Andımızın ne suçu var?

Andımızın ne suçu var?

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 16.11.2013 tarihinde Samsun 2 No’lu Şube’nin kongresine katıldı.

 Genel Başkana; Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan ile Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan eşlik etti. Kongrede Samsun 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Budak emekli olması nedeniyle görevini devretti.  Genel Başkan İsmail Koncuk, Hasan Budak’a teşekkür plaketi verdi. Emeklerinden dolayı Hasan Budak’a teşekkür eden Genel Başkan Koncuk, “Vefa önemli bir duygudur. Hem insan hayatında hem de kuruluşlarda her zaman vefa olmalıdır. Gelen ağam, giden paşam anlayışı bize göre değil. Gidenleri hep baş tacı edeceğiz. O zaman emeğin, alın terinin öneminin ne olduğunu bir kere daha göstermiş oluruz” dedi.

Bu teşkilata baskı yapacak adamın alnını karışlarım. Bilmem nerenin müdürü olmuş, olmuşsa olmuş. Atama ile gelmiş adamsın. Bugün varsın, yarın yoksun; devletin verdiği gücü insanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanma hakkına sahip olamazsın. İster Cumhurbaşkanı, ister Başbakan ol. Sen, ancak adam olarak bizden saygı görürsün.

Genel Başkan Koncuk, sendikamızın Türkiye’de ciddi bir güç haline geldiğini söyleyerek, “ Her sene çok istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde üye sayımızı artırıyoruz.  Bu teşkilatın bugüne gelmesi kolay olmamıştır. İnanmış insanların oluşturmuş olduğu teşkilatları kimse yıkamaz. Bu teşkilatın mayasında emek var, alın teri var, inanç var, bu milletin milli ve manevi değerleri var, Türklük şuuru var, İslam ahlak ve fazileti var. Bu teşkilatı oluşturan insanlar, tesadüflerin bir araya getirdiği insanlar değildir. Bu nedenle bizi yıkmaya çalışanlar, ‘Ne yaptıysak bunları küçültemedik’ diyorlar. Her şeye rağmen büyüyeceğiz. Baskı, zayıf adamlara yapılır. Burada zayıf adam var mı? Bu teşkilatta bir tane bile zayıf, karaktersiz adam bulamazsınız.

Bu teşkilata baskı yapacak adamın alnını karışlarım. Bilmem nerenin müdürü olmuş, olmuşsa olmuş. Atama ile gelmiş adamsın. Bugün varsın, yarın yoksun; devletin verdiği gücü insanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanma hakkına sahip olamazsın. İster Cumhurbaşkanı, ister Başbakan ol. Sen, ancak adam olarak bizden saygı görürsün” dedi.

Teşkilatlarımıza ‘Kimseyi aldatarak, kandırarak, korkutarak, ezerek üye yapmayın’ diyorum. Bizim ezilmiş değil; dik duran, şahsiyetli insanlara ihtiyacımız vardır. Bu nedenle temel hedefimiz, insanı taşıdığı değerlerle birlikte korumaktır.

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Üyelerimizin hakkını, hukukunu savunacağız, milletimizin birliği ve bütünlüğü için çalışacağız. Ama bunları da sağlam insanlarla yapacağız. Ben sendikacılığı, ‘İnsanların şahsiyetini daha da yüceltmek’ olarak tanımlıyorum. Teşkilatlarımıza ‘Kimseyi aldatarak, kandırarak, korkutarak, ezerek üye yapmayın’ diyorum. Bizim ezilmiş değil; dik duran, şahsiyetli insanlara ihtiyacımız vardır. Bu nedenle temel hedefimiz, insanı taşıdığı değerlerle birlikte korumaktır. Ben, 54 yaşındayım. Çok iktidarlar gördüm. Hepsi tarihin tozlu raflarında yerlerini aldılar. Bugünkü iktidarda baki değil ama esas olan, bu coğrafyada yaşayan insanlarımızın huzuru, mutluluğudur. Dolayısıyla buna katkı sağlamalıyız. Bu milletin, bu ülkenin mili ve manevi değerlerinden feyz alan bir teşkilat oluşturmaya çalıştık. Dolayısıyla huzura katkı sağlamak için gayret gösterdik. Ülkemiz için hayırlı olan neyse, doğru olan neyse- kimden gelirse gelsin- onun yanında olduk ama yanlışları da söyleyeceğiz. Bu ülkede bir sürü yanlış şeyler oluyor. Biz de milletimize hizmet etmek için kurulduk. Bu ülkeyi yöneten ister babamız olsun, yanlış politikalar yapıyorsa, bunu dile getireceğiz. Yanlışlara karşı sessiz kalırsak, bu ülkeye dost değiliz demektir.

Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü çok önemlidir. Etnik kökeni ne olursa olsun ülkemizde yaşayan herkese saygı duyuyoruz. Biz, bu coğrafyayı beraber vatan yaptık. Menfaatimiz ve huzurumuz, bir ve beraber olmaktan geçmektedir. Biz, etnik kökeni ne olursa olsun bu ülkede hep birlikte yaşayacağız, sıkıntıları beraber bölüşeceğiz, sevinçleri de beraber paylaşacağız. “

Bir konfederasyonun genel başkanı “Doğruyum, çalışkanım demekle doğru, çalışkan olunmaz” diyor. Ben de ‘Adamda kabiliyet lazım’ dedim. Adam da kabiliyet yoksa, adamın seceresi bozuksa Türküm demekle Türk de olunmaz. Ama bunda Andımızın ne suçu var?

Demokratikleşme paketinde Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını da eleştiren Koncuk, şunları kaydetti: “Bakınız; PKK terör örgütü taşeron bir suç örgütüdür. Bu örgütün kontrolü kendilerinde bile değildir. Kontrolü kendilerinde olmayan bir terör örgütüyle masa başına oturmak gaflettir. Demokratikleşme paketi açıklandı. Pakette başörtüsünün kamu kurumlarında serbest bırakılması yer aldı. Başörtüsü mutabık olduğumuz bir konuydu. Bu nedenle ‘Başörtüsü konusunu PKK talepleri ile bir araya getirmeyin’ dedik ama dinlemediler. PKK’nın kirli taleplerini başörtüsü ile kapattılar. Başörtüsü konusunu ayrı tutuyorum, pakette Öğrenci Andı kaldırıldı. Madem bunun adı demokratikleşme paketi o zaman vatandaşa Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını sor. Okullarda serbest kıyafet için oylama yapılıyor. Öğrenci Andı ile ilgili de oylama yapılabilirdi. Ama tabi, Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını milletimize sormak için yürek lazım. Bir konfederasyonun genel başkanı “Doğruyum, çalışkanım demekle doğru, çalışkan olunmaz” diyor. Ben de ‘Adamda kabiliyet lazım’ dedim. Adam da kabiliyet yoksa, adamın seceresi, bozuksa Türküm demekle Türk de olunmaz. Ama bunda Andımızın ne suçu var?

Bugün ezan okunuyorsa, göğümüzü gere gere ‘Bu ülke bizim’ diyebiliyorsak, Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesini unutmayacağız. Bunları başarmış insana büyük demeyeceksek, kime büyük diyeceğiz? Bunun neresi şirk koşmaktır? Böyle bir anlayış olabilir mi?

Andımızda, ‘Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir’ deniliyor.  Ne var bunda? Andımızda ‘Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm Diyene’ deniliyor. Bundan rahatsızlar. Andımızda ‘Ey Büyük Atatürk’ deniliyor. Bazı çevreler, bunun Allaha şirk koşmak olduğunu söylüyor. Atatürk ve silah arkadaşları haçlı seferlerini durdurmuşlar; hem Türklüğe, hem de İslam’a yapılan saldırıları göğüslemişlerdir. Bugün ezan okunuyorsa, göğümüzü gere gere ‘Bu ülke bizim’ diyebiliyorsak, Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesini unutmayacağız. Bunları başarmış insana büyük demeyeceksek, kime büyük diyeceğiz? Bunun neresi şirk koşmaktır? Böyle bir anlayış olabilir mi? Haçlı seferlerini durduran Atatürk de büyüktür, silah arkadaşları da, gazilerimiz de, şehitlerimiz de büyüktür. Büyük lafı, onlar için vardır. O zaman büyük kelimesi bir anlam ifade eder. Elbette kahramanlarımızı yaşatacağız, çocuklarımıza anlatacağız. Kahramanlarını yaşatmayan milletler neyi yaşatır?

Memleket elden giderken susmak, sineye çekmek vatanseverlik mi?

Türk bayrağı adını değiştirmek isteyenler de çıktı. Adına ‘akil adam’ dediler. Akil kelimesini de kirlettiler. Şimdi bunları söylemek siyaset mi? Memleket elden giderken susmak, sineye çekmek vatanseverlik mi? Sayın Başbakan, Barzani ile Diyarbakır’da görüşüyor. Diyarbakır’da niye görüşüyorsun? Kimi mutlu etmeye çalışıyorsun? Bu, milli hassasiyeti olan insanları mutlu etmiyor. PKK’nın Diyarbakır’ı baş şehir ilan ettiği ülkede, Barzani gibi bir peşmerge bozuntusunu Diyarbakır’da ağırlarsan, bunun anlamını da milletimize izah etmek zorundasın. Bu siyaset midir?”

İş güvencesinin kaldırılması açık bir tehdit olmaktan çıkmıştır, bunun alt yapısı hazırlanmaktadır. Devlet memurluğu kavramı kaldırılmak üzeredir; Başbakan bunun talimatını vermiştir. Çalışma Bakanlığı şu anda bu konuda çalışma yapmaktadır.

Çalışanların iş güvencesinin tehdit altında olduğunu ifade eden Genel Başkan İsmail Koncuk, devlet memurluğu kavramının kaldırılmak üzere olduğunu, Başbakan’ın bunun talimatını verdiğini ve Çalışma Bakanlığı’nın şu anda bu konuda çalışma yaptığını söyledi. Koncuk şöyle konuştu: “İş güvencemiz tehdit altındadır. İş güvencesinin tehdit altında olduğu dedikodu değildir. Anayasa’nın 128. Maddesi değiştirilmek istenmektedir. Bu madde devlet memurluğunu tanımlayan maddedir. Anayasa’nın 128. Maddesi ‘Devletin asli ve sürekli işleri kamu görevlileri eliyle görülür’ der. Bu madde, ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmek isteniyor. Çalışanlarla kast edilen; part time, esnek istihdam usulü, sözleşmeli ya da taşeron çalışanlardır. Bugün ülkemizde taşeron olarak çalıştıranların sayısı; kamuda 1 milyon 67 bin, özel sektörü de dahil ettiğimizde 2-2.5 milyon civarındadır. Memurların, başlarına nasıl bir çorap örüldüğünü görmesi gerekmektedir.

Başbakan, ‘İşçi-memur ayrımını kaldıralım, yeni bir istihdam şekli getirelim’ dedi. Sayın Başbakan bana da aynısını ifade etti. Ben de ‘Eğer iş güvencemiz devam edecekse, her türlü istihdam modelini tartışabiliriz’ dedim. Dolayısıyla iş güvencesinin kaldırılması açık bir tehdit olmaktan çıkmıştır, bunun alt yapısı hazırlanmaktadır. Devlet memurluğu kavramı kaldırılmak üzeredir, Başbakan bunun talimatını vermiştir. Çalışma Bakanlığı şu anda bu konuda çalışma yapmaktadır.  Herkes bilmelidir ki; İş güvencemizi korumak adına her şeyi yaparız. 2 milyon 600 bin kamu çalışanı bu tehlike karşısında evde oturmaz, çalışma netleştiği andan itibaren 3-5 günlük genel grev ilan ederiz. Kimse macera aramasın. Bunu Çalışma Bakanına da söyledim. Devlet memurlarının kazanılmış haklarına kimse dokunmasın. Devlet memurluğu kavramı sizi niye rahatsız ediyor? Devlet soyut bir kavramdır. Devleti somutlaştıran devlet memurudur. Eğitim-öğretim faaliyetlerini öğretmen, hizmetli, memur ile sunuyoruz. Yani devlet memuru, devletin vatandaşa uzanan elidir. Sen bu eli çektiğinde, devlet ne olacak? Soğuk bir duvarla karşılaşırsınız.

Türkiye’de başkanlık sistemi konuşulmaya başladığında, eyalet sistemi de gündeme geldi. Başkanlık sistemi, eyalet sistemi ile birlikte yürür. Eyalet sisteminde iş güvenceli devlet memurunun yeri yoktur. Bu bir bütünün parçalarıdır. Yavaş yavaş yerine konuluyor. Türkiye’nin de çalışma hayatının da nereye gittiğini yap-boz oluşmadan önce gördük. Bu nedenle uyarıyoruz, tehlikeyi arkadaşlarımıza anlatıyoruz. “

Türkiye’de olumsuz anlamda bir dönüşüm var. Cumhuriyetle hesaplaşma var, milli devletten, üniter devlet anlayışından kaçış var. Atatürk’ün niye içini boşaltmaya çalışıyorlar zannediyorsunuz?

Ülkemizde mili devletten uzaklaşma, üniter devlet anlayışından kaçış olduğunu belirten Koncuk, “Türkiye’de olumsuz anlamda bir dönüşüm var. Cumhuriyetle hesaplaşma var, milli devletten, üniter devlet anlayışından kaçış var. Atatürk’ün niye içini boşaltmaya çalışıyorlar zannediyorsunuz? Atatürk, milli devletin yapısını oluşturan insandır. Milli devlet, tek millet egemenliğine dayanan devlet demektir. Üniter devlet merkezden yönetilen devlet demektir. Üniter devlette; özerkliğin, federatif yapıların yeri yoktur.” dedi.

Biz sadece günü yaşamamalıyız. ‘Makam elde edeyim, bu koltuk benim altımda olsun. Türkiye'de yıkılırsa yıkılsın’ denilmemelidir.

Türk milletiyle hesaplaşma derdinde olan ve etkili yerlerde bulunan insanlar var. Türk milletinin Anadolu coğrafyasında 1071’den beri yaşamasını hazmedemeyenler var. Bu nedenle tarihimizi bileceğiz.

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz sadece günü yaşamamalıyız. ‘Makam elde edeyim, bu koltuk benim altımda olsun. Türkiye’de yıkılırsa yıkılsın’ denilmemelidir. Geçenlerde Çanakkale’de Anayasa sempozyumuna katılmıştım. Sempozyumda Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan, ‘16 devlet kurduk, bu da yıkılırsa yıkılsın’ dedi. Yenisini kuracağız diye niye yıkalım? Böyle bir şey olabilir mi? Bu devlet yıkılmasın. Bu devlet, yüzbinlerce şehidin emanetidir; evlatlarımıza, torunlarımıza borcumuzdur. Borç şereftir, namustur, vatan namustur. Bunu göremeyen insanlardan bir şey olmaz. Çalışma hayatını sürdürebilmek için sağlıklı zemin olması lazım. Irak’ta ya da Suriye’de yaşadığınızı düşünün. Şam’da Vali olsan ne yazar? 20 bin dolar maaş alsan ne yazar?

Türk milletiyle hesaplaşma derdinde olan ve etkili yerlerde bulunan insanlar var. Türk milletinin Anadolu coğrafyasında 1071’den beri yaşamasını hazmedemeyenler var. Bu nedenle tarihimizi bileceğiz. Bugün yaşadıklarımızı geçmişle beraber değerlendireceğiz ve sonuç çıkaracağız. Tepkimizi göstermeliyiz.”

Ekmek yemek bir ihtiyaçtır. Fırınları kapatırsanız ne olur? Herkes evinde kaçak ekmek yapar. Dolayısıyla yasaklarla bir yere varamazsınız. Hem yasaklara karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz, buyurgan devlet ile mücadele ettiğinizi her fırsatta dile getireceksiniz; hem de insanların yaşama sınırlarını siz belirleyeceksiniz, kadınların doğum şekline müdahale edeceksiniz.

Dershanelerin kapatılması konusuna da değinen Koncuk, “Dershane sisteminin doğru bir sistem olduğuna ben de inanmıyorum. Ama Türkiye’de sınava endeksli bir sistem oluşturulmuştur. Dolayısıyla gerekçeleri ortadan kaldırmıyorsanız, dershaneleri kapatırsınız ama bu kez illegal dershanecilik faaliyetleri başlar. Şu anda bile yaklaşık 2 bin dershane illegal çalışmaktadır. Dershaneler bir ihtiyaçtır.

Bakınız; ekmek yemek bir ihtiyaçtır. Fırınları kapatırsanız ne olur? Herkes evinde kaçak ekmek yapar. Su içmek bir ihtiyaç mı? Ne yapacağız şimdi? Pınarların gözüne kör tapa mı takacaksınız? Bunlar bir ihtiyaç ise, insanlar bu ihtiyaçlarını bir şekilde karşılar. Yasaklarla bir yere varamazsınız. Hem yasaklara karşı olduğunu söyleyeceksiniz, buyurgan devlet ile mücadele ettiğinizi her fırsatta dile getireceksiniz; hem de insanların yaşama sınırlarını siz belirleyeceksiniz, kadınların doğum şekline müdahale edeceksiniz.

Sayın Başbakan; senin cemaat ile hesaplaşman var diye, eğitim davasını bu hesaplaşmaya kurban edemezsin. Elinizi eğitimden çekin, hesabınızı başka türlü görün.

Dershanelerin faydasını tartışmıyorum ama toplumda dershanelerin faydası olduğuna dair bir inanç var. Dershane, sınava endeksli; okul, hayata endeksli yetiştirir. liseye giriş için 36 sınav icat edersen, dershane ortadan kalkmaz. Sayın Başbakan; senin cemaat ile hesaplaşman var diye, eğitim davasını bu hesaplaşmaya kurban edemezsin. Elinizi eğitimden çekin, hesabınızı başka türlü görün” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.