Atanamayan Yüz Binlerce Öğretmen Adayı Ne Olacak?

Atanamayan Yüz Binlerce Öğretmen Adayı Ne Olacak?

Şu an tartışmaları devam eden 19.Milli Eğitim Şurası kararları üzerinden yürüttüğümüz tartışma özü itibariyle eğitim sistemimizin okul öncesinden yüksek öğretime uzanan yapılanmasının barındırdığı yapısal problemlerden kaynaklanmaktadır. Zorunlu eğitim süresi kapsamına alınan 12 yıllık eğitim sistemimizin tel tel döküldüğü ilgili olanların malumu. Maalesef aynı şekilde yapılanan ve rasyonel bir düzenlemenin alanı olamayan Yüksek Öğretim yapılanmamız da sorun yumağına dönmüş vaziyettedir.

 Makul, mantıklı, nüfus hareketliliğini, işgücü piyasasını dikkate alan bir yapılanma yerine belirli yaş aralığındaki nüfusun kontrolüne hasredilmiş şekilde sürdürülmektedir. Yüksek öğretim ile sosyolojik gerçeklik arasında organizasyon yapması gereken YÖK hantal bürokrasinin bir uzantısı olarak mevcudu devam ettirmenin girdabında yalpalamaktadır.

Tüm çevrelerin gururlandığı bu ülkenin genç nüfusunun plansız, programsız bir düzenlemeyle mağdur edilmesi anlamına gelen yüksek öğretim yapılanması acilen stratejik bir akılla ve derinlikli bir vizyonla ele alınmayı zorunlu kılıyor. İftihar vesilesi olarak dile gelen her ilde üniversite ve bu üniversitelerin bünyelerinde açılan bölümler devletin ve iş piyasasının gereksinimleri doğrultusunda değil keyfi düzenlemeler üzerinden açıldığında yüz binlerce insanı mağdur eden bir insan dışılığa neden olmaktadır.

Bin bir emek, cefa, hayal ve umutla okunan bölümlerin ardından bu ülkenin gençleri umutları tükenmiş, hayalleri kırılmış bir şekilde can sıkıcı bir boşluğa itilmektedir. Örneğin Sağlık Kurumları İşletmeciliği. Şu an yaklaşık 45 üniversitede yer alan ve ikinci öğretimleri ile beraber neredeyse 100'e yaklaşan bölüm sayısı ile her yıl öğrenci almaya devam etmektedir. Açılması için teşvikte gören bu bölümü bitiren öğrenciler yıllardan beri istihdam edilmeyi, kamuda atanmayı beklemektedir. Çeşitli sağlık kurumlarında orta ve üst düzey yönetim elemanı yetiştirmek amacı ile kurulan bölüm neredeyse tüm mezunlarının boşta kalıp mağdur edildiği görülmektedir. Çalışma alanları çok geniş olmasına rağmen (kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri, vakıf hastaneleri, özel hastaneler, rehabilitasyon merkezleri, sağlık araştırma merkezleri, ilaç ve tıbbi cihaz üreten endüstri kuruluşları v.b) farklı bölümlerden insanlar ilgili iş alanında istihdam edilmektedir.

Kahredici bir sessizliğe mahkum edilen bu bölüm ve kontrolsüz bir şekilde açılmış olan diğer bölümlerin mezunları eğitim gördükleri alanlarda istihdam edilmeyi beklemektedir. Yüksek öğretim planlamasının ve insan kaynakları sistemindeki düzensizliklerden dolayı binlerce insanın hayatı olumsuz etkilenmektedir. Hükümetin acil bir şekilde sürekli yığılan bu mezunların iş alanlarını da dikkate alarak istihdam edilmelerine dönük politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Özel sektörün ve kamunun geleceğine ilişkin tutulacak yerinde projeksiyonlarla da yeni mağduriyetlerin, yığılmaların yaşanmaması için Yüksek Öğretim Sistemi'nde bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmelidir.

Genç ve eğitimli nüfus üzerine yapılan güzellemeler ancak bu nitelikte nüfusun uygun şartlarda istihdam edilmesi ile anlam kazanabilir. Aksi taktirde sürekli biriken ve mağdur edilen bu genç insanlar devasa bir sorun alanı olarak karşımıza çıkacaklar. Bunun temel müsebbibi de plansız, öngörüsüz bir düzenek oluşturan YÖK ve Hükümettir.
 
Abdulbaki DEĞER
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.