Toplu Sözleşme Masası Hükümet İçin Önemli Bir Sınav Olacaktır

Toplu Sözleşme Masası Hükümet İçin Önemli Bir Sınav Olacaktır

Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır’ın 2016-2017 Yıllarına Ait Toplu Sözleşme Süreci İle İlgili Basın Açıklamasıdır.

 Yaklaşık üç milyon kamu çalışanı ile iki milyon kamu çalışanı emeklisinin maaşlarına yapılacak zam, sosyal ve özlük haklarına ait iyileştirmelerin belirleneceği 2016-2017 yıllarını kapsayacak üçüncü, Toplu sözleşme süreci 3 Ağustos 2015 günü Toplu Sözleşme gündeminin belirlenmesi ile start alacaktır.

Bilindiği üzere Memur-Sen Konfederasyonu 836 Bin 505 üyesiyle yetkili konfederasyon olduğu gibi kendisine bağlı 11 hizmet kolunda da yetkili sendikadır. Durum böyle olunca Toplu Sözleşme gündemi Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olan Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Yalçın tarafından belirlenecektir

Toplu Sözleşme takvimi gereği Konfederasyonlar ve yetkili sendikalar 15 Temmuz 2015 tarihi itibariyle Toplu Sözleşme görüşmelerinde yer alacak yetkililerini, teknik personel ve bunların yedeklerini, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna katılacak akademisyen adaylarını ayrıca, 27 Temmuz 2015 tarihine kadar da Toplu Sözleşme taleplerini Devlet Personel Başkanlığına bildireceklerdir.

23 Ağustos’ta ise taraflar ya uzlaşarak Toplu Sözleşme ya da uyuşmazlık halinde uyuşmazlık tutanağı imzalayacaklardır. 26 Ağustos 2015 Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurunun son günü, 31 Ağustos günü ise Toplu Sözleşme görüşmelerinin bitiş günü olacaktır.

Toplu sözleşme 3 Milyon Kamu görevlisi ile 2 Milyon kamu görevlisi emeklisinin eş, çocuk ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızı doğrudan ilgilendirmektedir.Bu sebeple toplu sözleşmenin uzlaşma veya anlaşmazlıkla sonuçlanması sendikalarınız için olduğu kadar hükümet içinde çok önemli bir sınav niteliği taşımaktadır.

Temennimiz istikrar vadeden bir hükümetin acilen kurulmasıdır.

Temennimiz üç Ağustos'tan önce halkın ihtiyaçlarına cevap verecek, ekonomik ve siyasi istikrar vadeden bir hükümet kurulmuş olmasıdır.Ancak Toplu Sözleşme masasına ister mevcut hükümet ile isterse kurulacak yeni hükümet ile oturulmuş olsun, enflasyon ve döviz artışları ve geçmişten gelen kayıplarla alım gücünü büyük oranda yitiren ve büyük bir beklenti içine giren kamu görevlileri ile onların emeklileri toplu sözleşme masasından çıkacak sonucu umutla beklemektedir.

Hem çalışma barışının hem de toplumsal barışın tesisi açısından Hükümetin 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimi sürecinde yapılan vaatleri de dikkate alarak, toplu sözleşme masasına taleplere cevap verecek miktar ve oranda bir teklifle gelmesi bu açıdan zaruret halini almıştır.

Maaşlarda yapılacak yüzdelik artış ile birlikte taban aylığında mutlak artış yapılması, refah payı, enflasyon farkı, vergiye tabi matrahın yükseltilmesi, vergi oranının düşürülmesi, Ek göstergelerin adalet ve eşitlik ölçüsünde yeniden düzenlenmesi, çalışan memurlara verildiği gibi emeklilere de eş ve çocuk yardımının ödenmesi, sendika üyelerine ödenen toplu sözleşme priminin yükseltilmesi gibi hususlar tüm kamu görevlileri ile onların emeklilerini ilgilendiren ortak ve genel taleplerdir. Bunun dışında kurumun özel şartlarından kaynaklanan eğitim emekçilerini, sağlıkçıları ve diğer kamu çalışanlarını ilgilendiren mali, sosyal ve özlük haklarına ait taleplerde elbette olacaktır. Bu taleplerin miktar ve oranlarını belirlemek yetkili sendikanın sorumluluğudur.

Kamu görevlilerinin ekonomik ihtiyaçlarına göre iyi bir yaşam sürmesini sağlayacak ücret skalasının belirlenmesi ve hiyerarşik olarak ücretler arasındaki dengesizliğin giderilmesi de Anayasa’nın 55. Maddesi gereği devletin asli görevidir. Ancak Anayasa'nın amir hükmüne rağmen, uygulamada halen çalışan kamu görevlilerinin kendi aralarında, yine kamu görevlilerinin emeklileri arasında fahiş denebilecek derecede ücret, maaş, emekli maaşı ve emekli ikramiyesi farkı bulunmaktadır. Bu durumu sosyal devlet, eşitlilik ve adalet kavramlarıyla bağdaştırmak mümkün değildir.

"Eşit İşe Eşit Ücret" Uygulaması Amacından Saptırılmıştır.

2011 yılında çıkarılan 666 Sayılı KHK'ye istinaden EK Ödeme uygulamasının hayat geçirilmesi ile farklı kurumlarda aynı işi yapan ve aynı unvana sahip çalışanlar arasında maaş ve ücretler açısından eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır. Eşit işe eşit ücret denilince devlet memuru ödemesi, Ek Göstergesi, görev, makam, temsil ve özel hizmet tazminatı, döner sermaye, fazla mesai, ikramiye ve emekli ikramiyesi, emekli keseneği gibi memur maaşlarını oluşturan tüm unsurlarda maaşların eşitlenmesi ve aynı işi yapanların ve aynı unvana sahip olanların çalışırken ve emekliliklerinde maaş ve ücret bakımından eşitlenmeleri akla gelmektedir.

TBMM de çalışan Şube Müdürüne 5500, Rekabet Kurulu’nda: 5300, Milli Güvenlik Kurulu,RTÜK ve TRT’de 5200, C.Başkanlığı Genel Sekreterliğinde 5000 Ek Gösterge verilip yine Bakanlıklar ve bağlı olan kurumlarda çalışan şube müdürlerinin EK Göstergesinin 2200 de tutulması, diğer taraftan yine TBMM de çalışan doktora: 6100, Rekabet Kurulunda: 5300, MGK Genel Sekreterliğinde:5000, Cumhurbaşkanlığında: 4800, diğer kurum ve kuruluşlarda çalışan Doktorların EK göstergesinin 3600 olmasını, MEB şuralarında eğitim emekçilerine 3600 EK gösterge verilmesine dair tavsiye kararı alınmasına rağmen bir türlü verilmemesi durumunu "eşit işe eşit ücret" ilkesi ile bağdaştırmak mümkün müdür?

Emeklilere Aile ve Çocuk Yardımı Mutlaka verilmelidir.

Yine üst düzey bürokratların görev, makam temsil gibi tazminatlarının emekliliklerine yansıtıldığı halde alt birim çalışanlara verilen ek ödeme, özel hizmet tazminatı, döner sermaye, fazla mesai, ek ders ücreti gibi ödemeler ile emekli ikramiyelerinin ve emekli maaşlarının hesaplanmasında dikkate alınmaması, bazılarının EK Göstergesinin yüksek tutulup bazılarının düşük tutulması şeklindeki uygulamalar kamu görevlileri arasında devlet eliyle yapılan ayırımcılığın belgesi mahiyetindedir.

Kamu görevlilerinin çalışırken aldıkları EK Göstergelerinin yüksekliği ve düşüklüğü emekli maaş ve ikramiyelerini etkilediğinden, Ek Göstergesi düşük olan kamu görevlilerinin emekli maaşlarını ve ikramiyelerini en az % 40 oranında etkilemektedir. Çalışırken alınan aile ve çocuk yardımının emeklilikte kesilmesi, emeklilik yaşının 65’e çıkarılıp, hizmet süresinin tamamının emekliliklerine yansıtılmaması da doğrudan doğruya devlet eliyle yapılan emek ve hak gaspı olarak değerlendirilmektedir. Emeklilere de çalışanlarda olduğu gibi maaş aldıkları banka tarafından promosyon verilmesinin yanında aile ve çocuk yardımı kesintiye uğratılmadan ödenmelidir. Emekli maaş ve ikramiyesinin hesaplanmasında hizmet süre sınırı kaldırılmalıdır.

Vergi matrahında Oynanan Oyun sonlandırılmalıdır.

Kamu çalışanlarına her yıl Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere iki dilim halinde maaş artışı sağlanmış olsa da vergiye tabi matrahın 7800 TL olarak düşük tutulması sebebiyle gerçekte bir dilim artış yapılmaktadır. Ek ödeme, ek ders ücreti, özel hizmet tazminatı, aile ve çocuk yardımı, fazla mesai, ikramiye ve döner sermaye gibi ödentiler emekliliğe yansıtılmadığı halde vergilendirmede dikkate alındığı için maaş ve ücretlerin bu matraha ulaşmasından sonra maaşlar % 15, % 20, %25 oranında vergiye takılmaktadır. Bu sebeple verilen zammın kat kat fazlası yılın ikinci yarısına varmadan çalışanların cebinden ustaca çekilmektedir. Diğer bir dilimi ise sürekli artan enflasyon, döviz artışları ve akaryakıt zamları vasıtasıyla geri alınmaktadır. Çözüm; vergiye tabi matrahın yükseltilmesi veya vergi oranlarının düşürülmesi yoluyla mağduriyetin giderilmesidir.

Memurun enflasyonu TÜİK Verilerinin Kat Kat üstündedir.

Diğer taraftan hükümet memur zammını gerçek enflasyona göre değil, Merkez Bankası’nın bir sonraki yılın tahmini enflasyon rakamını ve tahmini büyüme hedefini dikkate alarak belirlemeye çalışmaktadır. Oysaki son 10 yıl içerisinde Hükümetin hedeflediği enflasyon ile gerçekleşen enflasyon rakamı arasında % 60 lara varan sapmalar olmuştur. Nitekim 2013 yılında enflasyon oranı %5 olarak hedeflendiği halde gerçekleşen enflasyon % 7.4, 2014 yılında da tahmini enflasyon % 5 olarak öngörüldüğü halde % 8.2 olarak gerçekleşmiştir.

Tüketici Hakları Derneği’nin (THD), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak yaptığı açıklamaya göre temel gıda ve alkolsüz içecekler grubunda enflasyon %12-14 , sebze ve et fiyatlarında ise % 18-26 olarak açıklanmıştır.

Yine yapılan araştırmalara göre son 10 yılda (TÜİK) in verilerinde toplam enflasyon rakamı % 122 gösterildiği halde, halkın % 100 ihtiyaç duyduğu temel gıda ve ihtiyaç maddelerindeki enflasyonun %162 olduğu ifade edilmiştir. Oysaki Dünya ölçeğindeki 10 yıllık fiyat artışı sadece % 49 dur. Alım gücü her geçen gün azalan dar ve sabit gelirli memurun, emeklinin, işçinin, 62 gıda maddesinde, çalışan asgari ücretlinin ise 46 gıda maddesinde satın alma gücünün azaldığı tespit edilmiştir.

Aile Bütçesinin Kara Delikleri Kapatılamaz Hale Gelmiştir.

Mutfak harcamaları ve gıda fiyatlarındaki önlenemeyen yükselişler yüzünden aile bütçesinde açılan kara delikleri bir türlü kapatamayan kamu çalışanı, emekli, asgari ücretli ve işsiz kurtuluşu kredi kartı kullanımında görmekte, geri ödenemeyen krediler yüzünden borç batağının girdabında boğulmaktadır.

Memurun enflasyonu TÜİK rakamlarının kat kat üstündedir. Ancak bugüne kadar memur maaşlarına daha az zam yapmak ve refah payını daha düşük vermek için, enflasyon hesaplamalarında yapılan oyun ile gerçekleşen enflasyon düşük gösterilmiş, tahmini enflasyon rakamı da düşük tutulmuştur.

İşte toplu sözleşme süreci Kamu İşveren Kurumu yani devlet ile Kamu çalışanlarının Kamu Görevlileri Yetkili Sendikası eliyle mahsuplaşmasıdır. Bu süreç haksızlıkların,eşitsizliklerin giderilmesi açısından büyük bir fırsattır.

Toplu sözleşme masasında 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu yeniden revize edilmeli Kamu Görevlileri Sendikalarına toplu sözleşmenin yanında grev hakkı da verilmeli, kamu görevlilerine siyaset ve yönetime katılmanın resmen yolu açılmalıdır. Hatta toplu sözleşme uyuşmazlıkla sonuçlanması durumunda sonuca yargı yolu açılmalıdır.

3600 Ek Gösterge Hayali Gerçek Olmalıdır.

18. ve 19. MEB Şuralarında alınan kararlar dolaysıyla büyük bir beklenti içine sokulan öğretmenlerin, halen 3000 olan Ek gösterge rakamı 3600'e çıkarılmalı, Ek ders ücretleri günün şartlarına göre arttırılmalı, öğretmenlik mesleğinin yıpratıcı meslek olması sebebiyle bazı meslek gruplarında olduğu gibi meslek güçlüğü zammı verilemeli, her 4 yılda bir 1 yıl çalışmış sayılarak daha erken emekli olabilmelerinin yolu açılmak suretiyle 300 bin civarında öğretmen adayından büyük bir kısmına istihdam imkanı tanınmalıdır.

İstihdamında güçlük çekilen ve sürekli öğretmene ihtiyaç duyulan başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri olmak üzere, diğer illerin görevlendirmede zorluk çekilen semtlerinde de teşvik sistemine gidilmelidir. 4-C'li geçici personelin kadroya geçirilmesi sağlanmalıdır.

İMF ‘ye olan borcunu bitiren ve ilişkilerini sonlandıran, fert başına düşen Milli Gelirini10 bin doların üzerine çıkaran, enflasyonu, tek haneli rakama düşüren Hükümetten, kamu görevlilerinin bu haklı taleplerine duyarsız kalmayıp sıcak bir yaklaşım göstermesini bekliyoruz.

3 Ağustos 2015'te başlayacak olan toplu sözleşme sürecinin kamu görevlisi ve emeklilerinin beklentilerine cevap verecek, çalışma barışına katkı sağlayacak sosyal devlet ilkesini hayata geçirecek bir milat olmasını temenni ediyoruz.Yetkili sendika sorumluluğunu taşıyan Memur-Sene kamu görevlilerinin taleplerini hayata geçirme yolunda başarılar diliyorum.

Mustafa Kır Memur-Sen Ankara İl Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.