksiniz ama bununla ilgili de bir gelişme yok.

Genel Başkan Koncuk, dershanelerin kapatılmasıyla birlikte, etüt sisteminin oluşturulması önerisinde de bulundu:

‘Öğretmen atama konusunu her zaman dile getirdik. Eğitim ve öğretimimizin geleceği açısından öğretmen ataması son derece önemli. Buna ülkenin eğitimin ihtiyacı var. Zaman zaman bakanlarımız, iktidar mensupları en çok atama yapan iktidarız diye övündüler. Emekli olanların yerine, kurum değiştiren, vefat eden binlerce öğretmenlerimiz var. Siz atama yapıyorsunuz ama çuval delik akıp gidiyor. Türkiye sağlam bir öğretmen atama politikası uygulaması gerekir. Dershaneleri de kapattılar. Peki etüt öğretmenlik sistemini niye düşünmüyorsunuz? Bizim ciddi bir etüt öğretmenine ihtiyacımız var. Sadece dersle sınırlı eğitim öğretim faaliyeti bize yetmiyor. Tüm eğitim öğretim sistemine etüt sisteminin entegre edilmesi lazım.  Evlerde çocukların öğretmenler tarafından bile takibe alınması lazım. Eğer branş öğretmenine, sınıf öğretmenine ihtiyacımız yoksa, bunları etüt öğretmeni olarak yetiştirmemiz lazım.  Bunu yapabilir Türkiye. 40 bin öğretmen ataması ihtiyacı karşılamaz. Yaraya merhem bile olmaz. Güneydoğu’da, Güneydoğu Anadolu’da hala öğretmen bulmakta zorlanıyoruz.   13 yıldır o belgelerde kürek mahkumu gibi mahkum ettiğimiz tayin olma isteğini ret ettiğimiz öğretmenlerimiz var.  En azından 8 yıl bu bölgelerde çalışanlara hiçbir şart aramadan tayin isteklerini gerçekleşmesi gerekir.

Ücretli öğretmenlik sisteminin kadrolu öğretmen atamasının önündeki en büyük engeldir. Bugün ülke genelinde 65 bin ücretli öğretmen çalışıyor. Bunların kadroya alınması gerekmektedir. Türkiye’de sağlam kabul edilebilir, öğretmen atama sisteminin artık devreye girmesi gerekmektedir.

KPSS’nin kurumlar tarafından yapılması kabul edilemez. KPSS ÖSYM tarafından yapılmasına rağmen, birçok sıkıntı yaşandı. Eğer bunu ÖSYM değil de kurumların kendisi yaparsa, adam kayırmanın önüne geçilemez. Yine bir takım torpillilerin, yandaşların öne çıkartıldığı bir durum söz konusu olur. Gençlerimiz de şu gerçeği görmeliler ki; KPSS bütün eksikliklerine rağmen, en sağlam sistemdir.

Koncuk enflasyon farkının da kamu çalışanlarına ödenmesi gerektiğini ifade etti:

‘Enflasyon oranı 1 Ocak’tan itibaren kamu çalışanlarına verilen zammı aşmış durumda.  Bir sendikanın beceriksiz tutumu nedeniyle, kamu çalışanlarına enflasyon farkı verilmesi metinde yok. Bu yüz karasıdır.  Bu durumu kamu çalışanlarının değerlendirmesini istiyorum. Enflasyon farkını istiyoruz.

Programın sonunda Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı dramı da anlatan Koncuk, tüm vatandaşlarımızı duyarlı olmaya davet etti:

‘Türkmen kardeşlerimiz Telafer’de saldırılarla karşı karşıya. Evinden barkından ayrı çaresizlik içinde 100 bin Türkmen vatandaşımızın can güvenliği yok. Bunlar bizim kardeşlerimiz. Türkmen kardeşlerimiz yerinde biz de olabilirdik. Buna kayıtsız kalan iktidar anlayışını kınıyorum. Ciddi yardıma ihtiyaçları var:  ilaç, yiyecek gibi temel ihtiyaç maddelerine gereksinimleri var. Kızılay ve bazı siyasi partiler bir kampanya başlattı. Bütün vatandaşlarımızın bu kampanyaları, kim yaparsa yapsın, Türkmen kardeşlerimize gidecek yardımlara duyarsız kalmamasını temenni ediyor, desteğe çağırıyorum. İnsan olarak Türkmen kardeşlerimizin yaşadıkları dramı  görmemiz ve yardım elimizi uzatmamız lazım. Bütün vatandaşlarımızı bu insanlık dramına duyarsız kalmamaları çağrısında bulunuyorum.’

 

 

 

                                   ...:: GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMASI İÇİN TIKLAYINIZ ::... 


HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.