Ramazan ÇAKIRCI'dan TES'e “Teyo Emmi Sendikacılığı“ Cevabı

Ramazan ÇAKIRCI'dan TES'e “Teyo Emmi Sendikacılığı“ Cevabı

Çakırcı: “söylemleri gerçeklerini, gerçekleri söylemlerini yalanlar”

EĞİTİM Bir Sen Genel başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı bir sitemize (mebpersonel.com) verdiği röportajda; Türk Eğitim Sen'in geçen yıl özür durumuna bağlı yer değişikliğini Milli Eğitim Bakanı ile pazarlık konusu yaptığını ifade etmişti. Bunun üzerine Türk Eğitim Sen ağır bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama sonrası Ramazan Çakırcı sendikaya cevap verdi. Verdiği cevapta;    “iki yıl önce yazdığım bir yazı yüreklerine saplanmış olmalı ki yazıma takla attırarak tereciye tere satmaya kalkışmışlardır.' dedi.

ÇAKIRCI Yazısında; “Karşı tarafın sendikacılığı ise, sadece duygulara hitap eden tahrik edici ve geçicidir. Doğruya, kaçınılmaz değişime direnmektir. Dar bir çerçevede dolanıp durmaktır. Söylem ve eylem birlikteliği yoktur. Üretim kabızlığı yaşarlar.” Şeklinde ifade ederek “Malum korkular insanı yalana götürür. Ama asıl tehlikeli yalan, içinde çıkar unsurunun bulunduğu yalandır.

Peki, yalanın tedavisi var mı?

Elbette yapılacak çok şey var. Ancak kişilik bozukluklarında bu problem zor düzelir. Teyyo Emmi ülkemizde bunun klişeleşmiş bir örneğidir.

Sendikacılığın ‘Teyyo Emmi' boyutuna gelince; Teyyo Emmi sendikacılığı, yıllarca hiçbir şey üretmeyip, bir şeyler yapıyormuş gibi satış yapmaktır. Yıllarca yetkili olup, Eğitim-Bir-Sen'in, mutabakatsızlıkla sonuçlanan ilk toplu sözleşmede elde ettiği kazanımlar kadar toplamda kazanım elde edemeyip, ağzını doldurarak konuşmaya devam etmektir. İş yapanlara hakkını teslim etmek yerine gürültü çıkararak, çığırtkanlık yaparak baskın gözükmeye çalışmaktır.

Bu tür sendikacılık, “küçük Devlet”in sarışınlığına soyunmaktır, tüm yetkileri kaybederek hüsrana uğramaktır. Bu hüsranın neticesi, üretim kabızlığı yaşatmaktır. İki yıl önce yüreklerine saplanmış bir yazıya takla attırmaktır. Tereciye tere satmaktır. Bu sendikal anlayış fikir kabızlığı yaşadığı için aynaya bir daha bakmalarını hatırlatmak yine bizlere düşüyor.

Sendikal çürümeye önayak olanların defolarını hatırlatarak konforlarını bozmaya devam edeceğiz. Sendikamızın öncüleri, bu ülkenin korkaklar ülkesi, salyangozlar ülkesi olmasına, herkesin kabuğuna çekilerek ortalığı yarasaların kaplamasına müsaade etmeyecek; yol olmayı, yol almayı ve yol açmayı sürdürecektir.” Dedi.

İşte Çakırcı'nın o köşe yazısı

Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız

 

Bir yılı daha geride bırakarak birikimlerimizle, tecrübelerimizle, kazandıklarımızla, eylemlerimizle yeni bir yıla merhaba diyoruz. Geçen yıl her birimiz için çok zorlu geçti. Mücadele edenler hiçbir zaman kolayı tercih etmez, sendikamızın her bir öncüsü işinin daha zor olduğunu bilir. Davamızın öncüleri hiçbir dönemde kolay olanı, bayağı olanı tercih etmedi. Bu öncüler, derdi olanlardır. Çünkü derdi olan, hedefi olan her bir Eğitim-Bir-Senli öncü aynı zamanda bir aksiyon adamıdır, eylem adamıdır. Toplumun öncüleridir. Aksiyoner insan adalet adına, hakikat adına insanlığa umuttur. Bu öncüler, insanlığa umutturlar; mazlumun, mağdurun ve masumların sesi olmayı bir görev bilirler.

Toplumun öncüleri, sendikacılığı; bireyi ve bireye mal olmuş değerleri esas alarak sendikacılık yapar. Özlük ve özgürlük mücadelesini sağduyulu, sakin, köpürmeden, soğukkanlı bir şekilde sorunların üzerine giderek ve özüne dokunarak çözüm arar. Yeni yaklaşımlar geliştirip kucaklayıcı ve kuşatıcı bir yol seçer. Karşı tarafta olanlar ise anında keskin sirkeye dönen toplum hassasiyetlerini galeyana getiren nefret psikolojisiyle potansiyelini korumaya çalışan çatışmacı ve uzlaşmaz bir kültürü yaygınlaştıranlardır. Burada, toplum öncülerinin karşı tarafta duranlardan farkı, mücadeleleri ve kazanımları daha kalıcı ve daha uzun sürelidir.

Karşı tarafın sendikacılığı ise, sadece duygulara hitap eden tahrik edici ve geçicidir. Doğruya, kaçınılmaz değişime direnmektir. Dar bir çerçevede dolanıp durmaktır. Söylem ve eylem birlikteliği yoktur. Üretim kabızlığı yaşarlar. Merhum Ali Şeriati'nin deyimiyle, “Onlar sadece konuşurlar ve dar bir çerçeve içinde dolanıp dururlar, dolayısıyla onların konuşmalarında bir şey ortaya çıkmaz.”

Bunların söylemleri ile eylemleri hiçbir zaman bir bütünlük oluşturmaz. Bu nedenle onların tümünü toplasanız BİR etmezler. Bir, söylemin ve eylemin birliğidir. Söylemimiz neyse, eylemimiz de odur. Diğer türlü davrananların durumu; söylemleri gerçeklerini, gerçekleri söylemlerini yalanlar.

Malum korkular insanı yalana götürür. Ama asıl tehlikeli yalan, içinde çıkar unsurunun bulunduğu yalandır.

Peki, yalanın tedavisi var mı?

Elbette yapılacak çok şey var. Ancak kişilik bozukluklarında bu problem zor düzelir. Teyyo Emmi ülkemizde bunun klişeleşmiş bir örneğidir.

Sendikacılığın ‘Teyyo Emmi' boyutuna gelince; Teyyo Emmi sendikacılığı, yıllarca hiçbir şey üretmeyip, bir şeyler yapıyormuş gibi satış yapmaktır. Yıllarca yetkili olup, Eğitim-Bir-Sen'in, mutabakatsızlıkla sonuçlanan ilk toplu sözleşmede elde ettiği kazanımlar kadar toplamda kazanım elde edemeyip, ağzını doldurarak konuşmaya devam etmektir. İş yapanlara hakkını teslim etmek yerine gürültü çıkararak, çığırtkanlık yaparak baskın gözükmeye çalışmaktır.

Bu tür sendikacılık, “küçük Devlet”in sarışınlığına soyunmaktır, tüm yetkileri kaybederek hüsrana uğramaktır. Bu hüsranın neticesi, üretim kabızlığı yaşatmaktır. İki yıl önce yüreklerine saplanmış bir yazıya takla attırmaktır. Tereciye tere satmaktır. Bu sendikal anlayış fikir kabızlığı yaşadığı için aynaya bir daha bakmalarını hatırlatmak yine bizlere düşüyor.

Sendikal çürümeye önayak olanların defolarını hatırlatarak konforlarını bozmaya devam edeceğiz. Sendikamızın öncüleri, bu ülkenin korkaklar ülkesi, salyangozlar ülkesi olmasına, herkesin kabuğuna çekilerek ortalığı yarasaların kaplamasına müsaade etmeyecek; yol olmayı, yol almayı ve yol açmayı sürdürecektir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, katsayı zulmünün son bulmasında, üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasında, Kur'an kurslarında yaş sınırlamasının kaldırılmasında, Milli Güvenlik Dersi'nin kaldırılmasında, Kur'an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin müfredata konulmasında öncü olduk. Kısacası, insanımızın canını acıtan konularda köklü değişiklik yapılmasının iklimini oluşturduk.

Başta demokratik haklarımız olmak üzere, emeğimizin, alın terimizin karşılığı olan ama yıllarca verilmeyen haklarımızı örgütlü gücümüzle bir bir alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz.

Yeni yılda; toplumu tek tip, tek çizgili, tek boyutlu oluşumlardan kurtarmak için, adaletin ve hakkın tesisi için, toplumun geleceğini yeniden inşa etmek için örgütlü gücümüzü daha çok seferber etmekten çekinmeyeceğiz.

Özlük ve özgürlük mücadelesinde yeni kazanımlara hep birlikte imza atacağız.

Arkadan gelen seslere ise asla kulak asmayacağız


HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.