Türk Eğitim Sen'in Protestosunda Gerginlik

Türk Eğitim Sen'in Protestosunda Gerginlik

Türk Eğitim Sen'in Protestosunda Gerginlik Türk Eğitim-Sen genel merkezi 'Milli Eğitim Bakanlığı tarihindeki en büyük yandaş kadrolaşmayı protesto etmek için MEB önünde büyük bir eylem yapaqcağız'dedikten sonra bakanlığın önünde toplandı.Gösteri öncesi yaşana gerginliği genel merkez basına bir açıklamayla duyurdu.

 Türk Eğitim Sen'in Protestosunda Gerginlik 

Türk Eğitim-Sen genel merkezi 'Milli Eğitim Bakanlığı tarihindeki en büyük yandaş kadrolaşmayı protesto etmek için MEB önünde büyük bir eylem yapaqcağız'dedikten sonra bakanlığın önünde toplandı.Gösteri öncesi yaşana gerginliği genel merkez basına bir açıklamayla duyurdu.İşte o açıklama;

 

Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı tarihindeki en büyük yandaş kadrolaşmayı protesto etmek için MEB önünde büyük bir eylem yaptı.

Ancak eylem gergin başladı. Bakanlığın bahçesinde eylem yapılmasına izin vermeyen güvenlik güçleri ile arbede yaşandı.

Yönetici atamalarında yazılı sınavın yanı sıra mülakatın getirilmesi ve mülakatta yandaşlara torpilli puanlar verilerek, adam kayırmacılık yapılması nedeniyle Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen Türk Eğitim-Sen Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve yönetici adayları Genel Başkan İsmail Koncuk ve Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile birlikte Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi’nden Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticileri de eyleme katılarak, destek verdi. Ancak sendikamız, MEB önünde polis barikatıyla karşılaştı. Bakanlığın bahçesinde eylem yapılmasına izin vermeyen güvenlik güçleri ile sendikamız arasında gerginlik yaşandı. Bunun üzerine Şube Başkanlarımız Atatürk Bulvarını trafiğe kapattı. Caddeye oturan eylemciler, Milli Eğitim Bakanlığı’nı alkışlarla, düdüklerle, sloganlarla protesto etti.

Bakanlık önünde gerginlik devam ederken, kısa süreli bir arbede de yaşandı. Bakanlık önünde eylemciler, “Adınız Adalet, İşiniz Rezalet”, “Yeter Artık Susmayacağız”, “Nabi Avcı Tapucu yarım, Çık Dışarıya Oynayalım” şeklinde sloganlar attı.

Daha sonra güvenlik güçleri, sendikamızın Bakanlığın bahçesinde basın açıklaması yapmasına izin verdi. Eylemde sık sık “ Yandaş Yönetim, İlkesiz Siyaset”, “Mülakatta Rezalet Bu Mu Adalet”, “Avcı İstifa”, “Adaletin Olmadığı Yerde, Ahlak da Yoktur”, “Haksızlık Var Madem, Haykır Duysun Alem”, “Yandaş Atama İstemiyoruz” şeklinde sloganlar atıldı, yuh çekildi.

Herkesi kucaklayarak daha büyük adam olmaya niye niyetlenmiyorsun da, 3 tane liyakatsiz adamı müdür yapmak için kendi adını ve temsil ettiğin bakanlığın adını kirletiyorsun? Yazıklar olsun!

“Kul Hakkı Sizi de Yakar Sayın Avcı”, “Haksızlıklar Karşısında Susanlar, Şeytanın Ta Kendisidir. Ya Uygulayanlar…”, “Ne Zulüm, Ne Merhamet, Yalnızca Adalet, Adalet”, “MEB=YMTB. Ad Değişikliği Yapıldı: Yandaşa Makam Tahsis Bürosu” şeklinde pankartların da taşındığı eylemde bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk şunları söyledi: “AKP iktidarında beş tane Milli Eğitim Bakanı gördük. Bu bakanları çok eleştirdik. Ama şu anda yaşanan rezalet boyutundaki olayları bu bakanlar devrinde görmemiştik. ‘Nabi Avcı’da 60 yaşın olgunluğu var, bilim adamıdır, insanları kucaklar” dedik ama Avcı yandaşlarını kucakladı. MEB, Nabi Avcı döneminde ‘Yandaşları Koruma Bakanlığına’ dönüştü.

Nabi Avcı’ya sesleniyorum: Sayın Avcı, bir Müslüman öldüğünde imam ‘Ey cemaat mevtayı nasıl bilirdiniz’ diye sorar. Yarın, hak uygun görür, ölüm gelirse -Allah uzun ömür versin- cenaze namazı kıldıktan sonra imam, ‘Nabi Avcı’yı nasıl bilirdiniz?’ diye sorduğunda biz ne diyeceğiz? Unutmayınız ki; Yüce Allah ‘Her günahı affederim ama kul hakkını affetmem’ şeklinde buyurur.

Sayın Avcı, MEB’de 800 bin çalışan var. Herkesi kucaklayarak daha büyük adam olmaya niye niyetlenmiyorsun da, 3 tane liyakatsiz adamı müdür yapmak için kendi adını ve temsil ettiğin bakanlığın adını kirletiyorsun? Yazıklar olsun!

Bu uygulama bu şekilde devam ederse, müdür olmak isteyenler yandaş sendikanın kapısını çalacak, AKP İl Başkanı’nın kapısına gidecek.

Eğitim davası bu milletin gelecek davasıdır. Eğer eğitim davasında başarılı olmak istiyorsanız, tüm kurumların başına dürüst, bilgili ve liyakatli insanları getirmek zorundasınız.

Bakınız; Türkiye geneline tüm illerde okul müdürlüğü için mülakat yapılıyor. Sendika olarak; liyakatli, namuslu, bilgi birikimi derin olan insanların okul müdürlüğü makamlarına gelmesini arzu ederdik. Bu uygulama bu şekilde devam ederse, ne olacak biliyor musunuz? Müdür olmak isteyenler, yandaş sendikanın kapısını çalacak. AKP İl Başkanı’nın kapısına gidecek. Önce onlara bağlılıklarını bildirip, teslim olacak; daha sonra da müdür olacak. Peki biz, bu insanı, kazanmış mı oluyoruz; kaybetmiş mi oluyoruz? İnsanlar hak ettiği makamlara hakkıyla, alın teriyle gelmelidir.

Sayın Başbakan, ileri demokrasiden bahsediyor. Buradan Başbakana seslenmek istiyorum: Türkiye’de tüm kurumlarda memurların hakları gasp ediliyor. Oysa siz, bu ülkeyi, demokratik kurallar içerisinde, ileri demokrasi anlayışıyla yönettiğinizi iddia ediyorsunuz. Sayın Başbakan; kulaklarınızı, gözlerinizi kapatmayın. Bu insanları yalakalık yapmak zorunda bırakırsanız; onlar da ahlaki çizgiden uzaklaşmanın daha karlı olduğunu düşünür ve bu millet ahlaki dejenerasyona uğrar.

Adamlarsa, bir dakika bile o koltuklarda oturmazlar istifa ederler.

Bakınız, Kırıkkale’de sözlü sınav yapıldı. Yazılıdan 86.86 puan alan üyemize sözlü sınavda 40 puan verseler, kendisi o ilde birinci sırada yer alacak. Ama ölçmüşler, biçmişler; bu arkadaşımıza 34 puan vermişler. Şimdi soruyorum: Kırıkkale Milli Eğitim Müdürü eğitim çalışanlarının karşısına nasıl çıkacak?

İstanbul, İzmir, Bursa ve haksızlık yapan tüm il müdürlerine de soruyorum: Eğitim çalışanlarının huzuruna çıkarken ahlaktan, haktan, hukuktan bahsetmeye hakkınız kaldı mı? Açıkça söylüyorum; şayet adamlarsa, bir dakika bile o koltuklarda oturmazlar, istifa ederler.

Buraya şimdi sadece şube başkanlarımızla geldik. Yarın, MEB önüne vallahi de, billahi de 10 bin kişiyi yığarız.

Tüm illerimizde eylemler yaptık, yandaş koltuklarını yaktık. Peki Bakan Avcı, bununla ilgili bir tane açıklama yaptı mı? Müsteşar Yusuf Tekin de maalesef Bakanlıktaki bu kirli tezgâha uydu. Tekin’in dili boğazına kaçtı, sesi çıkmaz oldu. Yargı, maalesef bir yerlere bağlı gibi kararlar veriyor. Bürokrasiden umut yok, Başbakana sesleniyoruz, Başbakanın da sesi çıkmıyor. Başbakan Mısırla, Suriye ile uğraşıyor. Peki şimdi biz ne yapalım? PKK gibi elimize silah alıp dağa mı çıkalım? Bu millete saygıyı sendikacılık anlayışının merkezine koyduk. Buradan ilan ediyorum: Şu anda sadece şube başkanlarımızla eylem yapıyoruz. Yarın, MEB önüne vallahi de, billahi de 10 bin kişiyi yığarız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli birer vatandaşıyız. Bu devleti bizim ninemiz, dedemiz canını, kanını vererek kurdu. 3.5 adam mı bizim bu ülkedeki vatandaşlık hakkımızı engelleyecek?

Bizim istediğimiz tek şey; adalet ve insana saygıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli birer vatandaşıyız. Bu devleti bizim ninemiz, dedemiz canını, kanını vererek kurdu. 3.5 adam mı bizim bu ülkedeki vatandaşlık hakkımızı engelleyecek?”

Konuşmanın ardından Genel Başkan İsmail Koncuk, “Nabi Avcı Terazisi”nin başına geçti. Bakan Avcı'nın, terazinin bir kefesinde bulunan “İnsan haklarına saygı, adaletli yönetim, hak-hukuk gözetme, liyakat ve kariyere göre yönetici seçme, işi ehline verme, kul hakkı yememek” yazılı ağırlıkları kaldırıp, attığını; diğer kefede “zulüm, hülle, masa başı kirli ilişkiler, ahlaksızlık, torpil, yandaşa koltuk” yazılı ağırlıklar kaldığını söyledi. Koncuk “Bunları da ben atıyorum” dedi. Koncuk daha sonra teraziyi devirdi.

Ayrıca, “kirli ilişkiler”, “güvensizlik”, “kayırma”, “belirsizlik”, “torpil”, “zulüm”, “adam kayırma”, “masa başı ilişkiler”, “hülle”, “ahlaksızlık”, “kul hakkı yeme” yazılı kâğıtlarda yerlere atıldı ve eylemciler tarafından çiğnendi.

Eylem, Genel Başkan Koncuk’un Bakanlık önüne siyah çelenk koymasıyla sona erdi.

Basın açıklamasının tamamı şu şekildedir:

Değerli şube başkanlarımız, şube yönetim kurulu üyelerimiz, yönetici adaylarımız ve basın mensuplarımız;

OKUL MÜDÜRLÜĞÜ KOLTUKLARI YANDAŞLARA DAĞITILIYOR.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda artık

OBJEKTİFLİK yok!

LİYAKAT yok!

EHİL KİŞİLERİN İŞ BAŞINA GETİRİLMESİ yok!

DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK yok!

Peki ne var?

Milli Eğitim Bakanlığı’nda

HÜLLE var!

YANDAŞ VE ADAM KAYIRMA var!

HAK EDENİN DEĞİL, TORPİLLİ OLANIN ATANMASI var!

Milli eğitim camiası hiç olmadığı kadar ciddi bir şaibe altındadır. Bu şaibenin tek sorumlusu ise Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dır. Şu anda okul müdürlükleri kadroları birer birer yandaşlarla doldurulmaktadır. Bu rezaletin nedeni de ucube Yönetici Atama Yönetmeliğidir.

Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı, Yönetici Atama Yönetmeliği ile birlikte yönetici adaylarına yazılı sınavın yanı sıra sözlü sınav getirdi. Keyfi uygulamaların önünü açan, objektif ilkeler yerine, kişiye özel kriterlerin esas alındığı sözlü sınav uygulaması ile birlikte okul yöneticiliği atamalarında şaibeler peşi sıra geldi.

Peki hülle çarkı nasıl işlemektedir? İl Milli Eğitim Müdürlükleri sözlü sınav komisyonu oluşturdu. Parti teşkilatları da, yandaş sendika ile birlikte ortak listeler hazırladı. Hatta bazı illerde sözlü sınav komisyonları bile yandaş sendikanın üyelerinden oluştu. Hazırlanan isim listeleri, il milli eğitim müdürlüklerine gönderildi. Dolayısıyla birçok ilde sözlü sınav komisyonu, bırakın adil bir değerlendirme yapmayı, kul hakkı yiyen uygulamalara imza attı.

İstanbul’da sözlü sınav komisyon üyeleri değiştirildi. Bunu da bizzat MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in yaptığı söylenmektedir. Önceki komisyonun tarafsız olacağına yönelik endişe duyanlar, kendi yandaşlarının atanmalarını sağlamak için komisyona hakkı olmadığı halde müdahale etti.Yönetici Atama Yönetmeliği’ne göre, sözlü komisyon üyelerini oluşturma yetkisi, ilgili müdürlüğe aitken ve 5 kişilik komisyonunun sadece bir üyesi Bakanlık tarafından belirlenebilirken; İstanbul’daki komisyona MEB’in müdahale etmesi büyük bir rezalettir ve İstanbul’da pis kokuların giderek yükselmesine delalettir.Düşünebiliyor musunuz; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ikinci adamı, kendi yandaşlarını müdür koltuklarına oturtmak için komisyonu değiştiriyor. Yani her şey bu kadar aleni yapılıyor. Kul hakkıymış, adaletmiş bu kavramlar çöpe atılıyor.

HATAY’DA YAZILI SINAVDA 92 PUAN ALAN TÜRK EĞİTİM-SEN ÜYESİNE, SÖZLÜ SINAVDA 42 PUAN VERİLİRKEN; KOMİSYON ÜYESİ OLAN BİR KİŞİ İLE AKRABALIĞI OLAN BİR ADAYA SÖZLÜ SINAVDA 99,20 PUAN VERİLDİ!

Hemen hemen her ilde sınav skandalları yaşanmaktadır. Birçok ilde yazılı sınavdan yüksek puan alan adaylara sözlü sınavda düşük puan verilmekte; yazılı sınavdan düşük puan alan adaylara ise sözlü sınavda yüksek puan verilmektedir. İşin ilginç tarafı sözlü sınavda yüksek puan alanların neredeyse hepsi yandaş sendikanın üyeleridir. Adeta MEB, “Benden değilsen, yönetici olamazsın” anlayışını hakim kılmaya çalışmaktadır.

Şimdi sözlü sınav komisyonlarının haksız değerlendirmelerinden bazılarını sizlerle paylaşacağım.Kırıkkale’de yazılı sınavdan 86,86 puan alan ve yazılı sınav birincisi olan Türk Eğitim-Sen üyesine sözlü sınavda 34 puan verilmiş, böylece bu kişinin okul müdürü olması engellenmiştir. Yazılı sınavda onuncu sırada bulunan yandaş sendikasının üyesine ise sözlü sınavdan tam 100 puan verilmiştir.

Hatay’da yazılı sınavda 92 puan alarak Hatay il birincisi olan Türk Eğitim-Sen üyesine sözlü sınavda 42 puan verilmiş ve bu yönetici adayı Hatay ilinde en düşük sözlü sınav puanı alan kişi olmuştur. Yani yazılı sınavda çok başarılı olan üyemiz, nedense sözlü sınavda adeta “kabiliyetsiz” olarak yaftalanmıştır. Ancak aynı sınavda komisyon üyesi olan bir kişi ile akrabalığı olan bir adaya ise sözlü sınavda 99,20 puan verilmiştir.

Denizli’de yazılı sınavda 71.7 puan alan bir adaya sözlü sınavda 97 puan verilirken; yazılı sınavda 88.8 puan alan bir adaya sözlü sınavda 64 puan verilmiştir.

Muğla’da sözlü sınavdan 89-100 arasında alan ilk 33 adayın 31'i malum sendikanın üyesidir.

Bursa’da yazılı sınavı kazanıp mülakata giren 214 idareci adayından 90 üzeri en yüksek puan verilen 75 adaydan 71’i yandaş sendika mensubudur. Okul müdürlüğü koltukları hemen hemen tüm illerde adeta yandaşlara peşkeş çekilmektedir.

Sözlü sınav sonuçlarına göre; malum sendikanın üyesi olmayan ya da hiçbir sendikaya üye olmayan ancak yazılı sınavdan yüksek puan alan adaylar demek ki; analitik düşünemiyor, temsil kabiliyetine sahip değil, muhakeme gücü yok, iletişimi zayıf, davranışları beş para etmez, yeniliklere hâkimiyeti, genel kültürü ve mevzuat bilgisi yerlerde sürünüyor. Analitik düşünen, temsil kabiliyeti, iletişimi, davranışları, mevzuat bilgisi, genel kültürü, yeniliklere hâkimiyeti, muhakeme gücü mükemmel olanlar ile sadece Yandaş-Sen üyeleri. Hakikaten trajikomik bir durum yaşıyoruz.

Sözlü sınavlar birkaç dakika içinde olup, bitmektedir. Ayaküstü yapılan bu sınavlarda ses ve görüntü kaydı da yoktur. Yani şeffaflıktan kaçan MEB, sözlü sınavlarda katakulli yapmaktadır.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI’YA SESLENİYORUZ:

VİCDANINIZ RAHAT MI?

Her türlü usulsüzlüğü içinde barındıran bu sınavlara kim, nasıl güven duyacaktır?

MEB, yandaşlara adeta bedava okul müdürlüğü koltuğu dağıtmaktadır. Bu koltuklarda hak etmediği halde oturanların vicdanları rahat mıdır?

Hadi onların vicdanları rahat diyelim, onlara yüksek puan veren komisyonun vicdanı rahat mıdır?

Ya da bu işe çanak tutan İl Milli Eğitim Müdürlerinin vicdanı rahat mıdır?

Hadi onları da geçtik, her şeyden önemlisi eğitim camiasını yöneten MİLLİ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI İLE MEB MÜSTEŞARI YUSUF TEKİN’İN VİCDANI RAHAT MIDIR?

ŞU ANDA MİLLİ EĞİTİM YETKİLİLERİ TOPYEKÜN SUÇ İŞLEMEKTEDİR. BAKAN ELİYLE GÖZ GÖRE GÖRE OKUL MÜDÜRLÜKLERİ YANDAŞLARA PEŞKEŞ ÇEKİLMEKTEDİR.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın olan biteni sinemada film seyreder gibi seyretmesi, bu rezalete dur dememesi, kurmaylarına “neler oluyor?” diye sormaması, tüm milli eğitim camiasının değil, sadece yandaşların bakanı olduğunu ortaya koymaktadır. Bakanın yapılan bu hülleden, adaletin ırzına geçildiğinden haberinin olmaması mümkün değildir. Zira eğitim camiası birbirine girmişken, yer yerinden oynamışken, Bakan Avcı “haberim yoktu” derse, o zaman milleti değil, sadece kendisini aldatmış olur. Hiçbir il milli eğitim müdürünün Bakandan habersiz bir adım bile atmayacağını düşündüğümüzde, Avcı bu vebalin tüm sorumluluğunu yüklenmek zorundadır.

Anlaşılan Bakan Avcı herkesin bakanı olmayı aradan geçen 8 ayda öğrenememiştir. Yaş itibariyle belli bir olgunluğa sahip olması gereken Avcı’nın; hak ve hukuk kavramlarını hiçe sayarak, adaleti iğfal ederek, öğrencilerin geleceğini düşünmeden ehil olmayan kişileri tepeden inme yöntemlerle o koltuklara oturtması BU ÜLKENİN GELECEĞİNİN HEBA EDİLMESİ anlamına gelmektedir.

KOLTUKLAR BİLGİ VE BECERİSİ OLMAYAN İNSANLARA TESLİM EDİLEREK, GENÇLERİMİZİN GELECEĞİ ÇALINMAKTADIR.

Yandaşlarına koltuk dağıtmaya çok meraklı olan MEB; öğrencilerimizin geleceklerini de çalmaktadır. Düşünün ki, sözlü sınavda aldığı torpilli puanla okul müdürü olarak atanan bir kişinin okuluna, öğretmenlerine, öğrencilerine nasıl bir faydası olacaktır? Bilgisi, becerisi olmayan bu okul müdürü kendisi başarısızken, okulda başarıyı nasıl sağlayacaktır? Hak yiyerek o koltuğa oturan bir okul müdürünün öğrencilere doğruluğu, dürüstlüğü, hakkı, hukuku, adil olmayı öğretmesi nasıl beklenebilir?

“Ehil olması önemli değil, benim adamım olsun” mantığıyla doldurulan koltuklar milli eğitim camiasının yüz karası olacaktır. Adına ister Yandaş-Sen, İster Hükümet-Sen, ister Yalaka-Sen deyin; bu omurgasız yapının üyelerinin kayırılarak yöneticilik makamlarına getirilmesini kabul etmiyoruz. Kul hakkını gözeten, dürüstlüğü düstur edinen, hakkaniyet için her şeyini feda eden hiç kimsenin de hülle yoluyla yönetici olanları kabul edeceğini düşünmüyoruz. İşin komik tarafı, sarı sendika açıklama yaparak sözüm ona mülakat sürecinde üyelerinin kayırılması için hiçbir girişimde bulunmadıklarını ve bulunmayacaklarını söylemiş. Bu haberleri de üyelerine mülakatta düşük not verilmesine yönelik bir baskı oluşturma çabası olarak değerlendirmiştir. Buradan zat-ı muhteremlere sesleniyorum: Siz bu açıklamanız ile kundaktaki bebeği bile kandıramazsınız. Çevirdiğiniz dümenleri bu camiada bilmeyen yok. Sizin üyelerinize verilen torpilli puanları tesadüf olarak değerlendirmek ya da bu puanların verilişinde art niyet aramamak için dünyaya boş bir pencereden bakmak gerekir. Madem yüksek sözlü puanı verilen Yandaş-Sen’liler bileğinin hakkıyla kazanıyor, her biri zeka timsali, o halde neden yazılı sınav sonuçları, sözlü sınav sonuçları ile örtüşmüyor? Bir de kendi üyelerinin birbirleriyle yarıştığını söylemişler ya BUNA DA PES DİYORUM, YÜZSÜZLÜĞÜN BU KADARI DA OLMAZ DİYORUZ.

SİYASİ İKTİDAR YÖNETİCİ ATAMALARINI TAHAKKÜM ALTINA ALDI.

Tüm bu yaşananlar siyasi iktidarın yönetici atamalarını nasıl tahakküm altına aldığının göstergesidir. Siyasi iktidar, kendisine teslim olmamış yönetici görmek istememektedir.Sendikamız ise olan bitene en başından beri seyirci kalmamıştır. Türk Eğitim-Sen Yönetici Atama yönetmeliğine dava açmıştır. Ayrıca sendikamız, sınava çağırılacak adaylardan yönetmelikte olmamasına rağmen Ek-1 değerlendirme formu ve bu forma ilişkin belge isteyen il müdürlükleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Zira bu formun istenmesi, sınava girecek adaylar arasındaki eşitliği bozmuştur. Komisyon üyeleri, adayların kaç puan aldığı takdirde yönetici olacağını bileceği için sözlü sınav puanlarını ona göre vermiştir.

Ayrıcabazı iller sınav sonuçlarını -sözüm ona uyanıklık yaparak- sözlü sınav puanı, Ek-1 değerlendirme formu üzerinden alınan puanı ve yazılı sınav puanını ayrı ayrı değil, üç puanın ortalamasını alarak ilan etmektedir. Sözlü sınavda kaç puan verdiklerini açıklayamayacak kadar yüreksizdirler.Sendikamız bu konuda İl Valiliklerine başvuru yaparak komisyonlarca verilen sözlü sınav puanları da dahil puanlama ile ilgili bilgileri ayrıntılı bir şekilde istemiştir.

Şubelerimiz de, illerde yandaşlara yapılan ayrımcılığı şiddetle protesto etmektedir. Bugün de Sendikamızın; Şube Başkanlarımız, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve yönetici adayları ile yaptığı bu eylem bir uyarı niteliğindedir. Çocuklarımıza güzel ve temiz bir gelecek bırakmak ve torpil, hülle, adam kayırma, yandaş kavramlarını tamamen tarihe gömmek için buradayız. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in bu saatten sonra milli eğitim camiasına hiçbir katkısının olmayacağı bir gerçektir. Belli ki Nabi Avcı, tüm eğitimcilerin değil, sadece yandaşlarının ve kendisi gibi düşünenlerin bakanı olduğunu ortaya koymuştur. Bakanlığının adının şaibelerle anılmasına neden olan Avcı ve Tekin artık koltuklarında daha fazla oturmamalıdır.

ÖTEKİLEŞTİREN DEĞİL, KUCAKLAYAN BİR MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ. NABİ AVCI VE YUSUF TEKİN İSTİFA ETMELİDİR!

MİLİ EĞİTİM BAKANLIĞI GİBİ ÇOK ŞEREFLİ BİR KOLTUĞUN, SİYASİ HESAPLARA KURBAN EDİLMESİ, AYNI SİYASİ PAYDALARDA BULUŞAN İNSANLARA İLTİMAS GEÇMEK İÇİN KULLANILMASI, ŞAİBE VE YANDAŞLIK KAVRAMLARI İLE BİRLİKTE ANILMASI BİZ EĞİTİMCİLERİN YÜREĞİNİ KANATMAKTADIR. DOLAYISIYLA MİLLİ EĞİTİM CAMİASINI YÖNETME BECERİSİ SERGİLEYEMEYEN NABİ AVCI YA HERKESİN BAKANI OLMALIDIR YA DA İSTİFA ETMELİDİR! AKSİ TAKTİRDE O KOLTUK BAKAN AVCI’YA ÇİVİ GİBİ BATACAKTIR.

BİZLER, ÖTEKİLEŞTİREN DEĞİL, KUCAKLAYAN BİR BAKAN İSTİYORUZ! ARTIK BİR YOL AYRIMINDAYIZ. YA ÇOCUKLARIMIZA TERTEMİZ BİR GELECEK BIRAKACAĞIZ YA DA TÜM BU YAŞANAN KİRLİLİĞE, REZALETE GÖZ YUMACAĞIZ. EĞİTİM ÇALIŞANLARININ, EĞİTİMDE HİÇ YAŞANMAMASI GEREKEN BU SKANDALLARI SİNEYE ÇEKECEĞİNİ ASLA DÜŞÜNMÜYOR VE SORUMLULARA GEREKLİ DERSİ VERECEĞİNE İNANIYORUZ.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.