Nitelikli öğretmen yetiştirebiliyor muyuz?

Nitelikli öğretmen yetiştirebiliyor muyuz?

”2014 yılının en önemli eğitim olayları nelerdir ve sizce neden önemlidir?” Serimizin üçüncü bölümünde bir özel okulda Program Geliştirme Uzmanı olarak çalışan Özgür Şensoy sorumuzu yanıtladı.

Öğretmen niteliğinin iyileştirilememesi ve Anadolu Öğretmen Liseleri’nin kapatılması

Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi

En önemli soru şu: Nasıl eleştiren, sorgulayan, farklılıklarını koruyan, tektipleşmekten uzak öğrenciler yetiştirebiliriz?

Eğitim çok fazla değişkeni olan bir alan. Bu nedenle eğitime yapılan yatırımların sonuçlarını yaklaşık 30-40 yıl sonra görebiliriz. Ama gidişat da bize bazı ipuçları verebilmeli ki, vermiyor.

2004 yılında yapılan eğitim reformuyla birlikte eğitim programı da ele alındı. Bu geç kalmış bir yatırım olmasına rağmen yine de doğru bir adımdı.

Ancak kesin olan bir şey var ki, en iyi öğretim programlarını yapsanız, en iyi materyalleri de getirseniz; her şey öğretmende bitiyor. Hiçbir ülkenin eğitiminin kalitesi öğretmeninin kalitesinin üzerine çıkamaz. Bu nedenle en çok yatırım yapılması gereken ilk alan öğretmen yetiştirmedir.

Türkiye’nin öğretmen profiline baktığımızda nicelik var ancak nitelik yetersiz kalıyor. Kaynaklar yanlış kullanılıyor. Bir yanda işsiz öğretmenler varken, bir yanda ücretli öğretmen uygulamasına geçiliyor.

Bu yıl çıkan bir kanunla (*) Anadolu Öğretmen Liseleri kapatıldı. Yurt çapındaki 2229 Anadolu Öğretmen Okulu’nun kapanması benim gözümde köy enstitülerinin kapatılması kadar kritik bir olay. Bu okullar nitelikli öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan köklü kurumlardı. Örneğin Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi 1848 yılından beri öğretmen yetiştiren bir okuldu. Nasıl bir bilgi birikiminin kaybolduğunu siz düşünün.

Bu okulların en önemli özelliği uygulamaya yönelik dersler yapılmasıydı.

Prof. Dr. Ziya Selçuk’un verdiği bilgiye göre en son kapanan öğretmen okulunda doğrudan uygulama derslerinin tüm derslere oranı %52’ydi. Oysa eğitim fakültelerinde uygulamalı derslerin oranı sadece %13, ki bu uygulamaların da niteliği tartışılır. Stajlar kâğıt üzerinde kalabiliyor. Formasyon kurslarının verdiği eğitimin niteliği de tartışmaya açık.

En acısı da, eğitim fakültelerinde öğretmen adayları son iki yıllarını, daha iyi öğretmen olmayı öğrenmek yerine, KPSS sınavına hazırlanmak için harcıyor.

(*) 2014/8 Sayılı Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde Okul Çeşitliliğinin Azaltılmasına İlişkin Genelge

2012 PISA Sonuçlarının açıklanması

Uluslararası öğrenci niteliğini değerlendirme sınavı olarak PISA’nın artıları da var, eksileri de. OECD tarafından desteklenen PISA’nın bakış açısı büyük oranda ekonominin getirdiği değerlere dayalı. Yine de PISA sonuçları bizim için bir kriter sağlaması bakımından çok önemli. Çünkü biz ülke içinde hiç değerlendirme sınavı yapmıyoruz. Yaptığımız tüm sınavlar sıralama sınavı.

Türkiye’deki eğitimin zaaflarına dair en önemli göstergelerden biri okul öncesi eğitimin eksikliği. PISA sonuçları gösteriyor ki, okul öncesi eğitim almayanların sınav başarısı daha düşük. Okul öncesi eğitimde yapılan el becerilerini geliştirecek ve diğer kinestetik tüm etkinlikler yedi yaşından sonra zekâ gelişimine yansıyor. Oysa biz okul öncesi eğitim için öğrenci başına yılda 2400 .-USD harcarken, OECD ortalaması 7400.-USD.

 Eğitimde teknoloji, tabletle eğitim uygulaması

Dünya genelinde eğitimde teknoloji kullanımıyla ilgili yapılan pilot çalışmalar, tablet kullanımının öğrenme başarısı üzerinde kayda değer bir değişikliğe neden olmadığı yönünde sonuçlar veriyor. En fazla %1-%1,5 gibi bir etki söz konusu.

Dünyada tabletle eğitim bugüne kadar hep pilot projelerde uygulandı. Buna rağmen, devletimiz olumlu etkisinin olup olmadığı tam olarak bilinmeyen bir konuda 1,5 milyar dolar tutarında bir yatırım yaptı. Bu durumda pek çok özel okul da bu konuda acele kararlar alabiliyor.

Günümüz dünyasında dijital okur yazarlık çok önemli ama daha önemlisi bu teknolojilerin sınıf ortamında doğru amaçlarla etkili bir şekilde kullanımının sağlanabilmesi. İçerik olmadan teknoloji işlevsiz kalıyor. Bunun yolu da yine öğretmenlerin bu konuda gelişmelerinde yatıyor. Öğretmen sınıfa getirilen teknolojinin nasıl, ne zaman ve ne kadar kullanılırsa etkili olacağını bilmeli. Yapılacak çalışmalar bunun üzerine olmalı. (Bu paragrafı ekledim çok önemli olduğunu düşünüyorum.)

Anne-babalar zamanında kendi yapamadıkları, bilmedikleri bir şeyi çocukları yapınca mutlu oluyor, gururlanıyor. Sanki bilgisayar, tablet kullandığı için çocuk çok zeki olmuş gibi bir yanılsamaya kapılıyor. Bu yüzden de büyük oranda ticari olan bu girişimler destekleniyor.

19. Eğitim Şurası

Tartışmalar bir yana, eğitim şurasında neler konuşulduğuna bakalım. Ders saat sayıları tartışılmış ama derslerin nasıl işleneceğine dair yöntemler ve teknikler hiç konuşulmamış. Hangi derslerin kaldırılıp yerine hangi derslerin konulacağı tartışılmış ama bu derslerin nasıl ve hangi ekiple öğretileceği hiç konuşulmamış. Diğer konulara bakıyoruz, okul güvenliği, yönetici niteliği, müdür yardımcıları nasıl seçilecek vs.

2012 PISA sonuçları gösteriyor ki Türkiye’de okuduğu metinden bilgiyi bulmakta zorlanan (kısaca okuduğunu anlamayan) öğrencilerin oranı %28.  Önümüzde böyle bir öğrenci niteliği varken biz kaçıncı sınıfa din dersi koyacağımızı, ya da Osmanlıca derslerini tartışıyoruz. Tartışmalara “Türkçe de bir nevi Osmanlıca’dır.” düzeyinde cevaplar verildiğine şahit oluyoruz.

Yine PISA’dan bir veri. Türkiye’de temel matematik becerisinden yoksun öğrencilerin oranı %40. Ama şurada matematik eğitimine dair en ufak bir şey konuşulmadı. Finansal okuryazarlık, girişimcilik, dünya vatandaşı olmak gibi kavramların adı geçmedi. Elbette eğitim şurasında, yerel konular da konuşulacaktı. Ama Türkiye’deki eğitimin küresel niteliğine dair hiçbir şey konuşulmadan, sadece yerel meselelerin söz konusu edilmesi pek çok eğitimciyi rahatsız etti.

Özgür Şensoy Kimdir?

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Programları ve Öğretim bölümünde tamamladı. Eğitim yazılımları geliştiren Logomotif Multimedya Yayıncılık’ta İçerik ve Planlama Sorumlusu olarak çalıştıktan sonra Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları’nda Bilgisayar Destekli Eğitim Sorumlusu olarak çalıştı. 2006 yılından bu yana Terakki Vakfı Okulları Öğrenme Geliştirme Merkezi’nde Program Geliştirme Uzmanı olarak çalışmakta. Ayrıca kurumda yürütülmekte olan “Çocuk Hakları Programı” ve “Toplumsal Sorunları Eğitim Ortamında Tartışmak: Engelli ve Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı” projesinin sorumlularından.

 

EĞİTİM TÜRKİYE 2014

BÖLÜM 1: Suat Kardaş, Dersaneler Yasası, PISA 2012

BÖLÜM 2: Bilgin Gavaz “Ödevler, sınavlar, çocuklardan seviyeüstü davranışlar bekleyen aceleci öğretmen ve veliler”


Kaynak: Egitimpedia.com

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.