KİMLER OKUL MÜDÜRÜ OLMALI ?

KİMLER OKUL MÜDÜRÜ OLMALI ?

Uzun süredir belli aralıklarla gündemimizi meşgul eden ‘’Profesyonel Eğitim Yöneticiliği’’ konusu son günlerde yine çokça konuşulmaya başlandı. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalarda eğitim yöneticiliğine bundan sonra öğretmenlerin yerine ‘’iktisat’’ ve ‘’işletme’’ mezunlarının atanacağı ve bundan sonra okulları bu kişilerin yöneteceği iddiası gündeme bomba gibi düştü ve eğitimcilerden ciddi anlamda tepki aldı.

Neyse ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada iddiaların gerçeği yansıtmadığı ‘’Profesyonel Yöneticiliğin’’Okul yönetiminde yer alan eğitim kökenli yöneticilerin, eğitim yönetiminde uzmanlaşmaları anlamına geldiği ve  planlamanın bu minvalde yürütüldüğü bilgisini verildi.

Eğitim öğretimin başarılı bir işleyişi sahip olması için üç başat faktörün, ilkelerinin belirlenmesi, işleyişlerinin açık ve seçik olması ve bu üç ana unsurun uygulamalarının objektif kriterler ile benimsenmesi, hayati derece de önem taşımaktadır.

Eğitim öğretimin bu üç önemli unsurundan; ilki ‘’Öğretmenlik’’ ikincisi ‘’Eğitim Yöneticiliği’’ üçüncüsü de ‘’Eğitim Programcılığı’’ dır.

Milli Eğitim Bakanlığı insan kaynakları açısından düşünüldüğünde ülkemizin en zengin kurumlarından biridir. Zira personeli üniversite eğitimi ve işbaşı eğitimi ile sürekli eğitim alan ve aldığı bu eğitimi hemen saha da uygulama imkanına ve kabiliyetine sahip işin uzmanı nitelikli bireylerden oluşmaktadır.

Ayrıca eğitimcilerin sürekli toplum ile iç içe olması ve çocuklar ile her an iletişim de bulunup onlara dokunan kişiler olması da ayrı bir avantaj olarak göze çarpmaktadır. Dolayısıyla bu kadar nitelikli bir personel kitlesine sahip bir kurumun ihtiyacını karşılayacak ‘’Eğitim Yöneticileri’’ ni de kendi bünyesinde karşılaması en doğal yöntem olacaktır.

Eğitim yöneticiliği ihtiyacı karşılanırken ‘’Liyakat’’ ve ‘’Kariyer’’ ilkeleri bağlamında hem kişinin eğitimine bakılmalı hem de çalışma performansı incelenmelidr. İnsani ilişkiler açısından yeterli olması da ayrıca önemli bir husustur. Aldığı eğitimler ile çok iyi bir sertifikasyona sahip birinin eğitimin diğer paydaşları ile uyum için de çalışmasını engelleyici özellikleri varsa meydana gelecek durum maalesef kaos olacaktır.

Eğitim yöneticiliğini diğer yöneticilik türlerinden ayıran belki de en önemli fark ‘’yöneticilik becerilerine’’ sahip olmakla birlikte ‘’Pedagojik Formasyon Bilgisine’’ de sahip olunması zorunluluğudur.

Eğitim yöneticiliğinin ana kademe bir görev olarak belirlenmesi ve buna uygun olarak tanımının yapılması gerekir. Şimdiye kadar okul müdürlüğü, okul müdür yardımcılığı gibi eğitim açısından oldukça önemli görevlerin ‘’ikinci görev’’ olarak isimlendirilmesi bu derece önem arz eden bir işin ‘’tali‘’ bir iş olarak görülmesini sağlayarak, eğitim yöneticiliğini gözden düşürmüş, itibarını azaltmıştır.

Okul müdürlüğünün, okul müdür yardımcılığı ve benzeri diğer eğitim yöneticiliği görevlerinin eğitimin başat görevlerinden olduğu ve bu işlerin ‘’ İkinci görev’’ kapsamında yapılmayacak kadar öneme haiz olduğu yetkililer tarafından yüksek sesle dile getirilmeli ve bunun yasal alt yapısı hazırlanarak uygulanabilir parametreler ile hayata geçirilmelidir.

Eğitim yöneticisi olmaya karar vermiş eğitimciler; eğitim yöneticiliğinin tarihi gelişimi, sosyolojik yönü, eğitim öğretim sahasında ki yeri ve önemi alanlarında uzman kişiler tarafından bilimsel bir metod ile eğitim programına alınmalıdır.

Eğitim yöneticiliğine gelme, eğitim yöneticiliği yapma ve bu görevde yükselme kriterleri herhangi bir suiistimale meydan vermeyecek şekilde planlanmalı ve bütün eğitim öğretim paydaşlarının görüşlerini alınarak bir  yol haritası oluşturulmalıdır.

Birçok sorumluluğu bulunan, yasalara, topluma ve en önemlisi de kendi vicdanına karşı hesap verecek olan eğitim yöneticilerinin mali, özlük ve sosyal haklarının artırımına yönelik çalışmalar yapılarak motivasyonları artırılmalıdır.

Eğitim yöneticilerinin motivasyonlarının artması demek öğretmenin motivasyonun artması demektir. Müdürünün her zaman yanında olduğunu ve onu anladığını hisseden öğretmenin performansı artar. Bu sinerji öğrencilerin eğitim öğretimine olumlu yansır.

Eğitim yöneticiliği görevine atandıktan sonra iş başı ve hizmet içi eğitimler ile gelişim sürecine devam edilmeli ve bu eğitimler özellikle eğitim yöneticilerinin karşılıklı tecrübe paylaşımlarına olanak veren çalışmalar ile desteklenmelidir.

Bütün amacımız ''Eğitim yöneticilerini'', ''Eğitim liderlerine'' dönüştürmek olmalıdır.

Mahmut BALTA

mahmutbalta @ hotmail.com

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.