SONUNA KADAR VERİMLİLİK SONUNA KADAR İŞ GÜVENCESİ

SONUNA KADAR VERİMLİLİK SONUNA KADAR İŞ GÜVENCESİ

Ülkemizde korkulardan beslenen bir kitle var. Bu kitle 16 senedir kamu çalışanlarını, iş güvencesinin ellerinden alınacağını söyleyerek korkutuyor, oradan nemalanıyor. On altı senedir de iş güvencesi yerinde durduğu gibi kamu çalışanlarının hak ve hukuku görece düzelmistir / düzelmektedir.

Diyeceksiniz ki iş güvencesi etrafındaki tartışmalar durduk yerde mi çıkıyor. Elbette hayır. Dünyanın her ülkesinde kamu görevlileri var ve her yerde kamuda verimlilik konusu tartışılıyor. Bir grup iş güvencesinin kaldırılmasını; kamuda verimliliğin, bürokratik oligarşiyle mücadelenin sigortası sigortası olarak görüyor. Zannediyorlar ki iş güvencesi kaldırılırsa insanlar ölümüne çalışacak ve kurumlarda müthiş bir verimlilik oluşacak. Halbuki iş güvencesinin olmadığı yerde aidiyet duygusu gelişmez ve sahiplenme duygusu zayıflar. Bu iki şeyin olmadığı yerde robotik insan tipi devreye girer, kalp ve ruh devreden çıkar, verimlilik filan da olmaz. 

Kime sorsanız kamuda verimliliği ister. Hiç kimse hantal bir bürokrasiden yana olmaz. Mesaisini milletin değerleriyle mücadeleye harcayan bürokratik oligarşi ülkelerin baş belasıdır. Bazıları şunu sanıyorsa fena halde yanılıyor: Devlet memuru ne yaparsa yapsın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu onu korur. Hayır hiç de öyle değil. Yüz kızartıcı suça bulaşan, görevini kasıtlı olarak kötüye kullanan, devleti zarara uğratan, devlete ideolojik olarak savaş açan memurun iş güvencesi zaten yok. Yüksek disiplin kurulları vasıtasıyla bu tür suçlara bulaşmış kamu görevlileri memuriyetten çıkarılıyor. Mesleğinde yetersiz, verimliligi zayıf olan personel pekâlâ geri hizmete alınabiliyor. Hal böyle iken işini layıkıyla yapan kamu görevlilerini sürekli iş güvencesi ile tehdit etmek hangi akla hizmettir? Bize göre bu tür söylemler karşıtların saflarını sıklaştırmaktan, onların değirmenine su taşımaktan başkaca işlev görmüyor. Bazı fantezi dünyasında yaşayan aydınlarımız meseleye bu açıdan bakarlarsa bizim ne kadar da haklı olduğumuzu görürler. 

Kamuda verimlilik elbette tartışmamız gereken bir olgudur. Devletin memurundan verimli olmasını beklemek hakkıdır. Ancak devlet de şunu bilmelidir: Memurun özlük, malî haklarını düzeltmek, çalışma koşullarını iyileştirmek verimlilik için olmazsa olmazdır. Daha iyi çalışanı, daha verimli olanı çeşitli yollarla taltif etmek de kamuda verimliliği artıracaktır. Meseleye bu açıdan bakılırsa karşılıklı memnuniyet sağlamak pekâlâ mümkündür. Aslolan da bu değil midir? 

Bu hususta sendikamızın savunduğu bazı fikirleri tekrar hatırlatmakta fayda var: Çalışmayan memur değil, çalıştıramayan amir vardır. Burada kastedilen üst düzey yöneticilerdir. Bunların ek göstergeleri yüksektir ve iyi maaş alırlar. Başarısız oldukları düşünüldüğünde havuza alınırlar ve hiçbir iş üretmeden yüksek maaşlarını almaya devam ederler. Bu üst düzey memurlar eğer farklı bir hükümet tarafından getirildilerse yeni gelen iktidarla bazen örtük bazen açıkça mücadele ederler ve hükümeti başarısız kılmak için mücadele ederler. Bir de bunlar kendilerini iktidarın asıl sahibi olarak görür ve öyle davranırlar, seçilmişler üzerinde vesayet kurmayı bir hak olarak görürler, kendilerinin hancı, seçilmişlerin de yolcu olduğunu düşünürler. Zira darbe yönetimleri onlara böyle bir konum biçmiştir. Refahyol Hükümeti ile Ak Parti hükümetleri bu vesayet odaklarından az çekmemiştir. Peki böyle bir işleyişten verimlilik çıkar mı? 

Vesayetle mücadelenin bir parçası olarak sendikamız üst düzey yöneticilerin iktidarla beraber gelip iktidarla beraber gitmesini savunagelmiştir. Referandumda oylayacağımız Anayasa paketi Cumhurbaşkanlarına bu hakkı veriyor. Eğer kamuda verimlilik isteniyorsa hesap üst düzey yöneticilerden sorulmalıdır. 16 Nisandan sonra verimliliği sağlayacak iklim oluşturamayan, insanları motive edip çalıştıramayan üst düzey yöneticilerine gereğini yapın, bakın verimlilik nasıl da artıyor. Kabahati, açlık sınırının üstünde, yoksulluk sınırının altında maaş alan ve geçim savaşından başka bir gailesi olmayan kamu görevlilerinde aramak reva mıdır? Lütfen suçu ve suçluyu doğru yerde arayalım. Bir de verilen maaşın üzerinde bir verimliliğin olduğunu da unutmayalım. 

Fantezi dünyasında yaşayan dostlarımıza sesleniyorum. Hayat sizin gördüğünüz gibi olmayabilir. Alacağınız masa başı  kararlar, kaş yapayım derken göz çıkartabilir. Aileleriyle beraber beş milyonluk bir kitle hakkında olur olmaz karar almaya kalkarsanız bu ülkeye yazık edersiniz. Bunun vebali de ağır olur. 

İş güvencesi konusunda bizleri ferahlatan açıklama yapan Sayın Başbakanımıza teşekkür eder, bu güzel açıklamanın takipçisi olacağımızı belirtiriz. 

Erol Ermiş 
Eğitim-Bir-Sen 
İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.