Yönetici Görevlendirmelerinde Adalet İle Nefis

Yönetici Görevlendirmelerinde Adalet İle Nefis

Eğitim-öğretim sistemi içinde okullarımızın çok önemli misyonu ve vizyonu bulunuyor. Bu konuda, hemfikiriz sanırım.

Daha ne olsun, yeni kuşakların hem zihnen hem de bedenen yetiştiği alanlardır. Ve bu bakımdan, üzerine özenilmesi, üzerinde sürekli oynanılmaması ve ehemmiyet gösterilmesi bir sorumluluğun ve görevin gereği olmalıdır. 

Ama ne yazık ki, okullarımız, görülüyor ki, emin ve ehil ellerde değil. Her geçen gün de, okullarımız ehil ve emin ellerde olmadığından dolayı olan o okullarda yetişen yeni kuşaklara oluyor. Elbette, ‘yiğidi öldür, hakkını ver’ diyebileceğimiz okul yöneticileri var, işlerini dört dörtlük yapmaya gayret ederler, gecesini gündüzüne katarlar ve işlerini yaparken yoğun bir emek-enerji sarf ederler. Onların önlerinde, yönetici bilinci ve sorumluluğu içinde görevlerini yerine getirdikleri için saygı ve minnet duygularıyla eğiliyoruz. Ama bu durum, genel tabloyu, genel görüntüyü olumlu yönde değiştirmeye güç yetiremiyor. Çünkü, ortalık, ne yazık ki, o koltukları hak etmeyen okul yöneticisi ile kaynıyor. Netice olarak, eğitim sahasından, kültür-sanat-bilim alanlarında uluslararası düzeyde ses getiren bir çıktı alamıyoruz, okullarımız kalite standartlarına göre birbiriyle yarışır durumda değil, her çocuğa aynı kalitede ve nitelikte eğitim-öğretim hizmeti verilemiyor. Tüm bu olumsuzlukların ve dışarıdan hoş görünmeyen tablonun dayandığı yerlerden birisi de, okul yönetimleridir. Dahası, ehil-emin okul yöneticilerini seçemeyen yönetici görevlendirme sistemidir. Buna, Mülakatlı-Objektif Olmayan Değerlendirmeli ilk defa/yeniden yönetici görevlendirme sistemi de diyebiliriz. Öğretmeni değerlendirmeye karşı çıkmamızdaki nedeni, geçmiş hafızamızda iz bırakan bu gibi hiç de adil-eşit olmayan olaylara, değerlendirmelere bağlayabiliriz. Şöyle ki;

Evet, yukarıda da dediğimiz üzere, emin-ehil ellerde olmayışının önünü açan baş ya da asıl neden, halihazırdaki okul yöneticisi görevlendirme sisteminin ta kendisidir. Ve bu paralelde, okulların ehil olmayan kimselere anahtar teslimi gibi teslim edilmesidir. Bu teslim şekli ile de, bir kısım okul yöneticileri, görevli oldukları okulları kendi malları ya da babalarının çiftliğiymiş gibi kullanmaktadırlar. Okullarına ve maiyetindekilere bu bakış açısı, yönetim anlayışlarında önlenemez şekilde büyük handikaplara ve kalitesizliklere ve bayağılıklara ve skandallara ve eğitim-öğretimle ilgili olmayan gereksiz meşgalelere yol açabilmektedir.

Özellikle TES Genel Başkanı İsmail KONCUK’un, günümüz okul yöneticilerinin bu yönleriyle ilgili her fırsatta sosyal medya hesabı üzerinden çıkışlarını ve yakınmalarını görebiliyoruz. Konuya dair yakın zamanda yaptığı bir açıklamasında şöyle diyor Sayın KONCUK: 

‘’ Mülakata dayalı bir yönetici görevlendirme sistemi ile okullar, yönetilemez hale geldi... Bu şekilde yapılacak yönetici atama usulü ile başarılı yöneticiler bulunamayacaktır...’’ 

Pekala, bu noktaya nasıl gelindi? diye sormalıyız kendimize. 

Önce, yöneticilikte 4-8 yıllık süreyi dolduran, işinde başarılı ve ehil okul müdürleri, getirilen yeni değerlendirme sistemini istismar eden ya da fırsata çeviren bir kısım ellerce tasfiye edildi.

Tasfiyeler, o istismarcı ve fırsatçı kimselerin, kendi ideolojik kafalarına uygun kişilere yer açmak içindi. Bir amaç güdüldü yani değerlendirmeler yapılırken. İyi niyetli olmayan bir amaç...

Nitekim, birçok ilde, getirilen yeni değerlendirme sistemi ile müdür kıyımları yaşandı. Özellikle, il merkezlerinde, ilçe merkezlerinde süresi dolan müdürlerin yerlerine başkaları geçti yani ikame edildi. Bu durum, mecliste bazı siyasi partilerin soru önergelerine ve sendikaların toplu tepkilerine yol açtı. Öyle ki, atanan/görevlendirilen müdürlerin sendikalara göre dağılımı istendi. Gördük ki, bir sendika, yüzde 90’lara varan okul yöneticisi kadrosu ile 100 müdürlük kadrosunun 90’ını kapmış idi. Hem de Türkiye geneli tabloydu bu. 

Elbette, burada adil olmayan bir durum vardı. Sendikalar, yönetmelikte yazılı süresini doldurmuş olan ve yeniden görevlendirmeye puanı yetmediği için öğretmenliğe döndürülen müdürlerin değerlendirmesini yapan özellikle İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlerine, pankartlı ve eylemli bir şekilde ‘tetikçi’ tepkisini koydu.

O dönemki toplu eylemler, bu konuda bir sendikanın, müdürlükte kadrolaşmayı abarttığını, sınırlarını aştığını dile getiriyordu. Ne yazık ki, bir kısım başarılı ve işinde ehil okul müdürü, yapılan ideolojik etiketlemeli değerlendirmelerin ve iyi niyetli olmayan gizli amaçların kurbanı olmuştu. Onları, eğitim-öğretim içinde çok arıyoruz. Hatta mumla... Ama üzülerek ifade etmeliyim ki, objektif olmayan bu tür değerlendirmelerle onlara hak ettikleri değeri vermemiş; onları ideolojik hırs ya da kinle ya da iyi niyeti olmayan gizlenmiş amaçlarla öğretmenliğe yollamıştık. 

Daha sonra yöneticilik sistemi içinden, ilk defa yönetici görevlendirme yaparken kullanılan yazılı sınavlar, tamamen kaldırıldı. Mülakatlı sistem ise vasıflı okul yöneticisi görevlendirilebilmesinin yolunu hepten kapattı. Çünkü, nefsine yenilenler, mülakatlı sistemin kazananı olsa da, adaleti neredeyse sıfırlamışlardı. 

Bilinmelidir ki, okulların misyonuna ve vizyonuna uygun, okulları ileriye taşıyacak, çocuklarımızı kaliteli ve hür iradeli, onurlu-kişilikli olarak yetiştirebilecek okul müdürleri, bu sistem içinde keşfedilemiyor ve bulunamıyor. Okullara, bu yönetici sistemi içinde, nokta atış okul yöneticisi görevlendirilemiyor. Tabi, istisnalar var; ama ne yazık ki, genel kaide böyle. 

Bu sistem, birilerinin elinde, kendilerine ideolojik adam devşirmek için neredeyse her yönetici görevlendirme dönemlerinde tepe tepe kullanılıyor. Üzücü olan yanı budur bence. Ve kahreden yanı budur bence. 

Zaman kaybetmeden, yönetici görevlendirme sistemini, iyi ve nitelikli yöneticileri, adil-eşit bir şekilde görevlendirebilir özeliklere ve şartlara ve duruma getirmemiz gerekmektedir. Yoksa, okullarımızın, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin, velilerimizin, tüm iç-dış paydaşların hali harap olur.

Yönetici görevlendirme sistemi içinde olmazsa olmazlar: 

1- ADALET (MUHAKKAK OLMALI)-HERKES İÇİN GEÇERLİDİR-ATAMALARDA DENGELEYİCİ OLMAK GEREKİR-YÖNETİCİ KADROLARI ÜZERİNDE HERKESİN HAKKI VARDIR-BU HAKKI DENGELİ DAĞITMAK, BİR SORUMLULUK GEREĞİ OLARAK YERİNE GETİRİLMELİDİR... 

2- NEFİS (IRAK OLMALI)- İNSAN HER ŞEYİ İSTER, GEREKSİNİMLERİ BİTMEZ, HERKESİN HER İHTİYACINI KARŞILARSANIZ YA DA BİR ZÜMRENİN HER İHTİYACINI KARŞILAMA MECBURİYETİNDE KENDİNİZİ HİSSEDERSENİZ, BUNUN ÖNÜNÜ ALAMAZSINIZ, BİR MÜDDET SONRA DA HER İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMAZ VE KENDİ ELLERİNİZLE AYRICALIKLI KLİKLER OLUŞTURMUŞ OLURSUNUZ, BU DURUMDA BAŞKALARINA HAKSIZLIĞIN ÖNÜNÜ SONUNA KADAR AÇMIŞ OLURSUNUZ, BİLEREK YA DA BİLMEDEN. 

‘’Her kim de, Rabbinin makamından korkmuş, nefsini kötü arzulardan engellemişse, Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir...’’ (NAZİAT SURESİ, 40-41.AYET) 

‘’Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir...’’ (YUSUF SURESİ, 53.AYET) 

Not: Yönetici görevlendirme sistemi içinde adaleti gözetmeyenlerin, ‘birlik-beraberlik’ demeye yüzleri ve hakları olamaz. Bunun için önce nefislerine ‘DUR!’ diyebilmeleri gerekir Daha ne zamana kadar adaleti, tarihten adil insanları örnekleyerek ve onlarla övünerek getireceğimizi düşüneceğiz ve adaletin kendimiz adil olursak, geleceğini neden es geçeriz? Tarihten adil insan getirmektense, adil olarak tarihe not düşersek, adaleti bu ülkeye getirebileceğimizi bilmez ve görmez miyiz hala? 

Saygılar... 
Yusuf SEVİNGEN
 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.