
Yönetici atama yönetmeliği ENDİŞEYE neden oluyor!
Yönetici atamada tüm eğitim camiasının ve sendikaların ortak görüşleri doğrultusunda Nimet BAŞ (ÇUBUKÇU) döneminde çıkarılan ve küçük eksiklerin dışında tıkır tıkır işleyen bir yönetmelik var iken hiç yoktan yeni bir yönetmelik hevesine kapılan ve uzun bir aradan sonra kamuoyuna inat mülakatlı bir yönetmeliği yürürlüğe sokmuş olan Bakanlığı ve dolayısıyla bu yönetmeliğe göre atanacak olanları nelerin beklediği yönünde eğitim camiasında endişeli bir bekleyiş hakimdir.
Bir başka ifadeyle önce Eğitim Sen daha sonra da Türk Eğitim Sen tarafından dava açılan şimdiki yönetmeliğin dava konusu maddeleri iptal olursa bu yönetmeliğe göre atanmış olanların akıbetinin ne olacağı hakkında haklı bir endişe adayların zihnini kemirmektedir.
Şeytanın avukatlığını yaparak insanların ümitleriyle oynamak ve onları rahatsız etmek gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Ancak deve kuşu misali kafamızı kuma gömerek gerçeklerden kaçmanın da faydadan çok zarar vereceği, hatta hayal kırıklığı nedeniyle yaratacağı tahribatın şimdikinden çok daha fazla olacağı kesindir. Kaldı ki bu konuda bu köşenin verdiği mücadeleyi ve fikirlerimizin ne olduğunu takip edenler bilirler. Şimdiye kadar olan oldu artık ancak bu konuda önceki tecrübeler göstermektedir ki artık kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor, adalet topal da olsa varacağı yere varıyor, ancak sonuçları bazen çok acı olabiliyor.
İşte bu gerçekten hareketle yönetmelik aleyhine açılan davalar nedeniyle yönetmeliğin dolayısıyla da bu yönetmeliğe göre atanacak olanların akıbeti insanları şimdiden rahatsız etmeye yetiyor. Zira şayet yargı, yönetmeliğin dava konusu edilen maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verirse bu yönetmeliğe göre yapılan işlemler hukuk dilinde “ doğmamış” kabul edildiği için adeta kaset geriye doğru başa saracak ve atanmış olanlar eski konumlarına geri dönmüş olacaklardır. Eski kadroları ya da görev yerleri de muhtemelen dolu olacağı için il içinde ücra yerlere sürülmek bile var ne yazık ki bu işin ucunda…
Hülasa yönetmelikte dava konusu olan konuları kısaca hatırladığımız kadarıyla özetlemek gerekirse: “Öncelikle sözlü sınav, müdür başyardımcılığı atama şekli, Ek-1'deki uzman öğretmenliğe ve kurucu müdürlüğe verilen puan, komisyonda sendika üyesinin yer almaması vb.” Bu konuların dışında da dava konusu edilen maddeler bulunmakla beraber biz konuyu uzatmamak ve yalnızca şu an yapılmakta olan atamaların akıbetini etkileyecek olanlarla yetiniyoruz.
Evet, görüldüğü gibi gayet açık olarak mülakat yani sözlü sınav ve komisyon konusunun iptal edilmesi müdür olarak atananları, müdür başyardımcılığı konusu başyardımcı olarak atananları, uzman öğretmenliğe ve kurucu müdürlüğe puan verilmesi ile komisyon konusu ise müdür yardımcısı olarak atananları doğrudan etkilemektedir. Daha doğrusu puan durumlarının sil baştan yeniden değerlendirilmesi gerekeceği için domino taşı etkisiyle tüm adayları bir şekilde etkileyecek, dolayısıyla özetle bu atamaların tamamını iptal ettirebilecektir.
Tekrar belirtelim ki kimsenin mağdur olmasını asla arzu etmeyiz ama gerçek bu! Bu gerçeği bile bile bu yönetmeliği çıkaranların ve açılan davalara rağmen bu atamaları yapanların da bu gerçeği görebilecek kadar basiretlerinin olduğuna inanmak istiyorum. Gerçi şu aşamadan sonra yapılabilecek çok da bir şey kalmadığı gerçeği de bir tarafta duruyor. Bakanlık çıkardığı yönetmeliğin arkasında durmak adına uygulamayı yapacaktır, sendikalar da yasal görevlerini yapmışlardır, artık takdir yargınındır. Çıkacak olan sonuca da doğal olarak herkes katlanacaktır…
Bu davanın reddedileceği, yani sözlü sınavın KHK'de yer aldığı için ve de hakimlerin kendilerinin de mülakatla atandığı için sözlü sınavın iptal edilmeyeceği yönünde bir iyimserlik de yok değil. Ancak hemen belirtelim ki hakimler sadece yasal düzenlemelere bakıp da karar vermezler. Anayasa gereği kanunların yanında “hukuka ve vicdanlarına” da danışarak karar vermek zorundadırlar. Yani mülakat KHK'de olsa bile hukuk, yani haklar, yani adalet terazisi mülakatın yanlış bir şey olduğunu söylüyorsa ve de bu ülkede mülakatın torpil anlamına geldiğini herkesten çok daha iyi bilen hakimlerin vicdanları da “bu iş yanlış” diyorsa pek ala iptal edebilirler, hem de bağımsız yargı olarak özgürce…
Dolayısıyla bu konunun bu gerçekler ışığında algılanması ve herkesin herşeye hazırlıklı olarak bu işe girişmesi yerinde olacaktır. En azından psikolojik hazırlık bile hayal kırıklığının şiddetini azaltmaya yetecektir.
Hoş gerçi birilerinin zaten böyle istediği, bu konunun sürüncemede devam edip gitmesini arzuladıkları da yine bilinmektedir. Ancak bu ülkenin eğitimine ve geleceğine dair en ufak bir iyi niyet kırıntısı taşıyanlar bari bu konunun eğitimin sorunlarının bir nebze olsun çözümü için önemli olduğu gerçeğinden hareketle konuya ciddiyetle yaklaşması ve nalıncı keserini bir tarafa bırakıp aklı başında düşünmeyi öğrenmesi lazımdır.
Bu süreç yukarıda belirttiğim gerçekler çerçevesinde kendi mecrasında devam edip gidecektir. Ancak hiç değilse mülakatlarda topuzun ayarını hepten kaçırmadan yani adalet terazisinin dengesini iyice bozmadan yüksek puanlara saygı esası çerçevesinde komisyonların adaletli yaklaşmaları en azından bireysel davaların sayısını azaltarak hem bu konunun hepten şirazesinden çıkmasına engel olur hem de kendilerinin görevi kötüye kullanmaktan dolayı hem idari hem de hukuki ceza almalarının önüne geçmiş olur.
Sözün özünü atalara ya da özdeyiş sahiplerine bırakmak gerekirse:
“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.”
“Adalet topal da olsa varacağı yere varır.”
“Yukarıda filler tepişirken olan aşağıdaki karıncalara olur.”
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz”
“Keser değil testere gibi olmak lazım.. ve de kel başa şimşir tarak” vesselam.
Cafer GÜZEL
Analiz76@gmail.com
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.