Mülakat,  Yönetmeliklerin Değişmez Kurumu

Mülakat, Yönetmeliklerin Değişmez Kurumu

Yönetici görevlendirme yönetmeliği ile ilgili değişiklikleri içeren bir taslak yayımlandı.

Taslakta bazı değişikliklerin olduğu görülüyor elbette.

Yalnız değişmeyen bir şey var: Mülakat.

Bu yönüyle mülakat uygulamasının  yönetmeliklerin dogması, tabusu, olmazsa olmazı olduğu;  mevzuata ve uygulamalara sirayeti ve vesayeti olan bir özellik taşıdığı  düşüncesi hakim herkeste artık. Yıkılmaz, evrilmez, çevrilmez, dönüştürülmez, dokunulmaz  bir kurum gibi. Jakoben ve aristokrat bir kurum-yapı  şeklinde ve esasta. Adayları esas duruşta  bekleten bir kapı aynı zamanda. Kapılanılan bir  yer sanki. Bu bakımdan  her daim   insanı  ’’kapıkulu’’na dönüştürme riski taşımakta.

Ve ve ve  mübarek mülakat,  sanki  Anayasa’nın değişmez ilk 4 maddesi gibi. Bu ise durumun ve olayın  en vahimi.

Öyle ki sendikaların bile artık mülakatı kabulleniş pozisyonuna kendilerini evirdiklerini, çevirdiklerini  ve dönüştürdüklerini görebilmekteyiz.

Bu görüşümüze örnek vermek gerekirse:

Yayımlanan söz konusu  yönetmelik taslağındaki  mülakata ilişkin  Sayın İsmail  Koncuk’un sosyal medya üzerinden paylaştığı  görüşleridir.

Sayın Koncuk,  devletin şu anki düzeninde  ve  içinde bulunduğu koşullar itibariyle  mülakatın olmaması gerektiğini savunuyor,  bu savunusunu da  her platformda fırsat buldukça sert bir biçimde ifade etmekten çekinmiyor, yalnız anlaşılan o ki o da  yelkenleri suya indirmiş bu konuda, yani mülakat gitgide değişmezlik zırhına bürünür  iken  Sayın Koncuk mülakat konusunda  taviz verircesine mülakatlı bir teklif  getirerek tepkisel bir pozisyon değişikliğini ifade ediyor. Uzlaşı ya da orta yolun bulunması amacıyla yapıldığını düşündüğümüz,   tavizsel bir adım gibi görünen o seslenmeyi-çağrıyı sosyal medya üzerinden ilgililere-yetkililere şöyle ifa ediyor:

’’MEB'e bir teklif daha getirelim, çünkü mülakattan vazgeçilmeyeceği gibi bir durumu da dikkate almalıyız.Yönetici atamada mülakat KALDI/GEÇTİ şeklinde yapılabilir ve atamalar sadece yazılı puan üstünlüğüne göre yapılabilir.Tüm bunlar tartışılmalı ve daha adil sistem bulunmalıdır.’’

Sayın Koncuk;  Türkiye’nin eğitim hizmet kolunda faaliyet gösteren  ikinci büyük sendikasının genel  başkanı,  bu hizmet kolunun ana muhalefet partisi genel başkanı  diyebileceğimiz  bir  pozisyonda...

O bile gelinen noktada  mülakatlı çözümler  sunuyorsa o zaman MEB’e bu konuda  görüş bildirmek boşunadır diye düşünüyorum. Zira; Sayın Koncuk kadar örgütsel bir  biçimde bu konu üzerine giden birisi yoktu. Hala da yok. Ama  Sayın Koncuk’un bu konu ile ilgili durduğu yerde bir değişim var.

Değişim olmayan durum  ise mülakat. O,  yönetmelikte durduğu yerde. TAVİZLER KOPARAN  TAVİZSİZ MÜLAKAT  noktasında bir de.

MÜLAKATLAR ARTIK YÖNETMELİKLERİN DEĞİŞMEZ MADDESİ GİBİ GÖRÜNÜYOR. BUNU KABULLENELİM Mİ? ONU BİLEMİYORUM İŞTE. AMA HAKSIZLIK, MAĞDURİYET, ADALETSİZLİK  VE HUKUKSUZLUK ÜRETİYORSA KABULLENMEMEK LAZIM OLDUĞU DÜŞÜNCESİNDEYİM.

Halihazırda olan düzende ve şartlarda  mülakatlı sınavlara ve seçimlere gireceklere benim tavsiyem ise şudur:

Yalnızca  Allah’a inanın, Allah’a güvenin...

Kimseyi aracı kılıp da kul hakkına teşebbüs etmeyin.

Herkesin  yer kapmak ya da  yerini sağlama almak için aracılara koşması sizleri de aracılara koşturmasın.

Bilin ki egemenlik ve kontrol külliyen Allah’tadır. Bir yaprak dahi onun izni olmadan düşmez bilincini taşıyın.

Mülakatlı seçimlerde görevli  kimseler;  birtakım siyasilerin, sarı sendikaların ve başka başka kodamanların egemenliğinde ya da kontrolünde değil de  kendi hür iradelerinde ve Allah’ın adalet  gibi nimetlerine teslim olmuş bir biçimde davranırsa mülakatların yol açacağı tüm mağduriyetlere, adaletsizliklere  ve haksızlıklara kapıları kapamış olur.

Bilinmelidir ki kapılar aralandığında ya da açık tutulduğunda  çocuklarımızın haklarını ve hukuklarını çiğneyen, hatta bunun için ellerini ovuşturarak hazır  bekleyen  kişiler  var, bir de onları taklit edecekler, yani onlara göre pozisyon alacaklar, şekillenecekler, onların izini sürecekler... Mülakat kapısı önünde uzanan kuyruktaki  kaynakçılar... Bunlara karşı dikkatli ve uyanık olunmalı, fırsat verilmemeli... İNSANIN HAKKI-HUKUKU KORUNMALI...

Ayrıca mülakatlara gireceklere şu ayetle seslenmek isterim:

‘’ ALLAH'a güven. Koruyucu olarak ALLAH yeter.’’ (AHZAB SURESİ, 3.AYET)

Allah hakkınızı ve hukukunuzu koruyacaktır, inanınız buna. Kimseler korkudan  korumasa da...

Mülakatlı seçimlerde görev alacaklara ise şu ayetle seslenmek isterim :

‘’... ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır.’’ (HUCURAT SURESİ, 13.AYET)

Allah’ın ayetleri dar’ül harp falan filan dinlemez ve tanımaz, kendi kendimizi bu şekilde haksızlıklardan çıkar yollar bularak aldatmamıza gerek yok,  haşa Allah’ın ayetleri hiçbir zaman askıya alınamaz, zaten askıda da olamaz, her zaman yürür,  muhakkak bir yürüten de vardır,  malum Allah sevdiği kullarını güzel işlerinde kullanır, kötü insanlar ise kötü işlerinde Allah’ı kullanırlar, fark budur   ve  Allah’ın ayetleri her zaman-her an-her yerde insanların kendisini dinlemesini bekler. DİNLEYENLERE NE MUTLU!..

DİNLEYİNİZ BEYLER!

Ne güzel mesajlar değil mi onlar?

Namazda sağ ayak baş parmağını kımıldatmama özeni kadar mülakatlarda gösterilecek bir  adalet-eşitlik-hak-hukuk  özeni mülakatların güven boşluğunu doldurur...

EN ÖNEMLİSİ İSE  MÜSLÜMANI EMİN  VE ÖRNEK  KILAR...

Tercih size kalmış?

Saygılar..

Yusuf SEVİNGEN

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.