Öğretmen alımında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri

Öğretmen alımında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri

Ahmet Ünlü'nün ''Öğretmen alımında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri'' adlı köşe yazısı...

Bu köşeyi takip edenler, öğretmenliğe alınmada sözlü sınav olması gerektiğini savunduğumu bilirler. Bu bağlamda sözleşmeli öğretmenliğe atanmada getirilen sözlü sınav birçok kesimi tedirgin etti. Sözlü sınavdan tedirgin olan bir kesim ise, komisyonda sorulduğu iddia edilen “Reis kimdir?” sorusunu bahane ederek sözlü sınavın ne kadar kötü olduğundan ve değişik mahzurlarından bahsetmeye başladı. Acaba şu an sözlü sınavlarda istenen başarı yakalandı mı ya da amaca ulaşılabildi mi sorularını izaha çalışacağız.

Başbakan ve Bakan sözlüde iki amaç olduğunu vurgulamıştı

Sayın Başbakan; “Yapılan imtihanlarda hassasiyetimiz iki noktada toplanıyor. Bir tanesi FETÖ terör örgütü, ikincisi bölücü terör örgütüdür. Onun dışında vatanına milletine sadık, bayrağını yurdunu seven bütün öğretmenlerimiz için kapılar sonuna kadar açıktır” ifadesini kullanmıştı. Demek ki sözlü sınav devam edecek ve sınavlar FETÖ ve terör örgütleri olmak üzere iki noktada odaklanacak. Buna kimsenin itiraz etmeyeceğini düşünüyoruz.

Ancak, sözlü sınavın doğasından kaynaklanan sorunlar, 20 bin öğretmen atamasında tekrar ortaya çıktı. Hatırlanacağı üzere, sayın MEB Bakanı Yılmaz, daha önce yaptığı bir açıklamada, mülakatlarda ortaya çıkan dengesiz puanlamanın önüne geçmek için, komisyonlara mülakat değerlendirmeleri sırasında, KPSS puanlarının +-5 puan üzerinden puan verilmemesi talimatını vermişti. Ancak bakanlık teşkilatının en üst yetkilisi olan bakan talimatına rağmen, MEB mülakat komisyonlarının, 850 civarında adayda, +5’in üzerinde puan verdiği basına yansıdı.

Sözlü sınav denilince niçin torpil anlaşılıyor?

Malum, sözlü sınav denilince akla hemen kayırmacılık geldiğinden ciddi bir tedirginlik oluşmaktadır. Ancak, kariyer meslek olarak tanımladığımız 657 sayılı Kanun’un 36/A-11’inci maddesinde sayılan uzman yardımcıları, müfettiş yardımcıları, meslek memurları, kaymakamlar vb. mesleklerin tamamında sözlü sınav vardır ve bunun kaldırılmasına yönelik bir çaba da söz konusu değildir. Hal böyle iken geleceğimiz olan çocuklarımızı şekillendiren öğretmenlerin de seçilmesinde hem profesyonel hem de katı kurallar getirilmesi gerekmektedir.

Maalesef öğretmen seçiminde emniyet personeli, hakim, savcı veya kaymakam seçimi kadar dikkatli davranılmıyor. Halbuki emniyet mensupları bugünümüzün, öğretmenler ise geleceğimizin güvenliğini sağlıyor. Hele hele taciz olaylarının artması öğretmen seçiminde çok daha dikkatli olunmasını zorunlu kılmaktadır. Sözlünün yanında öfke kontrolü dahil birçok testten geçirilmesi gerekmektedir. Yine komisyonda psikoloğundan, sosyoloğuna kadar birçok uzmanın bulunması gerekmektedir.

Diğer yandan, hiçbir özel sektör kuruluşu dahi sadece yüksek puan aldı diye veya iyi okullardan mezun oldu diye doğrudan personel almaz. Özel sektör, istihdam edeceği personeli birçok yazılı ve sözlü sınavdan ve testten geçirmektedir. Ayrıca özel sektörde dahi dört aylık deneme süresi vardır ve bu sürenin sonunda personelle çalışıp çalışmayacağına karar vermektedirler. Dolayısıyla sözlü tek başına adam kayırma değildir. Ancak, aday seçiminin vicdanları zedelememesi gerekmektedir.

Öğretmenler hangi konulardan sözlü sınava tabi oluyor?

Sözleşmeli öğretmen istihdamına ilişkin usul ve esaslar, 3 Ağustos 2016 tarihli ve 29790 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik’te belirlenmiştir. Buna göre, KPSS sonucunda her alan için oluşan puan sıralamasına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, alanlar için belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır ve 60 puan ve üzeri puan alan aday başarılı olmaktadır. Eleştirilebilecek en temel konu ise her bir pozisyon için üç adayın sözlü sınava çağrılmasıdır. Bu rakam daha aşağı çekilirse hem adaylar referans peşinde koşmazlar hem de başarı ödüllendirilmiş olur.

Ayrıca, sözlü sınav konuları ve ağırlıkları ise şunlardır: - Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü: %25, - İletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti: %25, - Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı: %25, - Topluluk önünde temsil yeteneği ve eğitimcilik nitelikleri: %25. Bu kriterler oldukça sübjektif olup, daha objektif hale getirilmelidir.

Öğretmen atamalarında dikkatli olunmazsa siyasi maliyeti yüksek olur

Sözleşmeli öğretmen istihdamına ilişkin usul ve esaslara göre KPSS sonucunda her alan için oluşan puan sıralamasına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, alanlar için belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır. 20 bin öğretmen alımı için sözlü sınava 60 bin öğretmen adayı çağrılmaktadır ki bu rakam oldukça yüksektir. Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere, kariyer mesleklerinin hepsinde sözlü sınav vardır. Ancak, alınan kariyer meslek mensubunun sayısı oldukça düşüktür. Öğretmen alımıyla kıyas dahi yapılamayacak kadar az sayıdadır.

20 bin öğretmen alımı için 40 bin adayın başarısız olması gibi bir sonucun göze alınması üzerinde çok ciddi kafa yorulması gerekmektedir. Böyle bir sonucun ister istemez siyasi bir sonucu olacaktır. Özellikle de adayların referans yarışına göre sonuca yaklaştığı algısı baskın çıkarsa bunun siyasi maliyetinin oldukça yüksek olacağını düşünüyoruz. Hele hele de yüksek puan alanların geçerli bir neden olmaksızın elenmesi öfke patlaması oluşturacaktır.

Bize göre öncelikle ve acilen sözlü sınava gireceklerin sayısının düşürülmesi gerekmektedir (652 sayılı KHK’de değişiklik yapılması gerekmektedir). Daha da önemlisi ise sözlü sınavdan elenen kişiler sadece hiçbir şekilde öğretmen olamayacak kişiler olmalıdır ve bir daha da sözlü sınava alınmamalıdır. Sayın Başbakanın ifade ettiği iki temel unsur arasında yer alan terör örgütü mensubu olup olmadığının araştırılması ise emniyet birimlerinin görevidir. Aksi takdirde iş cadı avına dönecektir.

Yine bize göre olması gereken ideal sistem ise Eğitim Fakültesi mezunu olmanın tek başına öğretmen olmaya yetmeyeceği bilinerek öğretmen olabileceklerin daha sözlü aşamasına gelmeden çok ciddi testlerden geçirilerek öğretmen olabilir sertifikasının verilmesidir.

Sonuç olarak, sözlü sınav olmalı ama sözlü sınavların yapıldığı kamu kurumlarında olduğu gibi sözleşmeli öğretmen alımında da adayların Meclis koridorlarında referans peşinde koşmalarının önüne geçilecek objektif kıstaslar getirilmesi olmazsa olmaz bir kural olmalıdır. Aksi takdirde sözlü sınavlarda yaşananlar, basında gündem oluşturmaya devam eder ve her sınavda en az 40 bin kişilik büyük bir küskünler kitlesi oluşur ki bunun da siyasi maliyeti oldukça yüksektir.

KHK
Öğretmen
KPSS

Ahmet Ünlü
657 putunu kim yıkacak?24 Tem
Öğretmen alımında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri23 Tem
Kamu yönetimindeki hastalıkların analizi ya da tövbe zamanı17 Tem
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de Devlet Memurları Kanunu'dur!16 Tem
Etik Kurul, toplam 12 kişiyle bu kadar işi nasıl yapacak?10 Tem
Maaş katsayısındaki artışlar memur ve emeklilerine nasıl yansıdı?09 Tem
Memurların bilmesi gereken kritik kavramlar03 Tem
Memur emeklileri ile dul ve yetimlerinin merak ettikleri sorular (2)02 Tem
Memur emeklileri ile dul ve yetimlerinin merak ettikleri sorular26 Haz
Sayıştay’dan görevde yükselmede emsal karar25 Haz
Ahmet Ünlü Tüm Yazıları


Reklamı kapat 
GAZETE YAZARLARI
İşgal bütün coğrafyaya yayılıyor, harekete geç!
İbrahim Karagül
İbrahim Karagül
 
     23 Temmuz 2017
Coğrafyamız adım adım işgal ediliyor.

İstikrarsızlık, ayrışma ve çatışmalarla ülkeler hedef alınıyor, şehirlerimiz harabeye dönüyor, değerlerimiz aşağılanıyor. Afganistan ve Irak işgalinden bu yana, Türkiye dahil, her ülkeyi yıkıma götüren ve 21. yüzyıla yayılan bir küresel proje uygulanıyor.

Şimdilik Suriye’de devam eden, Yemen’in ve Libya’nın bölünmesiyle sürdürülen yıkım rüzgarı, tersine çevrilemezse, çok yakında başka ülkelere yönelecektir. S. Arabistan’ı dağıtacak, İran’ı parçalayacak, Kuzey Afrika ülkelerini belirsizliğe sürükleyecek, Pakistan ve Güney Asya’yı sarsacak, Türkiye’yi küresel bir savaşla yüz yüze getirecektir.

 
İşgal bütün coğrafyaya yayılıyor, harekete geç!
Haber Merkezi Yeni Şafak
Etnik çatışmalar ve mezhep kavgaları ile üstü örtülen, bölge ülkelerinin zaaflarından beslenen bu dış müdahale, adım adım her ülkeye yaklaşıyor. ABD ve Avrupa’nın, Müslüman dünyaya yönelik en büyük projesi haritaları değiştirmektir. Hiçbir ülke, bu fırtınadan muaf değildir, olmayacaktır. Bütün bölgeyi, Müslüman yurdunu küçük şehir devletlerine, garnizon devletçiklerine dönüştürmeye çalışıyorlar.

Terör örgütleri kuruyorlar ve bu örgütler üzerinden bir iç işgal planı uyguluyorlar. PKK ve FETÖ bu örgütlerdendir. Hemen her ülke için örgütler kurmuşlar ya da hazırlamışlardır. Her ülke için vakit geldiğinde bu örgütler harekete geçirilecek, o ülkelere saldırılar başlayacaktır. Hemen ardından da işgal ve parçalama süreci başlatılacaktır.

ABD, Avrupa ve İsrail, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları, rekabeti, husumetleri, ihtirasları, basiretsizlikleri kullanmaktadır. Dış müdahale, işgal, içeride kurulan örgütler ve bu anlaşmazlıklar üzerinden bütün Müslüman coğrafyayı parçalamaktadır.

Böyle devam ederse, bu kaosa dur denilemezse, bölge ülkeleri ve toplumları biraraya gelmezse, ortak savunma güçleri ve cepheleri oluşturmazsa en geç on yıl içinde birkaç ülke da Irak gibi, Suriye gibi, Libya gibi felakete sürüklenecektir.

Açık ve nettir ki; Müslüman coğrafya Birinci Dünya Savaşı kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyadır. Ve yine açık ve nettir ki bu, bir Haçlı Saldırısı’dır. Ve Müslümanları, İslam’ı doğrudan hedef almaktadır. Müslüman ülkeler, liderler aklını başına almazsa, bugün Kudüs’te olanlar yarın Mekke ve Medine’de ve bir çok Müslüman şehirde başımıza gelecektir. Bağdat örneği, Şam örneği, Halep örneği bir çok şehirde yaşanacaktır. İşgale ve parçalanmaya sürüklenen her ülke, bir sonraki hedef için işgal cephesi olacaktır.

Bu yüzden; 21. yüzyılın küresel istila planlarına, işgallerine, iç savaşlarına, İslam’ı ve Müslümanları hedef alan saldırılara karşı bölgesel düzeyde, bütün Müslüman coğrafyada ortak bir bilinç, ortak bir söylem, ortak bir duruş geliştirmek zorundayız. Dayanışmaya girmek, omuz omuza vermek, etnik ve mezhep kimliklerimizin ötesinde mücadele alanları belirlemek zorundayız. Müslüman ülke liderleri, yönetimleri üzerinden baskı oluşturmak, aralarındaki kavgaları bir kenara bırakmaları çağrısı yapmak, çok daha büyük tehlikelere karşı hazırlanmak zorundayız.

Katar’ı hedef alan Körfez krizi, Şii-Sünni kamplaşması, Arap dünyasının kendi içinde parçalanması gibi konulara bölge içi çözümleri teşvik etmek, cesaretlendirmek zorundayız. Suriye’de çözümü bir an önce sağlamak, Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak, Basra Körfezi’nin savaş alanına dönüşmesine engel olmak, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye cephesi açmak isteyenleri durdurmak zorundayız.

Devam eden her kriz, her çatışma, her işgal, her iç savaş bir ya da birkaç ülkenin daha işgaline uzanacaktır. Müslüman ülkeler akıllarını başlarına almak, kendi ayaklarına kurşun sıkmayı bırakmak zorundadır. Kendi kavgaları sandıkları bir çok meselenin aslında başkalarının kavgaları, hesapları olduğunu artık anlamak zorundadır. Türkiye, Endonezya, S. Arabistan, İran ve güçlü Müslüman ülkeler biraraya gelip ortak bir kanaat oluşturmak, bölge içi krizlere bölge içinden müdahil olmak, böylece dış müdahalenin önünü kapatmak zorunda.

Bu kaygılarla, Yeni Şafak yazarları olarak, Müslüman ülkeler arasındaki yakınlaşma ve işbirliğini destekleyen, cesaretlendiren, aksi takdirde nelerle yüzleşeceğimizi ortaya koyan bir inisiyatif oluşturmaya çalışıyoruz. Bu, hepimizin meselesi ve hepimiz aynı tehlikeyi görüyoruz.

Zaman daralıyor ve acil bir şeyler yapmak gerekiyor. Her şey gözlerimizin önünde gelişiyor.  Kör tartışmaların, kavgaların esaretinden kurtulup harekete geçmek gerekiyor. Unutmayın, bugün Mescid-i Aksa’da yaşananlar yakın gelecekte Mekke ve Medine’de de yaşanabilir. Büyük hedef sadece ülkelerimizin parçalanması değil, İslam’ın kutsallarının yok edilmesidir.

Siyasilerimize, yazarlarımıza, kanaat önderlerimize, medyamıza, şairlerimize, STK’larımıza çok büyük görevler düşüyor. Lütfen, birkaç yıl sonrasını beklemeyelim. Çünkü birkaç yıl içinde yeni cepheler açılacak, yeni kurbanlar seçilecektir.

Herkes, hepimiz, bugün yaşananların bir adım sonrasını görmek ve harekete geçmek zorundayız. Ülkelerimiz için, vatanımız için, şehirlerimiz için, insanımız için, geleceğimiz için..

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.