VATAN BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR; PARÇALANAMAZ

VATAN BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR; PARÇALANAMAZ

Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş, Sivas Şube’nin düzenlediği istişare toplantısına katıldı.

 Toplantıda Sivas Şube Başkanı Muzaffer Karadağ, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikalarından şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haki Kara, Veterinerlik Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Yaşan Akar, Eğitim Bilimleri bölüm Başkanı Doç. Dr. Tuncay Dilci, MEB Müdür Yardımcısı Çetin Özdemir, okul, kurum ve ilçe temsilcileri ile eğitim çalışanlarımız hazır bulundu.

        Genel Sekreter Musa Akkaş toplantıda yaptığı konuşmasına Mehmet Akif Ersoy’un Zulmü Alkışlayamamam şiiri ile başladı. Bu tür şiirleri sürekli okumak gerektiğini kaydeden Akkaş, “Çocuklarımıza kahramanlık türkülerimizi söylemeli, kahramanlık destanlarımızı anlatmalıyız” dedi.

        4 Eylül 1919'da millî egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi’nde alınan ‘Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz’ kararına atıfta bulunan Akkaş, bu ruhu taşıyan Sivas’ta olmaktan büyük onur duyduğunu söyledi.

        Çanakkale Zaferi’nin önemine de değinen Akkaş, bu zaferin çocuklarımıza çok iyi anlatılması gerektiğinin altını çizdi. Akkaş şunları söyledi: “Bu savaşın Türk tarihinde çok önemli bir yeri var. İnsanlık tarihi böyle bir zafere daha şahitlik etmemiştir. 253 bin vatan evladı ‘Çanakkale Geçilmez’ diyerek, namus ve şerefimize, bayrağımıza, ülkemize kastetmeye kalkışanlara karşı büyük bir direnç göstererek şehit olmuştur. Her aileye ateş düşmüştür. Çanakkale Zaferi acı hatıralarla doludur. Çanakkale Zaferi ruhun maddeye, imanın insan iradesine üstünlüğünü haykıran ve kıyamete kadar da haykıracak olan bir destanın adıdır. Türk milleti köleliği hiçbir zaman kabul etmemiş ve daima efendi ve hür yaşamayı kendine ilke edinmiş bir millettir. Bu savaşta da bunu ispatlamıştır. Çanakkale Zaferi’nin 98. Yılında aziz şehitlerimizi, terör şehitlerimizi, büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk’ü, 253 bin vatan evladını, 57 Alayın tüm şehitlerini, Yarbay Refik Bey’i, Yarbay Ahmet Şevki’yi, Yarbay Hüseyin Avni’yi, Yahya Çavuş’u, Kınalı Hasanları rahmetle anıyorum. Önlerinde eğiliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Herkes ama herkes Çanakkale’yi unutmasın. Bu ülkeye göz dikenlere Çanakkale Zaferi abide gibi durmaktadır.”    

        Bu vatanın Alevisiyle, Kürdüyle, Çerkezi, Lazı ve Türk’ü ile Türk Devleti olarak yoluna devam edeceğini kaydeden Akkaş, “Gaflet ve hıyanet içerisinde olanlara çağrımız var: Bu vatanın adı Türkiye’dir” dedi.

     Akkaş İmralı ihanet sürecine değinerek, şöyle konuştu: “Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Kocatepe’de, ülkemizin birçok yerinde şehit vermişiz. Çanakkale’de 253 bin vatan evladı şehit olmuş. Bunca savaş neden yapıldı, bu evlatlarımız niçin şehit oldu? İngiliz’i, Fransız’ı ve diğerlerini güllerle karşılasaydık olmaz mıydı? Belki bu kadar çok şehit verilmezdi ama bu topraklar da bizim vatanımız olamazdı.

        Bugün üç buçuk hainin talepleri dikkate alınmaya başlandı. ‘Anlaşalım, barışalım, akan kan dursun, analar ağlamasın’ diyorlar. Kanı akıtan vampirler ortada. Baş bağlarda köy basan teröristler 32 kişiyi öldürdü, 5 kadın yaktı. 10 bin Mehmetçik şehit oldu, 35 bin sivil vatandaşımız öldü. Öğretmenleri bayrak direklerine asarak şehit ettiler. Şimdi ‘barış olsun’ diyorlar.    Dağdakilere ‘yurt dışına gidin. Biz sizi böyle affederiz’ diyorlar. Bu resmen genel af demektir. Bunu yaparken kime sordunuz? Şehit annelerine, dul kalan şehit eşlerine, babasız kalan şehit çocuklarına mı sordunuz? Kime sordunuz? Sivas’ta 200’ün üzerinde Terör şehidimiz var. Ne diyeceğiz onlara? Nazım Akkaş, Şükrü Pürlü, Faruk Aydoğdu, Adem Koç, Rahmi Yaman, Ahmet Eyce, Adem Kaya, Cemalettin Yılmaz, Ümit Erdoğan, Ümit Meral, Zeynel Dörtyol, Yusuf Ocak ve diğerlerine, bu şehitlerimizin yakınlarına şimdi ne diyeceğiz?

        Bu süreç barış süreci, çözüm süreci olamaz. Bu süreç İHANET sürecidir. Bu süreci başlatanları, sürdürenleri nefretle, şiddetle kınıyorum. Maalesef İmralı, bebek katili Öcalan umut haline getirilmiştir. Kan döken katile bakar mısınız? “İslam birliğinden” bahsediyor. Sen kim İslam kim?”

        Büyük Şair Mehmet Akif Ersoy şiirlerinde o günkü şartlarda ülkenin içinde bulunduğu durumu ortaya koyarak, milleti uyanmaya davet ediyor. Acaba bugün nasıl bir şiir yazılırsa uyuyanlar uyandırılır? Bu anlamda hepimize büyük görevler düşüyor. Uyuyanları uyandıracağız.”

        Hainlere ve gaflet içerisinde olanlara karşı azimli, cesaretli, yürekli olmak zorunda olduğumuzu ifade eden Akkaş, aksi takdirde büyük sıkıntılar yaşanacağını söyledi. Akkaş, “Coşkulu kalabalık beni umutlandırdı. Her gittiğimiz yerde coşku var, heyecan var. Sizler var olduğunuz müddetçe bu ülkenin birlik ve beraberliğini asla kimse bozamayacaktır. Buna inancım tamdır. Sizler vatan sevgisiyle dolu insanlarsınız. İlkesizliği reddederek insan gibi yaşamayı tercih ettiğiniz için buradasınız. Bazı insanlar küçük çıkarları için onurlarını ayaklar altına alıyorlar. İşte böylesi bir zamanda değer yargılarının alt-üst edildiği bir zaman da sendikacılık yapmak ulvidir, güzeldir, saygındır. Bizler hep birlikte bunu yapıyoruz. Her dönemde dik durduk, eğilmedik, bükülmedik. Güçlenerek yolumuza devam ediyoruz. Katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. İlksan seçimlerinde de büyük bir başarı gösterdiniz. Her türlü ayak oyunu, iftiralara karşı galip geldiniz. Teşekkür ederim” diye konuştu.

        Akkaş haksızlığa, adaletsizliğe karşı her zaman mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Bir düşünür diyor ki; ‘Bir lokma ekmek için, şerefini çiğnetmeye, bir anlık eğlence için servetini tüketmeye, bir zamanlık mevkii için el ayak öpmeye, insanları ezip geçmeye, günlük menfaatler için onurunu terk etmeye, bir kısım insanlara kızıp tüm insanlara düşman olmaya değmez.’ Onurlu yaşamayı ilke edinmenizden dolayı sizlere tekrar teşekkür ediyorum. Sendikacılığı önemsiyoruz. İnsanlığın huzuru ve refahı için kendimizi görevli görmeliyiz. Yüce dinimiz hukuksuzluk, adaletsizlik, hırsızlıkla mücadele etmeyi emretmiştir. Yüce Peygamber birçok hadisinde insanlara hizmet etmeyi ve güzel ahlaktan bahsederek bize yol göstermektedir. Bunların gereklerini de yapmak hepimizin görevidir. Haksızlığa karşı susuyorsak, şeytanlığı kabul etmiş sayılırsınız. Şeytanlığı kabul edenlere üye olarak hizmet ediyorsanız siz de şeytana hizmet ediyorsunuz demektir” dedi.

        Türk milletinin milli reflekslerinin törpülendiğini belirten Akkaş, “Türkiye’nin gündemi sürekli değişiyor. Bu değişikliğe rağmen her şeyi takip ediyoruz. Değişiklik olarak gündeme gelen konular milletimizin ve çalışanlarımızın aleyhinde yürütülmektedir. Toplum farklı yerlere kanalize edilmektedir. Toplum mühendisleri işbaşındadır. Türk Milletinin milli refleksleri törpülenmektedir” diye konuştu.

        Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikleri anlatan Akkaş şöyle konuştu: “Anayasa değişiklik çalışmaları hız kazanmıştır. Bu süreçte uzlaşma sağlanamazsa Anayasa değişiklik paketi referanduma sunulacaktır. Bu pakette neler olacak? Anayasa’da iş güvencemizi garanti altına alan Anayasa’nın 128. Maddesi değiştirilmek istenmektedir. Memurlar yan gelip yatmakla itham edilmektedir. 657 sayılı yasanın işlevini kaybettiği şeklinde açıklamalar yapılmaktadır. Siyasi erkin amacı bellidir. İş güvencemizi elimizden almak istiyorlar.

        Öte yandan Anayasa’da hepimizi bir arada tutan ve devletimizin kuruluş felsefesi olan maddeler de ortadan kaldırılmak isteniyor. Anayasa’daki Türklük tanımı değiştirilmek isteniyor. ABD yaşayan herkes ‘ben Amerikanım’ diyor. Fransada yaşayan herkes ‘Ben Fransızım’ diyor. Peki Türk adı neden değiştirilmek isteniyor? Ülkemizde federatif bir yapının temeli atılmak isteniyor. Bunlar iyi niyetli düşünceler değildir.

        Tüm bunlarla birlikte Anayasa paketine başörtüsünü de dahil ederek, bu pakete ‘evet’ dedirtmek istiyorlar. Bunlara fırsat vermemek lazım. Başörtüsü konusu yönetmelikle çözülmesi gereken bir konudur. Yıllarca bu ülkede başörtüsü üzerinden siyaset yapıldı. Yüce İslam dinini istismar ederek siyaset yaptılar. 28 Şubat’a tepki gösterenler isterdik ki; 1980 öncesinde de, 28 Şubat sürecinde de seslerini yükseltselerdi. Bugün bir taşeron sendika kendilerine verilen görevi yerine getiriyor. Başörtüsü ile ilgili imza kampanyası düzenliyor. Başörtüsü sorununu çözecek olan iktidardır. Muhatap belli olmasına rağmen, iktidar aleyhine tek bir söz edemiyorlar.

        1980 öncesinde yüce dinimize dil uzatanlara bizler cevap verdik. 28 Şubat sürecine tepki gösteren yine biz olduk. Sivas’ta Şube Başkanlığım döneminde başörtüsü zulmüne karşı, Sivas Meydanında 28 Şubat’ın en ağır günlerinde ‘İnançlarımız ortaçağ zulmüne uğradı’ diye açıklama yapmıştık. İmam Hatip Liselerinin orta kısmının kapatılmasıyla ilgili ‘bu zulüm milletimize zarar verecek, bu zulüm bize, milletimize yapılmıştır’ demiştik. Bu açıklamalarımızdan dolayı yargılandık ve suçsuz bulunduk.

        Bu minvalde dinimizi istismar edenlere fırsat vermemek lazım.  Başörtü sorunu mutlaka çözülmelidir. Bu da yönetmelik değişikliği ile yapılmalıdır. ‘Başörtüsü sorununu Anayasa ile çözeceğiz’ diyen iktidar partisi milletvekillerinin konuya iyi niyetli yaklaştığını düşünmüyorum.

        Yine 28 Şubat sürecinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak Sivas’ın değişik okullarında görev yapan El-Ezher mezunu yaklaşık 20 öğretmenin öğretmenlikleri iptal edilerek, memurluğa kararnameleri çıkarıldı. Sendika olarak bu duruma karşı çıktık. Sivas meydanında mağdurlarla birlikte basın açıklamaları yaptık. Sendikamızın avukatı aracığıyla Danıştay nezdinde dava açtık. Bu dava kazanıldı. Öğretmenler yüklü tazminatlar kazanarak mesleklerine döndü. Kimsenin sahip çıkmadığı dönemde bu öğretmenlere Türk Eğitim-Sen sahip çıktı. Ancak aradan geçen sürede öğretmenler, kendilerine yapılan bu kadar iyiliğe rağmen sendika değiştirdiler. Bunların üzerinde hakkımız var. İnsanlar doğru yapmalı, doğru düşünmeli, doğru karar vermelidir.”

        Eğitimin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyleyen Akkaş, “Her yeni göreve başlayan bakan döneminde umutlanıyoruz. Geçmişin hataları devam etmez diye düşünürken, yeni sorunlarla karşılaşıyoruz. Nabi Avcı’nın aylardır olumlu icraatına şahit olmadık. Ucube Yönetici Atama Yönetmeliği de Nabi Avcı döneminde çıkarıldı. Bakanlık, yönetmeliğin uygulama şansının olmadığını görmüş olmalı ki, yeni bir çalışmanın olduğunu öğrendik. Bakar mısınız, Milli Eğitim Bakanlığını kimler yönetiyor. Bunlara nasıl güveneceğiz? Şu anda karanlık bir tablo var. Bizlerde bu karanlık tabloyu aydınlatmak için var gücümüzle çalışıyoruz” diye konuştu.

 
           

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.