Öğretmenler Yok Sayılarak Gelecek Asla İnşa Edilemez

Öğretmenler Yok Sayılarak Gelecek Asla İnşa Edilemez

Öğretmenler Yok Sayılarak Gelecek Asla İnşa Edilemez

Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali ile “Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez” diyen Socrates gibi önemli düşünürler, öğretmenlik mesleğinin önemine vurgu yapmışlardır.

1624 TL maaş alan öğretmenin isyanını anlamak yerine ‘Öğretmen maaşları memura haksızlık’ diyen Sayın Başbakan’ın “Bu camia benim en çok saygı duyduğum kesimdir” sözünün devamını uygun bitirmesini arzu ederdik. Tıpkı 24 Kasım 2010’da öğretmenlere yönelik, “Bizler, hükümetimizi kurarken ‘önce insan’ parolasıyla yola çıktık, ‘İnsanı yücelt ki devlet yücelsin’ dedik. İnsana yapılan her yatırım, insanın yetişmesine verilen her emek bizim nazarımızda kutsaldır. Bu anlayışla en fazla yatırımı eğitime yaptık, eğitimi her şeyin önünde tuttuk; eğitimcilerimize, öğretmenlerimize özel önem atfettik” sözlerinde olduğu gibi.


AK Parti hükümetinin eğitime yönelik yaptığı yatırımları görmemek haksızlık olur. Derslik sayısının artırılması, ücretsiz ders kitapları, müfredat değişikliği, kesintili eğitime geçilmesi, bilişim sınıfları, tablet dağıtımı ve eğitime merkezi bütçeden en fazla payın ayrılması gibi birçok noktada eğitim öncelenmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, öğretmen derse maddi ve manevi yönden kafası rahat girmediği sürece, tüm bu fiziki ihtiyaçların sağlanması, ders materyallerinin sunulması, hükümetin arzu ettiği eğitimde kalitenin yakalanması hedefini boşa çıkaracaktır. FATİH Projesi’ne 8 milyar TL kaynak aktaran hükümetin, neredeyse kamuda en düşük ücreti alan öğretmen söz konusu olduğunda, “kaynağımız yok”, “Yunanistan’a döneriz”, “mali denge bozulur”, “bütçe sarsılır” türü bahanelere sığınması, eğitime yapılan diğer yatırımları sonuca ulaştırmayacaktır.  


Hükümet eğitimi, yatırım ve bütçe açısından öncelenirken; eğitimci ise, ne yazık ki, aynı oranda göz önünde bulundurulmamıştır. Mesleklerinin gereği olarak toplumun en fedakâr insanları olan öğretmenlerin sınıfta fiili olarak bulunduğu saatlerin dışındaki mesleki çalışmalarını görmeyip, öğretmenleri branşına göre sadece mecburi girmek zorunda oldukları haftalık 15-18-20 ders saati ile ölçmek, öğretmenlere yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Eğitime fiziki yatırım yapan bir iktidarın öğretmenleri karşısına almaya çalışmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. Öğretmenler, karşıya alınmayı değil, anlaşılmayı beklemektedirler. Kanaatkâr insanlar olan öğretmenler, asla hakkı olmayana talip olmamış, 666 sayılı KHK sonrası kurum içi dengenin bozulması sonucu ek ödeme talepleri ile de adaletten başka bir şey istememişlerdir.


Biz müsteşara, genel müdüre (772 TL), daire başkanına (709 TL) verilen ek ödeme oranında ek ödeme istemedik. Emekli milletvekillerine, milletvekili şoförlerine, danışmanlarına ve ikinci danışmalarına verilen oranlarda zam yapılmasını da istemedik. İstemiş olsaydık yerinde bir talep olurdu. Ancak kanaatkâr yaklaşımla genel bütçeye mali yükünü de göz önünde bulundurarak kurum içi dengeyi sağlayacak bir teklifi, yani 314 TL ek ödeme talebini toplu sözleşme masasına taşıdık.


Ak Parti iktidarı döneminde diğer meslek grupları ile öğretmenler arasında oransal fark öğretmen aleyhine açılmıştır.

Bu adaletsizliği ve dengesiz dağılımı görmek için yukarıdaki tabloya ve artış oranlarına bakmak yeterlidir. 2002’deki öğretmen maaşları ile diğer unvandaki kişilerin maaşları arasındaki oranlar 2012’ye yansımış olsaydı; daire başkanı maaşı karşısında 1/1 derecedeki öğretmenin maaşı 2244 TL, diş tabibi maaşı karşısında 2344 TL, mühendis maaşı karşısında 2489 TL olacaktı. Eğer emekli milletvekillerine yapılan yüzde 45 zam yapılsaydı, 1/1 derecedeki öğretmenin maaşı 2758 TL olacaktı.


Ebeveynlerin iki çocuğuyla uğraşmakta zorlandığı ve aciz kaldığı bir ortamda, her gün yüzlerce öğrenci ile kendi öz evladı gibi birebir ilgilenen, sorunlarını çözen ve hayata hazırlayan öğretmeni, öğrenciyle yüz yüze kaldığı süreler üzerinden değerlendirmek öğretmenlik mesleği hakkında eksik bilgi sahibi olmaktır. Günde birkaç mitingle yorgun düşen siyasilerin; gün boyu öğrencilere hitap eden, sorunları ile ilgilenen ve yorgun düşen öğretmeni anlamasını beklerdik. Öğrenci ile yüz yüze olmadığı zamanlarda yüzlerce öğrencinin binlerce sınav kâğıdını okumak, nöbet tutmak, velilerle irtibat içinde olmak, sınav sonuçlarını e-okula girmek, performans ödevlerini değerlendirmek, toplantılara katılmak, törenleri omuzlamak gibi yüzlerce görevi göz ardı etmek öğretmenlik mesleğine haksızlık yapmaktır.


666 sayılı KHK ile öğretmeni ve öğretim elemanını unutanların, eşitlik adına yeni eşitsizliklere kapı aralayanların, hatalarını düzeltmek yerine Başbakan’ı yanlış bilgilendirdiklerini düşünüyoruz. Öğretmenlik, ders süresi ile bitmeyen ve eve iş götüren tek meslektir.


Sayın Başbakan’ın öncelikle kendisini yetiştiren öğretmenleri hatırlayarak, empati kurmasını, öğretmenlerin gönlünü almasını ve ek ödeme mağduriyetlerini bir an önce gidermesini istiyoruz. 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.