
TEK ÇÖZÜM GREVLİ TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKAL HAKTIR
Memur-Sen Ankara İl Başkanı ve Eğitim-Bir-Sen 1 No’lu Şube ‘Başkanı Mustafa Kır’ın ‘TEK ÇÖZÜM GREVLİ TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKAL HAKTIR’ konulu yazılı basın açıklamasıdır.02.07.2012
Toplu sözleşme toplu görüşmenin gerisinde kalmıştır.
Hükümet bir taraftan 12 Eylül 2010 referandumuyla Kamu Sendikalarına grevsiz toplu sözleşme hakkını tanımış, diğer taraftan sendikaların haklarına aşama, aşama yaptığı müdahalelerle toplu görüşmenin daha gerisinde bir toplu sözleşme sürecinin yaşanmasına vesile olmuştur.
4688 sayılı yasada yapılan toplu görüşme yerine toplu sözleşme hükmünün getirildiği yasal düzenlemeler ‘çalışma hayatında demokratikleşme sürecine katkı’ ve ‘sendikal örgütlenmeyi teşvik edici mahiyette düzenlemeler’ olarak nitelendirilse bile özü ve ilk uygulamada gerçekleşen sonucu itibariyle, sendikalar üzerinde devlet otoritesini korumayı amaçlayan ve önceki duruma göre bu otoriteyi daha da genişletmeyi amaçlayan düzenlemeler olduğu ortaya çıkmıştır.
Çünkü adamın adının adil olmasının veya bir partinin isminin içinde adalet kelimesinin bulunmasının adaletli davranması için yeterli sebep olmadığı gibi, toplu görüşme adının toplu sözleşme olarak değiştirilmiş olmasının da toplu görüşmeden farklı bir sonucu çıkaracağı anlamını taşımaz.
Toplu sözleşme ancak grev yaptırımıyla bir anlam ifade edebilir
Toplu sözleşme ancak grev yaptırımının tanındığı ortamda bir anlam ifade edebilir. Aksi takdirde toplu sözleşme adı altında yapılan görüşmeler yaşayıp gördüğümüz gibi hep nafile görüşmelerden ibaret kalır.
Toplu sözleşme sürecinde kamu sendikaları kamu emekçilerinin hak ve menfaatlerini koruma ve durumlarını daha da iyileştirme adına gerçekten büyük bir mücadele vermelerine rağmen, yasal konumdan dolayı sonuç sendikaların taleplerini karşılamaktan uzak bir şekilde gerçekleştiği için ‘sendikalar haklarımızı alamadı’ kanaati oluşmuştur. Bu durum demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan sendikal örgütleri ve sendikal mücadeleyi zaafa uğratmıştır.
Davulun sendikaların boynunda asılı, tokmağın kamu işveren kurumunun elinde çakılı kaldığı bir sendikal mücadele ile hangi hükümet gelirse gelsin, hangi sendika yetkili olursa olsun bu uyum yasası ile sendikaların istedikleri neticeyi elde etmeleri ve üyelerini memnun edecek sonuca ulaşmaları asla mümkün olmayacaktır.
Toplu görüşmeli statüye boyun eğmek zorunda kalınmıştır.
Bilindiği üzere 1992 yılından 2001 yılına kadar sendikal açıdan defakto bir durum oluşmuş, sendikaların yasal dayanağı olmadığı halde verdikleri mücadele toplumsal gerçeğe dönüşmüştür. Sendikal mücadeleden doğan fiili gerçeklik karşısında 4688 Sayılı Kamu Sendikaları Kanununun çıkarılması zorunlu hale gelebilmiştir.
Grevsiz toplu sözleşme hiçbir anlam ifade etmez
Ancak 2001 yılında Kamu Sendikaları Kanunu çıkarılırken kamu sendikalarının grevli toplu sözleşmeli sendikal hak’ta ısrar yerine önce bir yasamız olsun düşüncesinin tercih edilmesi sebebiyle sadece toplu görüşme hakkı tanıyan statüye boyun eğmek zorunda kalınmıştır.
Geçmişte yapılan yanlış tercihten kurtulmak için verilen 10 yıllık mücadeleden sonra 12 Eylül 2010 referandumuyla karşımıza çıkan şans bu seferde grevli toplu sözleşmeli sendikal hak’ta ısrar yerine ‘adını hele bir toplu sözleşme’ koyalım gerisi Allah kerim’ grevsiz toplu sözleşme hakkının tanınması kamu sendikalarının ihtiyacını gidermek için yeterli olabilir, girdabına kapılınmış tır.
9 yıl peş, peşe uygulanan ve kamu sendikacılığını giderek itibarsızlaştıran dünya’nın hiçbir yerinde eşine benzerine rastlanmayan ‘tolu görüşme’ denemesinden sonra şimdi 2012 yılında hayata geçirilen grevsiz toplu sözleşmeli sendikal hakkın da tek başına hiçbir anlam ifade etmediği ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Grev yaptırımı ile desteklenmeyen ve anlaşmazlıkla neticelenen İlk toplu sözleşme uygulaması kamu çalışanlarında büyük bir moral bozukluğuna sebep olduğu gibi, kamu sendikacılığını da büyük bir zaafa uğratmıştır. Hatta kamu sendikacılığına 9 yıl sürdürülen toplu görüşme sürecinin vurduğu darbeden daha büyük bir darbe indirmiştir.hele,hele referandum sürecinde toplu sözleşme vaadiyle kamu emekçilerinin ağzına sürülen bir parmak bal toplu sözleşme sürecinde takınılan tavırla adeta zehre çevirilmiştir.
Toplu sözleşmede uzlaşma esas grev istisnadır
Toplu sözleşme masasında sendikalar için elbette uzlaşma esas grev ise istisna olmalıdır. Çalışma şartlarına ilişkin taleplerin karşılanmadığı durumlarda sendikacının başvuracağı en etkili silah olan grev hakkını yok sayan ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) adında bir yapının kararda belirleyici rol oynamasını öngören uyum yasası ile nasıl uzlaşma sağlanabilir? Artık kamu sendikalarının ve kamu sendikacılarının bir 10 yıl daha bu ağır yükü taşımaya tahammülleri kalmamıştır.
Bu toplu sözleşme sürecinde yaşananlar açıkça göstermiştir ki, hükümetler ancak istikbalde seçim gibi, referandum gibi bir olayla karşılaştıklarında kendi istedikleri şekilde balans ayarı yaparak zevahiri kurtarma adına kamu çalışanlarının gönlünü ve oyunu kazanmak için onları memnun etme yolunu tercih edeceklerdir. Bunun dışında toplu sözleşme masasında hiçbir zaman uzlaşma zemini aramayacak, istediği sonucu sayısal üstünlüğü eline bulundurduğu kamu hakem kurulu vasıtasıyla belirleyecektir Bu da kamu çalışanları nezdinde sendikal bir kazanım olarak asla kabul görmeyecektir.
Tek çözüm grevli toplu sözleşmeli sendikal haktır.
Kamu Sendikaları, kamu çalışanlarının var olan ortak sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, özlük, idari hak ve menfaatlerini korumak ve daha da ileriye götürmek için kurulan demokratik kurumlardır. Sendika en kısa tanımıyla hak arama ve haksızlıkla mücadele etmek kurumudur.
Demokratik ülkelerde haksızlıklarla mücadelede istenilen sonuca ulaşabilmek için ya caydırıcı gücünüz, ya da karar verme sürecinde sayısal üstünlüğünüzün olması gerekir. Sendikal mücadele için olmazsa olmaz olan iki hak vardır. Bunlardan birisi toplu sözleşme diğeri ise grev hakkıdır. Bu iki haktan birisi eksik olduğunda yapılan işlem sendikal işlemin sonucunu doğurmaz. Bu iki hak bir bütünün eşit iki yarısı gibi, bedenle ruh, etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz iki parçadır. Birisi diğerinden bağımsız olarak düşünülemez.
Kısacası birisi olmazsa diğeri hiçbir anlam ifade etmez.
Emek platformu derhal harekete geçirilmelidir.
Sendikalar kuruluş amaçları ve sahip oldukları dünya görüşlerindeki farklılar itibarı ile birbirlerinin rakibi olmaları doğal bir olaydır. Ancak grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkın elde edilmesi ve kamu çalışanlarının özlük, idari, ekonomik ve sosyal kazanımları söz konusu olduğunda ayrı mekânlarda bile olsa ortak kararla hareket etmek mecburiyetindedirler. Bunun içinde geçmişte sendikaların zaman, zaman ortak karar almalarına vesile olan emek platformu derhal hayata geçirilmelidir.
Hükümet vermesin, yetkili sendika almasın mantığı fasit bir yoldur
Ne yazık ki, sendikalar kamu çalışanlarının haklarını gasp eden iktidarların haksız uygulamalarına karşı ortak mücadele verme yerine bir birleri ile mücadele etme yolunu tercih ederek,’Hükümet vermesin yetkili sendika alamasın düşüncesiyle hareket etmişlerdir. Bu düşünce fasit bir düşüncedir. Bu yol çıkmaz bir sokaktır. Bu yolun sonu sendikal uçurumdur.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
Böyle hareketler neticesinde kamu sendikaları ellerinde bulundurdukları sayısal gücü fiili güce dönüştüremezler. Kaybeden kamu sendikaları ve temsil ettikleri kamu çalışanlarının olacağı mukadderdir.
Kamu sendikaları arasındaki gerginlik böyle devam eder,uzlaşı sağlanmazsa milli geliri haksız şekilde pay edenlerden, hak edenlere hak ettiğini vermeyenlerden, hak etmediği halde tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatanlardan asla hesap sorulamayacaktır. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
mustafa-kir19@hotmail.com
Hükümet bir taraftan 12 Eylül 2010 referandumuyla Kamu Sendikalarına grevsiz toplu sözleşme hakkını tanımış, diğer taraftan sendikaların haklarına aşama, aşama yaptığı müdahalelerle toplu görüşmenin daha gerisinde bir toplu sözleşme sürecinin yaşanmasına vesile olmuştur.
4688 sayılı yasada yapılan toplu görüşme yerine toplu sözleşme hükmünün getirildiği yasal düzenlemeler ‘çalışma hayatında demokratikleşme sürecine katkı’ ve ‘sendikal örgütlenmeyi teşvik edici mahiyette düzenlemeler’ olarak nitelendirilse bile özü ve ilk uygulamada gerçekleşen sonucu itibariyle, sendikalar üzerinde devlet otoritesini korumayı amaçlayan ve önceki duruma göre bu otoriteyi daha da genişletmeyi amaçlayan düzenlemeler olduğu ortaya çıkmıştır.
Çünkü adamın adının adil olmasının veya bir partinin isminin içinde adalet kelimesinin bulunmasının adaletli davranması için yeterli sebep olmadığı gibi, toplu görüşme adının toplu sözleşme olarak değiştirilmiş olmasının da toplu görüşmeden farklı bir sonucu çıkaracağı anlamını taşımaz.
Toplu sözleşme ancak grev yaptırımıyla bir anlam ifade edebilir
Toplu sözleşme ancak grev yaptırımının tanındığı ortamda bir anlam ifade edebilir. Aksi takdirde toplu sözleşme adı altında yapılan görüşmeler yaşayıp gördüğümüz gibi hep nafile görüşmelerden ibaret kalır.
Toplu sözleşme sürecinde kamu sendikaları kamu emekçilerinin hak ve menfaatlerini koruma ve durumlarını daha da iyileştirme adına gerçekten büyük bir mücadele vermelerine rağmen, yasal konumdan dolayı sonuç sendikaların taleplerini karşılamaktan uzak bir şekilde gerçekleştiği için ‘sendikalar haklarımızı alamadı’ kanaati oluşmuştur. Bu durum demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan sendikal örgütleri ve sendikal mücadeleyi zaafa uğratmıştır.
Davulun sendikaların boynunda asılı, tokmağın kamu işveren kurumunun elinde çakılı kaldığı bir sendikal mücadele ile hangi hükümet gelirse gelsin, hangi sendika yetkili olursa olsun bu uyum yasası ile sendikaların istedikleri neticeyi elde etmeleri ve üyelerini memnun edecek sonuca ulaşmaları asla mümkün olmayacaktır.
Toplu görüşmeli statüye boyun eğmek zorunda kalınmıştır.
Bilindiği üzere 1992 yılından 2001 yılına kadar sendikal açıdan defakto bir durum oluşmuş, sendikaların yasal dayanağı olmadığı halde verdikleri mücadele toplumsal gerçeğe dönüşmüştür. Sendikal mücadeleden doğan fiili gerçeklik karşısında 4688 Sayılı Kamu Sendikaları Kanununun çıkarılması zorunlu hale gelebilmiştir.
Grevsiz toplu sözleşme hiçbir anlam ifade etmez
Ancak 2001 yılında Kamu Sendikaları Kanunu çıkarılırken kamu sendikalarının grevli toplu sözleşmeli sendikal hak’ta ısrar yerine önce bir yasamız olsun düşüncesinin tercih edilmesi sebebiyle sadece toplu görüşme hakkı tanıyan statüye boyun eğmek zorunda kalınmıştır.
Geçmişte yapılan yanlış tercihten kurtulmak için verilen 10 yıllık mücadeleden sonra 12 Eylül 2010 referandumuyla karşımıza çıkan şans bu seferde grevli toplu sözleşmeli sendikal hak’ta ısrar yerine ‘adını hele bir toplu sözleşme’ koyalım gerisi Allah kerim’ grevsiz toplu sözleşme hakkının tanınması kamu sendikalarının ihtiyacını gidermek için yeterli olabilir, girdabına kapılınmış tır.
9 yıl peş, peşe uygulanan ve kamu sendikacılığını giderek itibarsızlaştıran dünya’nın hiçbir yerinde eşine benzerine rastlanmayan ‘tolu görüşme’ denemesinden sonra şimdi 2012 yılında hayata geçirilen grevsiz toplu sözleşmeli sendikal hakkın da tek başına hiçbir anlam ifade etmediği ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Grev yaptırımı ile desteklenmeyen ve anlaşmazlıkla neticelenen İlk toplu sözleşme uygulaması kamu çalışanlarında büyük bir moral bozukluğuna sebep olduğu gibi, kamu sendikacılığını da büyük bir zaafa uğratmıştır. Hatta kamu sendikacılığına 9 yıl sürdürülen toplu görüşme sürecinin vurduğu darbeden daha büyük bir darbe indirmiştir.hele,hele referandum sürecinde toplu sözleşme vaadiyle kamu emekçilerinin ağzına sürülen bir parmak bal toplu sözleşme sürecinde takınılan tavırla adeta zehre çevirilmiştir.
Toplu sözleşmede uzlaşma esas grev istisnadır
Toplu sözleşme masasında sendikalar için elbette uzlaşma esas grev ise istisna olmalıdır. Çalışma şartlarına ilişkin taleplerin karşılanmadığı durumlarda sendikacının başvuracağı en etkili silah olan grev hakkını yok sayan ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) adında bir yapının kararda belirleyici rol oynamasını öngören uyum yasası ile nasıl uzlaşma sağlanabilir? Artık kamu sendikalarının ve kamu sendikacılarının bir 10 yıl daha bu ağır yükü taşımaya tahammülleri kalmamıştır.
Bu toplu sözleşme sürecinde yaşananlar açıkça göstermiştir ki, hükümetler ancak istikbalde seçim gibi, referandum gibi bir olayla karşılaştıklarında kendi istedikleri şekilde balans ayarı yaparak zevahiri kurtarma adına kamu çalışanlarının gönlünü ve oyunu kazanmak için onları memnun etme yolunu tercih edeceklerdir. Bunun dışında toplu sözleşme masasında hiçbir zaman uzlaşma zemini aramayacak, istediği sonucu sayısal üstünlüğü eline bulundurduğu kamu hakem kurulu vasıtasıyla belirleyecektir Bu da kamu çalışanları nezdinde sendikal bir kazanım olarak asla kabul görmeyecektir.
Tek çözüm grevli toplu sözleşmeli sendikal haktır.
Kamu Sendikaları, kamu çalışanlarının var olan ortak sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, özlük, idari hak ve menfaatlerini korumak ve daha da ileriye götürmek için kurulan demokratik kurumlardır. Sendika en kısa tanımıyla hak arama ve haksızlıkla mücadele etmek kurumudur.
Demokratik ülkelerde haksızlıklarla mücadelede istenilen sonuca ulaşabilmek için ya caydırıcı gücünüz, ya da karar verme sürecinde sayısal üstünlüğünüzün olması gerekir. Sendikal mücadele için olmazsa olmaz olan iki hak vardır. Bunlardan birisi toplu sözleşme diğeri ise grev hakkıdır. Bu iki haktan birisi eksik olduğunda yapılan işlem sendikal işlemin sonucunu doğurmaz. Bu iki hak bir bütünün eşit iki yarısı gibi, bedenle ruh, etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz iki parçadır. Birisi diğerinden bağımsız olarak düşünülemez.
Kısacası birisi olmazsa diğeri hiçbir anlam ifade etmez.
Emek platformu derhal harekete geçirilmelidir.
Sendikalar kuruluş amaçları ve sahip oldukları dünya görüşlerindeki farklılar itibarı ile birbirlerinin rakibi olmaları doğal bir olaydır. Ancak grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkın elde edilmesi ve kamu çalışanlarının özlük, idari, ekonomik ve sosyal kazanımları söz konusu olduğunda ayrı mekânlarda bile olsa ortak kararla hareket etmek mecburiyetindedirler. Bunun içinde geçmişte sendikaların zaman, zaman ortak karar almalarına vesile olan emek platformu derhal hayata geçirilmelidir.
Hükümet vermesin, yetkili sendika almasın mantığı fasit bir yoldur
Ne yazık ki, sendikalar kamu çalışanlarının haklarını gasp eden iktidarların haksız uygulamalarına karşı ortak mücadele verme yerine bir birleri ile mücadele etme yolunu tercih ederek,’Hükümet vermesin yetkili sendika alamasın düşüncesiyle hareket etmişlerdir. Bu düşünce fasit bir düşüncedir. Bu yol çıkmaz bir sokaktır. Bu yolun sonu sendikal uçurumdur.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
Böyle hareketler neticesinde kamu sendikaları ellerinde bulundurdukları sayısal gücü fiili güce dönüştüremezler. Kaybeden kamu sendikaları ve temsil ettikleri kamu çalışanlarının olacağı mukadderdir.
Kamu sendikaları arasındaki gerginlik böyle devam eder,uzlaşı sağlanmazsa milli geliri haksız şekilde pay edenlerden, hak edenlere hak ettiğini vermeyenlerden, hak etmediği halde tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatanlardan asla hesap sorulamayacaktır. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
mustafa-kir19@hotmail.com
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.