
GÜVERCİN TARTIŞMASINI ŞUBATTA ATAMA TEMİZLER
Milli Eğitim Bakanı Sayın Dinçer’in Atanamayan öğretmenleri temsil eden 4 öğretmen adayıyla yaptığı görüşmenin ve görüşmede söylenenlerin tartışması devam ediyor.
Yapılan görüşmede Sayın Bakan’ın atama bekleyen öğretmenleri Eminönü’nde kendilerine yem atılmasını bekleyen güvercinlere benzettiği ifade edildi.
Bu iddia üzerine Bakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği sitemizin çağrısı üzerine bir basın bildirisi yayınladı.
Yayınlanan basın bildirisinde en çarpıcı paragraf şuydu: “Sayın Bakanımız¸ yalnızca kamu ve özel sektörün rekabet etme biçimleri açısından genel bir değerlendirme yapmıştır. Bunu da öğretmenlerle ilgili olarak değil, uzmanı olduğu organizasyon yönetimi konsepti içinde anlatmıştır. Bu konuşmayı görüşmeye katılanlardan birinin kendi algıladığı veya algılamak istediği biçimde çarpıtarak öğretmenlerimize ve öğretmen adaylarımıza yönelik olumsuz bir ifadeymiş gibi yansıtması kadar doğruluğunu araştırmadan bunu kamuoyuna mal etmeye çalışmak da iyi niyetten uzak gayri ahlaki bir durumdur.”
Bu paragrafı iyi incelediğimizde aslında Sayın Bakan’ın bu benzetmeyi yaptığı anlaşılıyor, bu inkâr da edilmiyor, sadece yanlış yorumlandığı ve kastın öğretmen olmadığı ifade ediliyor. Paragrafa göre bu benzetme kamu ve özel sektörün rekabet etme biçimini karşılaştırma amacıyla yapılmıştır.
Sayın Bakan’ın ifadelerinde muhtemelen:
Dağ taş gezen, ekmeğini yemini taştan çıkaran, kendi yuvasını kuran, grubunu oluşturan, yaban hayatına uyum sağlayan, zorluklara karşı mukavemet kazanan, doğal hayatın risklerine karşı savunma mekanizmaları güçlenen güvercinler özel sektör çalışanlarına; hazır yem bekleyen, uçmasına gerek kalmadığı için manevra kabiliyetini kaybeden, cami kubbelerine pineklediği için yuva yapmasına gerek kalmayan, hımbıl, tembel, tombul güvercinler de kamu çalışanlarına benzetilmiştir.
Genel işletme mantığı açısından bakıldığında bu benzetme kendi içinde tutarlıdır. Ancak Sayın Bakan’ın böyle bir benzetme yapması birkaç açıdan yanlıştır.
Birincisi, tecrübeli bir siyasetçi olan Sayın Bakan’ın böylesi bir ortamda öğretmenleri veya adaylarını ‘yem bekleyen kuşlara’ benzetmesinin ‘art niyetle söylenmemiş dahi olsa’ tartışılacağını ve kendisini bir şekilde yoracağını bilmesi beklenirdi.
İkinci ve önemli yanlışlık şudur:
Sayın Bakan çok iyi bilmelidir ki atama bekleyen yüz binlerce öğretmen orta ve alt düzey gelir grubu ailelerin çocuklarıdır. Yaşam standartlarını yükseltmenin tek yolu olan eğitimlerini başarıyla tamamlayıp öğretmen adayı olmayı başaran bu gençler hükümet politikaları tarafından açılan eğitim fakültelerinden mezun olmuşlardır.
Siyasi kaygılarla ve bizim il/ilçe/kasabada da eğitim fakültesi olsun da öğrenciler beldemizi zenginleştirsin, hareketlendirsin düşüncesiyle açılan bu okullarda okumak ve eğitim fakültesi mezunu olmak bu gençlerin suçu değildir.
Şu açık ve nettir ki eğitim fakültesinde okuyan gençlere zımnen denen şudur: ‘Sen eğitim fakültesinde oku, öğretmen adayı ol, öğretmenlerin istihdam alanı da devlettir, sen devletin öğretmeni olacaksın.’
Eğitim fakültesi başka okullara benzemez. Devletten başka iş alanı yoktur. Bu durumda ne kadar öğretmen ihtiyacı varsa o kadar eğitim fakültesi açılmalıydı ve öğrencilerin hayalleriyle oynanmalıydı.
Kuşkusuz devlet tüm üniversite mezunlarına iş vermek zorunda değildir. Ancak eğitim fakülteleri bu genel kabulün dışındadır.
Bize kalırsa öğretmen adaylarının istekleri çok makuldür.
Öğretmen ihtiyacı var mı? Var.
Öğretmen adayı var mı? Var.
O halde hem bu ihtiyacı karşılamak hem de öğretmen adaylarının gönlünün alınması için gereken şey şubatta ciddi bir alım yapmaktır.
Metin KOÇER
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.