
Okul Müdürleri Dük müdür?
Okul Müdürleri Dük müdür?
Son zamanlarda bazı okul müdürlerinin üzerlerine vazife olmayan iş/işlemlerle meşgul oldukları haberlerini alıyoruz.
İnsan ister istemez soruyor: ‘‘Yahu, sizin başka işleriniz yok mu?’’
İllaki başka işleri vardır. Lakin bir insanın kafasında ideoloji varsa -bu inançsal ideoloji de olabilir- o insan pek iflah olmuyor. Zira habire o ideolojiye çalışıyor. Hem de mütemadiyen... Siyasi atmosfer de onun bu yaptıklarına prim veriyorsa o zaman ideolojisini ihya etmek için sürekli ideolojik bakışını ya da anlayışını ortaya koyan işlerin peşinde oluyor, fırsat ve imkan bulduğu her an kendi açısının ve anlayışının başının altından çıkan somut örneklerle eğitim öğretim ortamında yerini alıyor, poz kesiyor, gövde gösterisinde bulunuyor. Karşı mahalleyi alt etmenin hazzını ve şevkini yaşıyor.
Ülkemizde dün de bugün de kronikleşen (süreğenleşen) sorun budur. İdeolojik poz kesme, karşı mahalleye goller atma, onu alt etme hazzı, ideolojiyle yoğrulmuş bir kafa yapısıyla bilhassa resmi alanlarda siyasi koşullar elverdiği müddetçe kendisine haraket alanı açma, bu alanı daha da genişleterek baskın olma iştiyakı vs...
Hal böyle olunca bir okul müdürü, Bursa’da kız-erkek öğrencilerin ayrı oturmalarına (karma eğitimin tersine) dönük bir resmi yazı kaleme alıyor. Halbuki sınıftaki öğretmenin inisiyatifinde olan küçücük bir hadise, ülkenin gündemine bomba gibi düşüyor. Hemencecik ideolojik ayrılıklar ortaya çıkıveriyor. Ve mahalleler arası meydan savaşı başlıyor. Kayıkçı kavgası gibi... Hiçbir neticesi olmayan boş, anlamsız ve gereksiz... Fakat buna mahal verenler, bir görevden uzaklaştırılıyor bir göreve iade ediliyor. Orada da bir bocalama içerisinde olunduğu aşikar... Çünkü böyle basit bir konuda bile uzlaşma kültürümüz olmadığı için kavga ediyoruz. Bilinmelidir ki ülkemizdeki bu kavgaların hiçbir kesime faydası yoktur. Hele hele kaliteli ve bedava eğitim hakkını bir türlü elde edemeyen milyonların içinde bulunduğu bu koşullara ve duruma dönük dişe dokunur bir tarafı olmadığı kanaatindeyim. Müdür Bey’in kendisine sorun ettiği bu mesele, tamamen şekli ve fındık kabuğunu da incir çekirdeğini de doldurmuyor. Çok da üzerinde durmaya lüzum yok. Üzerinde duruldukça kaliteli ve bedava eğitim konusunda birbirine yakın duran insanların arası bile açılıyor böylelikle. Aslolandan uzaklaşılıyor. Bereket ki son günlerde ortalık biraz duruldu.
Efendiler, Türkiye’de 28 Şubat döneminde de ideolojik fantezilerin derin yaralar açan ne tür zırvalıkları doğurduğuna şahit olduk. Asıl meselelerden bizi uzaklaştıran, aklımızı bulandıran, kafamızı karıştıran, siyasilerin aklımızı çele çele kendilerine meftun eden yolları açtırdığı, olaylara serinkanlılık ile yaklaşmamıza engel olan bu tarz olaylara asla prim vermeyiniz. Mahalleler arası ideolojik savaşlara da alet olmayınız. Sonunda ideolojilerin tepesindekiler bir yerde siyasi uzlaşmalarla yol alırlar, sizler ise yolda kalırsınız. Geriye dönüp bakınca boş işlerle uğraştığınız kanaatine varırsınız ve o an boşluğa düşersiniz.
Bir diğer olay ise İstanbul’da yaşandı. Yine bir okul müdürü Ramazan ayı münasebetiyle bir resmi yazı kaleme alıyor. Oruç tutmayanların tamamıyla oruç tutanlara ayak uydurması gerektiğini anlatan bir yazı... Halbuki oruç tutanlar düşünüldüğü kadar oruç tutmayanlar da düşünülmelidir. Yoksa kantarın topuzu kaçar ve ortaya adil bir görüntü çıkmaz. Yazı, gereksiz ve anlamsız... Oruçluya saygıyı, insanın kendisine bırakmalıyız. Resmi yazı ile mi oruçluya saygı duyulacak? Her şey resmi yazıya indirgenemez, indirgendiği an uygulama sahasında mahal verdiği sonuçlar ve yansımalar hiç de iyi olmayabilir. Yani ramazan, insanların arasını açan bir ay olur. Bence böyle olmamalı.
Okul müdürlerinin bu tip resmi yazılarla zemin hazırladıkları algılar, ülke çapında tedirginlik ve korku iklimi yaratabilir. Bunun da siyasi sonuçları olabilir. Bazı şeyleri insanların kendine bırakmalıyız, resmi yazıya indirdiğimiz an ortaya bambaşka neticeler çıkar. Bir yerden sonra da bunlara alan açıldıkça baş edilemez noktaya gelinir. Siyasiler, hangi ideolojiden gelirse gelsin bu tarz yaklaşımlara asla müsamaha göstermemeliler. Yüz verdikçe bir kesim tepelerine çıkmaya çalışır. Daha evvelki tecrübelerle sabittir. Yani sübuta ermiştir.
Sonuç olarak düklüğe soyunan okul müdürleri düdüklerini alıp teftişe çıksınlar ramazan ayında. Yiyip içenlere düdük çalarak sarı kart göstersinler, düdükten çıkan sesi kulağı işitmeyenlere ise çıkardıkları resmi yazılar gereğince disiplin işlemi başlatsınlar. Öğretmen ve öğrenci ayırmaksızın... Böylece okul müdürlüğü yanında düklüklerini de pekiştirmiş olurlar. Başları göğe erer.
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.