ATANMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNU VE SADECE BAKAN BAKANLIK

ATANMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNU VE SADECE BAKAN BAKANLIK

Atanamayan öğretmenler sorunu bundan yaklaşık 10 yıl önce başlayan ancak o dönem önemsenmeyen, geçiştirilen bir sorundu. O dönem için 70 bin civarında atamaya bekleyen öğretmen adayı vardı. Ve o dönem yapılacak basit hamlelerle bu sayıda eritilebilir durumdaydı. Maalesef plânsızlıklar sebebiyle eğitim fakültelerinin kontenjanları sürekli artırıldı, sürekli yeni öğrenciler alındı. Ve şu anki durum tam bir kaos! 350 bin atama bekleyen öğretmen ve yüz binlerce şu an eğitim fakültesinde öğretmen olma hayaliyle okuyan öğrenci.

 Sorun sürekli katlandı ve bir önceki MEB Bakanı Ömer DİNÇER on yıllık plânsızlığı eğitim fakültesi mezunlarına kesti, acı bir itirafta bulundu: “ İhtiyacımız olan öğretmen sayısı, atama bekleyen öğretmen sayısından çok çok az, adaylar kendilerine yeni iş arasınlar.” Bu açıklama binlerce gencin hayatını alt üst etmek için yeterliydi. Nitekim bu yıl da yeni MEB bakanımız Nabi AVCI buna benzer açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalardan bizim anladığımız şuydu: ‘10 yıldır yaptığımız plânsızlığın, öngörüsüzlüğün tüm sorumluluğunu size yıkıyorum, bizim hatamızın bedelini sizler ve aileleriniz ödeyecek’. Yüz binlerce insanın hayatını ilgilendiren bir konuda çalışma yapmak, çözüm aramak/bulmak yerine böyle açıklamalar yapmak daha kolaydı.

Sorunun bir diğer mağduru da maalesef öğrenciler… MEB bakanımızın açıklamalarına göre şu an için 125 bin öğretmen ihtiyacı var. Peki bu kadar atama bekleyen öğretmen varken ve bu denli ihtiyaç varken bu açık nasıl kapatılıyor? Meselenin en acı taraflarından biri de bu: ücretli öğretmelik… Sigortası yarım yatan, girdiği ders başına para alan ve aylığı çoğu zaman asgari ücreti bile geçmeyen ancak diğer kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapan öğretmen! Ücretli öğretmen olmak için herhangi bir şart da aranmıyor. Çocuklarımızı ilgilendiren bölümde burası. Özellikle doğu illerinde eğitim fakültesi mezunu olmayan, pedagojik formasyonu olmayan, bu alanda yeterliliğe sahip olmayan kişiler de ücretli öğretmenlik yapabiliyor.


Yukarıda verdiğimiz bu linki lütfen inceleyin. Durumun ne denli vahim olduğunu, çocuklarımızın kimlere emanet olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Hayvan yetiştiriciliği bölümü mezunu bir sınıf öğretmeni. Kim ister ki çocuğunun uzman olmayan kişilerden eğitim almasını. Ve benim şahsi merakım; acaba hükümet yetkilileri, MEB yetkilileri çocuklarının dersine ücretli öğretmen girmesini kabul ederler mi?

1) Tarih 2013 Mayıs, Yer; İzmit mitingi

“Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS), hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye engel koyuyorsun? İnşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda, bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz.”

2) Tarih 2013 Haziran, Yer: Gaziantep mitingi

“Yahu bir sürü bölüm öğretmeniniz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor; öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe, bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. Ama biz iktidar olunca, inşallah boşta öğretmen adayı OLMAYACAK.”

3) Tarih 2013, Yer: Samsun mitingi

“Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarına… Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde üniversiteyi bitirdiğinizde ne yapacağım, sınavı ya kazanamazsan korkun olmayacak; çünkü sınav olmayacak.”

4) Yıl 2013, Yer: İstanbul mitingi

“Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı… Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış. Merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al; o adamda artık heves kalır mı? Öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca, öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek hiç merak etmeyin.”

Dikkat ettiğiniz gibi tarihleri gizledim, bunu bilerek yaptım. Önce tarih yazan kısımdaki yıldızlı yerlere 13 yazıp okuyalım. Kanaatimce akla gelen ilk soru şu olur: Bu konuşmaların sahibi KILIÇDAROĞLU MU, BAHÇELİ Mİ? Maalesef değil. Yıl 2002 Recep Tayyip Erdoğan. Bu konuşmaların üzerinden 10 yılı aşkın süre geçti, ne değişti? Sorun çözüldü mü? Öğretmenler, okulunun bittiği gün göreve başladı mı? KPSS kalktı mı? Boşta öğretmen adayı kalmadı mı? Heves kaldı mı? Cevaplar ortada, verilen söz de ortada. Saygılar…

Ama eminim seçim sandığı beraberinde pek çok şeyi çözecek inşallah!..


MUSTAFA TEKİN 

dusunceatolyesi.com

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.