EĞİTİM-BİR-SEN'DEN MAKSUT BALMUK'A SERT CEVAP

EĞİTİM-BİR-SEN'DEN MAKSUT BALMUK'A SERT CEVAP

Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şube Başkanlarının İstanbul İl Milli Eğitimdeki sendika mutabakatlarına ilişkin basın açıklamasına Maksut BALMUK'un cevabına tepki gecikmedi.

  ‘'Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş.'' Şeklinde bir söz vardır. Özet olarak; kötü bir davranış sergileyen kişinin kendini övmek isterken, farkında olmadan kötü davranışlarını ve karakterini, mizacını ortaya dökmesini ifade eden bir sözdür.

Geçenlerde Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şube Başkanlarının İstanbul İl Milli Eğitimdeki sendika mutabakatlarına ilişkin basın açıklamasına bir sendikacının verdiği tepkiyi görünce bir an için yukarıdaki sözleri hatırladım.

      Avrupa'nın Aydınlanma Çağı'na ait meşhur bir hikaye anlatılır: Fransa'da Danteciler ve Dekartçılar olarak birbirleriyle kıyasıya tartışan taraflara bir şövalye de katılır ve ‘'Dante, daha haklıdır.''diyerek karşısına çıkan her ‘Dekartçı'yı düelloya davet eder. Bir, üç, beş derken düellonun birinde yenilir ve ölümcül bir yara alır. Ölümün eşiğindeyken uşağı şövalyenin kulağına eğilir ve ‘'Ey efendim, ömrünü Dante uğruna kavga ile geçirdin. Sahiden Dante, Dekart'tan daha mı haklıydı?'' diye sorar.

Şövalye son bir gayretle kendini toparlar ve cevaplar: ‘'Tanrı ikisini de kahretsin. Ne birinden ne de ötekinden tek bir satır bile okumadım.''

      Bu sendikacı arkadaşın Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şube Başkanlarının açıklamasını okumadan çalakalem, yazı diye yayınladığı müsveddeyi okuyunca hem Dante'ci şövalyeyi hatırladım hem de kendi kendime: ‘'Allah'ım sen aklımıza mukayyet ol! Duy da inanma! Eğitim-Bir-Sen'in eleştirdiği bürokratı savunmak, hükûmetin tüm uygulamalarını ve bu hükûmetin atadığı tüm bürokratları kayıtsız şartsız eleştiren Eğitim-İş 4 Nolu Şube Başkanına kalmış...'' dedim.

      Siz, hangi ara siyasi mutasyona uğrayıp hükûmet bürokratları ile kanka oldunuz? Eminim ki, Sayın İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer YILDIZ, Eğitim-İş'in Başkanı tarafından savunulmakla çok mutludur. Her ne kadar Maksut BALMUK, müdürlük yaptığı okulda dört öğretmen hakkında kılık kıyafet yönetmeliğine uymadıkları gerekçesi ile soruşturma açarak ceza verdiğinden dolayı dosyası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Disiplin Kurulu önünde bekliyor olsa da biz yine de bu konuyu; ''Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü.'' muhabbeti ile ilişkilendirmek istemiyoruz. Çünkü onun demokrasiden nasibi, insan haklarına saygısı bu kadarmış.

       Mesele eğer yaklaşan Eğitim-İş 4 Nolu Şube 1.Olağan Kuruluna hazırlık yapmaya yönelik olarak sendikası içindeki rakip hiziplere mesaj kaygısı ise onu da biz bilemeyiz… O konu, Eğitim-iş delegelerinin takdirinde olan bir konudur.

       Ebcet cetvelleri ile oynayıp 16 Mayıs ayın kaçıncı günü, 23 Mayıs ayın kaçıncı günü komikliğinde tarih ve astroloji hesaplamaları yapmak yerine, eğer birazcık sendikacılık damarınız olsaydı; hükumete karşı sivil itaatsizlik eylemi yapan öğretmenlerinizi susturmak için mevzuat konusundaki engin deneyiminizi öğretmenlerinizin sırtında bir kırbaç gibi kullanacağınıza, devletin bürokratları tarafından nezaketsizce muhatap alınmayan meslektaşlarınıza saygının bir gereği olarak adam gibi bir sendikal duruş sergiler ve o masada imza atmadan kalkardınız.

Otoritenin iktidara dönüştürülmesi için farklılıkları yok sayıp, ‘'zor''u egemen kılmaya çalışmanın adı sendikacılık değil faşizmdir. Çünkü tek başına iktidar olamayacak kadar güç sahibi olamayanların ve uzlaşamayacak kadar da hırslı olan sözde otorite odaklarının kapıkullarının aynı masada biraya gelerek ürettikleri tek etkinlik korku ve kaostur. Atılan her adımın, alınan her tavrın, söylenen her sözün ve savunulan ya da karşı çıkılan her olayın gerisinde rakiplerin atakları, oyunları ve saldırısı aranır ki bunun adı da paranoyadır.

      Sendikal tarih birçok olaya şahit olmuştu. Şimdi bu olayla sendikalara karşı bürokratları savunmaya kalkan ve de bunu da sendikal kimlikle yapma gafletinde bulunan sarı sendikacılığın başka bir örneğine de şahit oldu.

       İşbirlikçi bürokratlar yardımı ile ideolojik kankalarınızla olan flörtünüzü masaya taşıma sevdanızın sobelenmiş olmasının utancı içerisinde, günahınızı deşifre edenleri terbiyesizlikle suçlayacağınıza aynaya dönüp kendi günahınızla yüzleşmeyi deneyin.

Eğitim-Bir-Sen'e Mevlana'nın “ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun” sözünü hatırlatmışsınız.

Bizde size Mevlana'nın bir başka sözünü hatırlatalım. "Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım vardır. Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye"

                        Müjdat KALKAN

                          Eğitim Bir Sen

İstanbul 6 Nolu Şube Başkan Yardımcısı

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.