2014 yılı için enflasyon farkı yok

2014 yılı için enflasyon farkı yok

Türk Eğitim-Sen Üniversite Temsilcileri Büyük Türkiye Buluşması 14-15 Aralık 2013 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Üniversitelerin ve Yurt-Kur’un Temsilcileri katıldı.

 Eğer biz bu sendikal mücadelede gözümüzü biraz kapatırsak, çevremizdeki olayları duymazdan gelirsek, yaşanan olayların gelecekte bizi nasıl etkileyeceğini bugünden tespit etmez ve tedbir almazsak önümüzdeki süreçte devlet memurluğu sıfatı ve iş güvencesi tarihin tozlu raflarına kaldırılacaktır.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bir konuşma yaptı. Koncuk kamu çalışanlarının iş güvencesinin kaldırılmak istendiğini kaydederek, “Bunu sineye çekemeyiz” dedi. Koncuk şunları söyledi: “Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen daha da iyiye gitmelidir. Daha iyiye neden gitmeliyiz? Çünkü bütün kamu çalışanlarını tehdit eden uygulamalar yapılmaktadır. Bu nedenle sendikal mücadele, emin olun geçen yıllardan daha önemli hale geldi. Eğer biz sendikal mücadelede gözümüzü biraz kapatırsak, çevremizdeki olayları duymazdan gelirsek, yaşanan olayların gelecekte bizi nasıl etkileyeceğini bugünden tespit etmez ve tedbir almazsak önümüzdeki süreçte devlet memurluğu sıfatı ve iş güvencesi tarihin tozlu raflarına kaldırılacaktır.

Kamu çalışanlarının Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği en önemli kazanım olan iş güvencesinin ortadan kaldırılması için çalışma başlatılıyorsa ve iş güvencesinin kaldırılmak istenmesi seçim sürecine girdiğimiz bugünlerde alenen dile getiriliyorsa, bu -siyasi anlayışı ne olursa olsun- her kamu çalışanını ilgilendiren bir durumdur. Bunu söyleyen babamız olsa ona ‘dur, kendine gel’ demek zorundayız.

Biz, kamu çalışanlarının iş güvencesinin kaldırılmak istendiğini söylüyoruz. Hükümet kaynaklı bir çalışma resmen başladı. İktidar, bir dönem daha vize alırsa kamu çalışanlarının adı olan devlet memurluğu tamamen kaldırılacak, iş güvencesiz yeni istihdam modeli ortaya konulacaktır. Bu sözlerim siyasi nitelikte değildir; 2 milyon 600 bin kamu çalışanını doğrudan ilgilendiren bir durum söz konusudur. Kamu çalışanlarının Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği en önemli kazanım olan iş güvencesinin ortadan kaldırılması için çalışma başlatılıyorsa ve iş güvencesinin kaldırılmak istenmesi seçim sürecine girdiğimiz bugünlerde alenen dile getiriliyorsa, bu -siyasi anlayışı ne olursa olsun- her kamu çalışanını ilgilendiren bir durumdur. Bunu söyleyen babamız olsa ona ‘dur, kendine gel’ demek zorundayız; sineye çekemeyiz.”

Tüm arkadaşlarımızın olayları mesleki taassupla değerlendirmek yerine ana hatları konusunda değerlendirmesi ve birlik içinde mücadele etmeleri gerekmektedir.

Koncuk kamu çalışanlarının olayları mesleki taassupla değerlendirmemesi gerektiğini söyleyerek, ayrışmaların bir kenara bırakılmasını ve beraber hareket edilmesini istedi. Koncuk şöyle konuştu: “Üniversitelerde sözleşmeli kadroda çalışanlar var. Şayet üniversite istemezse sözleşmeyi feshedebilir. Bu doğru bir yapılanma değildir. Bakınız Anayasa’nın 128. Maddesi devlet memurlarını tanımlayan maddedir. ‘Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları eliyle görülür’ diyen Anayasa’nın 128. Maddesi, ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmek istenmektedir. Şayet böyle bir anayasa değişikliği olursa, o zaman devlet memurluğu anayasal dayanağını kaybeder ve 657 sayılı Kanun yeni bir şekil almak durumunda kalır, o kanun da artık olmaz. Hatırlarsanız Başbakan 1.5 ay önce Çalışma Meclisi’nde ‘işçi-memur ayrımını kaldıralım’ demişti. Bu nedenle tüm arkadaşlarımızın olayları mesleki taassupla değerlendirmek yerine ana hatları konusunda değerlendirmesi ve birlik içinde mücadele etmesi gerekmektedir. ‘Dertlerimiz ayrı’ diyorlar. Kimsenin derdi ayrı değil. Kamu çalışanlarının problemleri üç aşağı beş yukarı aynı mahiyettedir. Ayrışmaları bırakarak, beraber mücadele azmi ve kararlığında olmamız gerekmektedir. Bunun için de nasıl bir sendikal mücadele istediğimize karar vermeliyiz.”

Aslında bu sendikanın adına sarı bile diyemeyiz. Çünkü sarı sendikanın bile birtakım gayretleri, cesur tavırları olabilir. Dolayısıyla bu sendikaya sarı ötesi demek lazım. Sapsarı olmuş bir sendikanın cesur tavrı olmaz.

“Burası Kanarya Sevenler Derneği değil” diyen Genel Başkan Koncuk, sendikal tercihlerin önemine dikkat çekti. Sapsarı olmuş sendikanın cesur tavırları olamayacağını ifade eden Koncuk, kamu çalışanlarının sendikal tercihlerine dikkat etmesi gerektiğini kaydetti.  Koncuk, “Adımız sendika ise sendika gibi davranmak ve tavır koymak zorundayız. Kamu çalışanlarının öncelikle her birinin kendisini sorgulaması, ‘Sendikal tercihlerim bana nasıl bir gelecek hazırlıyor?’ diye düşünmesi büyük bir mecburiyet haline gelmiştir. Ama maalesef kamu çalışanlarının bir kısmının böyle düşünmediğini görüyorum. Günü yaşayan, başkalarının dayatmaları ile sendikal tercihlerini ortaya koyan bir anlayış bazı kamu çalışanlarında mevcuttur. Kamu çalışanlarının bir kısmı ne yazık ki sarı sendikaya üye oluyor. Aslında bu sendikanın adına sarı bile diyemeyiz. Çünkü sarı sendikanın bile birtakım gayretleri, cesur tavırları olabilir. Dolayısıyla bu sendikaya sarı ötesi demek lazım. Sapsarı olmuş bir sendikanın cesur tavrı olmaz. Nitekim bunu en son toplu sözleşmelerde gördük. Kamu çalışanlarını 123 TL zam ile çırak çıkardılar. Devlet hazinesini ayarlamış, ‘2014 yılında kamu çalışanlarına şu kadar personel gideri olarak ayırmayı düşünüyorum’ diyor. Ama bu sendikanın toplu sözleşmede altına imza attığı rakam, hükümetin vermeyi öngördüğü rakamın 2 milyar 800 bin TL altında. Bu şekilde her bir kamu görevlisi 103 TL zarara uğratıldı.

2014 yılı için enflasyon farkı yok. Enflasyon hedefi yüzde 5.3. Oysa ortalama memur maaşı üzerinden hareket ettiğimizde memur zammı yüzde 5.2’ye denk geliyor. Hedeflenen enflasyonun altında ortalama zamma imza atılmış oluyor. Aile yardımı artmıyor, çocuk yardımı artmıyor, ek dersler artmıyor. Buna rağmen arkadaşlarımız, kamu çalışanlarını pazarladığı halde ‘az pazarladın, biraz daha pazarla’ der gibi bu sendikaya üye oluyor. O zaman bizim sormamız gerekiyor. Birçok risk alarak yaptığımız eylem ve etkinliklerinin bir karşılığının olması gerekiyor” diye konuştu.   

 

Bu kadar rezalet yaşanırken, kamu çalışanlarının iş güvencesi kaldırılmaya çalışılırken, kamu çalışanları pastadan hak ettiği payı alamazken ılımlı olmamızı kimse beklemesin.

Kamu çalışanlarının kendilerini pazarlayanlara ders vermesi gerektiğini belirten Koncuk şöyle konuştu: “Bir rektör ‘çok sert konuşuyorsunuz. Biraz ılımlı olsanız, sizi destekleriz’ diyor. Sen beni ister destekle, ister destekleme; ılımlı olmayız. Bu kadar rezalet yaşanırken, kamu çalışanlarının iş güvencesi kaldırılmaya çalışılırken, kamu çalışanları pastadan hak ettiği payı alamazken ılımlı olmamızı kimse beklemesin. 1999 yılında kamu çalışanlarına bütçeden ayrılan pay yüzde 8.83 iken, bugün yüzde 6.1’e düşmüş. Hem ekonomik kayıplarımız olacak, yönetici atama konusunda rezil bir dönemi dayatacaklar, ‘benim yandaşım olmazsan sana hayat hakkı tanımıyorum’ anlayışıyla yaklaşacaklar hem de ılımlı davranacağız. Biz ortalığı yakıp yıkmıyoruz ama bırakın da doğruları söyleyelim. Doğrular acıtabilir, rahatsız edebilir ama bırakın da doğruları söyleyelim. En azından iktidarı daha az yanlış yapmaya sevk edelim. Doğruları söylemeyeceksek, o zaman biz niye sendikayız? Bu ülkede insanların hakkı, hukuku kısıtlanırken, bunu seyreden sendikal yapılar sendika olamaz. Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen olarak kamu çalışanlarının ihtiyaç duyduğu sendikal anlayışı hakim kılmak için mücadele ediyoruz. Kamu çalışanları kendilerini pazarlayan bu sarı sendikaya ders vermeli ki, kamu çalışanlarını pazarlayanların sonunun ne olduğu yüzyıllara ibret olsun. Ama bu dersi vermezsek, pazarlama süreci de devam edecektir.”

Akademisyenler ailesine mi bakacak, bilimsel çalışma mı yapacak? Bu ülkeyi yönetenler üniversitelerin bilimin merkezi olduğuna inanıyorsa, üniversite çalışanlarına mutlaka sahip çıkmalıdır.

Üniversite çalışanlarının geçim sıkıntısı yaşadığına dikkat çeken Koncuk, “Biz üniversiteleri nasıl bilimsel çalışmanın merkezi yapacağız? Bunu iki bin TL ücret alan araştırma görevlileri, 4 bin TL ücret alan profesörlerle mi başaracağız? Akademisyenlerimiz ne ile bilim yapacak, kendilerini nasıl geliştirecek? Akademisyenler ailesine mi bakacak, bilimsel çalışma mı yapacak? Bu ülkeyi yönetenler üniversitelerin bilimin merkezi olduğuna inanıyorsa, üniversite çalışanlarına mutlaka sahip çıkmalıdır. Biz bunu sağlamak adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz” dedi.  Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir yanda üniversite çalışanlarının ekonomik haklarını kısıtlanırken, diğer yanda da üniversitelerde totaliter bir anlayış oluşturulmuştur. Yöneticiler her istediğini yapıyor; istediği kişiyi alıyor, kaşını ya da gözünü beğenmediği için başka bir yüksekokulda görevlendirebiliyor. Böyle anlayış olur mu? Doktorasını tamamlayanlar bile kapının önüne konuluyor. Sonra da üniversitelere sahip çıktıklarını iddia ediyorlar.”

Genel Başkan Koncuk, sendikamızın akademisyenlerimizin ekonomik problemlerinin giderilmesi ve hak kayıplarının telafi edilmesi talebiyle 25 Aralık 2013 Çarşamba günü saat 12:30’da tüm üniversite rektörlükleri önünde kitlesel basın açıklaması yapacağını da açıkladı.

 

YÖK Yasasını değiştiremediler. İyi ki de değiştiremediler. Eğer o taslak kanunlaşmış olsaydı, mevcut YÖK yasasını dahi arayacak duruma düşerdik. Hangi kafa bunları hazırlıyor?

YÖK’e yönelik eleştirilerde de bulunan Koncuk, YÖK konusunda iktidarın tutumunu eleştirdi. Koncuk “YÖK Yasasını değiştiremediler. İyi ki de değiştiremediler. Eğer o taslak kanunlaşmış olsaydı, mevcut YÖK yasasını dahi arayacak duruma düşerdik. Hangi kafa bunları hazırlıyor? Biz bu taslak konusunda ciddi bir çalışma yaptık. Görüşlerimizi oluşturduk. YÖK Başkanını ziyaret ederek, taslak ile ilgili eleştirilerimizi, değerlendirmelerimizi, önerilerimizi bildirdik. YÖK yetkililerine ‘Kendinizi aşın. Nefsinize dayanarak değil, üniversitelerin ihtiyaçları doğrultusunda yasa hazırlayın. Üniversitelere yapacağınız en büyük iyilik, demokrasinin gelmesini sağlamak olacaktır’ dedik. Ne yazık ki üniversitelere demokrasi gelmedi. Sayın Başbakan bir zamanlar YÖK’ü yerden yere vuruyordu. Buradan soruyoruz: Sayın Başbakan, 11 yıldır iktidardasınız. Anti demokratik olan YÖK Yasasını neden değiştirmiyorsunuz? Anlaşılan o ki, güç elinize geçince YÖK Yasası da iyi, YÖK de iyi” dedi.

Haksızlık yerinde sayıyor, haksızlığı yapanların adresleri değişiyor.

İstemesek bizi eleştiremezsiniz’ diyorlar Ne yapacaksınız? Kafamızı mı uçuracaksınız?

Ama televizyonlarda öten paralı borazanlar milletimizin kafasını karıştırmakla görevli. Elbette kiralık borazanlar başka türlü öteceklerdir. Onlara öt deyince, öterler.

“Haksızlık yerinde sayıyor, haksızlığı yapanların adresleri değişiyor” diyen Koncuk, bu devletin aşiret devleti olmadığını, aşiret mantığıyla yönetilemeyeceğini bildirdi. “Sürekli demokrasiden bahsediyorlar. Ne demokrasisi? ‘İstemesek bizi eleştiremezsiniz’ diyorlar. Ne yapacaksınız? Kafamızı mı uçuracaksınız?” diyen Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasinin ne olduğunu anlatmalıyız. Bir profesör dahi geleceğinden endişe duyuyorsa, üniversitelerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. ‘Güç bende’ diyen kafayla demokrasi olmaz, anca demokratikleşme paketi açarlar. Adı demokrasi olan ama demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan paketler açarlar. PKK talebiyle andımızı kaldırırlar. Türküm dememize yasak getirdiler. Q, w, x harflerinin kullanımının önündeki engelleri kaldırdılar. Buna da demokratikleşme diyorlar. PKK’nın taleplerini yerine getirmek mi demokratikleşme? Gerçekten demokratsanız andımızı kaldırırken millete sorarsınız. Yürekleri yetiyorsa, Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını milletimize sorun. Milletimizin yüzde 70’i Öğrenci Andı’nın kaldırılmasına karşı ama televizyonlarda öten paralı borazanlar milletimizin kafasını karıştırmakla görevli. Elbette kiralık borazanlar başka türlü öteceklerdir. Onlara öt deyince, öterler.”

Dershanelerin kapatılması tartışmalarına değinen Koncuk, “Cemaatlerle hesaplaşmaları olduğu için ‘dershaneler kapatılacak’ dediler. Bir kişi ‘dershaneler kapatılacak’ diyor sonra herkes dershanelerin kötülüğünden söz ediyor. Devri iktidarınızda dershane sayısı 2 binden 4 bine çıkmış. Dershaneler kötü ise neden tedbirinizi almadınız? Ama dertleri başka. Bir yerlerle hesaplaşma söz konusu. Düne kadar sizi sırtınızda taşıyanları bir kalemde çizdiniz. İslam’ın önemli temsilcileri olarak gördüğünüz insanlara ‘İsrail ajanı’, ‘İsrail yamağı’ demeye başladınız. Siyasette bir vefa olur ama demek ki bunlarda vefa yok. Kullanabildiğin kadar kullan, sonra kaldır at. Bir kişi karar veriyor herkes o kararın doğruluğunu anlatmak için gerekçeler yaratmaya başlıyor. Önce soracağız, soruşturacağız; daha sonra doğru ne ise onu uygulayacağız” dedi.  

 

 

Seçimler her şeye kadirdir ama bu millette gözü de küllü değildir. Bu millet, ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ diyecektir.

Koncuk sözlerini şöyle tamamladı: “Bu kafa ile demokratikleşme olmaz. Diyarbakır’daki rezaleti seyrettik. Diyarbakır’a Şivan Perver’i, Barzani’yi getirmişler. Şimdilerde ise yine milliyetçilik oynamaya başladılar. Bu kez İzmir’de ‘tek bayrak, tek millet’ diyorlar. Tek millet diyorlar da bu milletin adı ne? Adını bir türlü koyamadılar. Hafif hafif Türk bayrağı demeye başladılar. Kısacası Diyarbakır’da ayrı, İzmir’de ayrı konuşuyorlar. Seçimler her şeye kadirdir ama bu milletin gözü küllü değildir. Bu millet Diyarbakır’ı da, İzmir’i de görecek, ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ diyecektir. Duruşun ne ise her yerde aynısını sergile. Eğer duruşunun doğru olduğuna inanıyorsan, o duruşu İzmir’de de, Ankara’da da göstereceksin. Biz de diyoruz ki; Şivan Perverler ile değil, vatanseverlerle yola çıkın.”

Genel Başkanın konuşmasının ardından Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadim Macit katılımcılara “Siyasal İslamcı Otoriter Zihniyetin Arkeolojisi” konulu bir konferans verdi.  Daha sonra Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Sinan Demirtürk “Üye/Aday Üye İlişkilerinde Mükemmellik Eğitimi” konulu bir eğitim verdi. Eğitimin ardından Üniversite Temsilcileri İstişare Toplantısı düzenlendi.

Toplantı 15 Aralık 2013 tarihinde Genel Başkan İsmail Koncuk’un kapanış konuşmasıyla sona erdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.